Sidre 502,603 Posted June 25, 2013 Share Posted June 25, 2013 Dan Brown'un son romanı Cehennem'de geçen sanat eserleri ve mekanları burada bulabilirsiniz.. Eksikler varsa affınıza sığınıyoruz. Sandro Botticelli'nin La Mappa İnferno (Cehennem Haritası) resmi. Kitapta sıkça karşımıza çıkıyor 88. Sayfada bahsi geçen Auguste Rodin'in Cehennem Kapısı Kapının tam üzerindeki 3 "gölge" Sayfa 88'de bahsi geçen Stxy ırmağı ve Philegyas. Sandalın üzerinde Dante ve rehberi Vergilius. Gustave Dore gravürü Sayfa 88'de bahsi geçen William Adolphe Bougereau'nun Dante ve Vergilius Cehennemde resmi. Kara Veba salgınlarını tasvir eden bir gravür Sık sık bahsedilen Veba maskesi Sayfa 106'da bahsi geçen Viyana Fen Bilimleri Akademisindeki Lucas Troberg'in "Ya Tanrı Yanıldıysa" işi. 2010 Tarihli Sayfa 107'de bahsi geçen Bottticelli'nin Dante Portresi Sayfa 107'de bahsi geçen Floransa Santa Croche Kilisesinin önündeki Dante heykeli Bargello Şapelinde Giotto'ya atfedilen Fresk'teki Dante Portresi Sayfa 107 Santa Maria Della Fiore (Duomo) Kilisesindeki Ressam Michelino'nun İlahi Komedya freski. Dante elinde İlahi Komadya ile bizi selamlıyor. Geride Cennet dağı. Yer Floransa. Vatikan Sistina Şapelinde yer alan Son Yargı Freski. Bu fresk Michelangelonun son yıllarında yaptığı ve kendini de İsa'nın solundaki günahkarlardan biri olarak tasvir ettiği fresktir. Bu eserde Michelangelo Dantenin ilahi komedyasından yola çıkmış, onun imajlarını kullanmıştır. Sayfa. 108. "Dik bir yamacın yüzüne oyulmuş, tünel şeklindeki karanlık bir girişi betimleyen Gustave Dore taşbaskısı. Kapının üzerindeki yazı şöyle diyordu: "İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu" s.110 Porta Romana kapısı ve Pistoletto heykeli s.115 Sandro Botticelli'nin Venüsün Doğuşu Resmi s.123 Boboli Bahçeleri "Suyun içinden fırlayan ata binen ünlü Perseus heykelini tanıyınca, ....." s.148 Stoldo Lorenzi-Bronz Neptün Çeşmesi "Şimdi Boboli'nin en ünlü fıskiyeli çeşmesine bakıyorlardı; üç dişli mızrak tutan Stoldo Lorenzi'nin bronz Neptün'üne. Yerli halk arasında biraz da saygısızca "Çatal Çeşmesi" olarak adlandırılan bu heykel, bahçelerin merkez noktası sayılırdı." s.151 Braccio di Bartolo - Saray Cücesi heykeli "Aman tanrım, Yeryüzündeki tüm sanat eserlerini satın alabilecekken Medici'ler bunu mu seçmiş?" s.157 "Adını mimarı Bernardo Buontalenti'den almış olan Buontalenti Mağarası, Floransa'daki en tuhaf yerdi. Pitti Sarayı'na gelen genç ziyaretçiler için bir eğlence evi olarak tasarlanan üç bölmeli mağara süiti, natüralist fantezi ile gotik aşırılığın bir karışımıydı." s.162 Boboli Bahçeleri Pitti Sarayından Vecchio sarayına geçişte kullanılan Vasari Koridoru. Koridor Vecchio köprüsünün üst kısmında kalıyor ve dünyanın en büyük portre koleksiyonunu barındırıyor. s.179 Vecchio sarayının hemen önünde yer alan Senyörler meydanı. Burada yer alan onlarca heykeli en ünlüsü kuşkusuz Michelangelo'nun Davut heykelinin kopyası. s.185 Palazzo Vecchio Palazzo Vecchio içinde yer alan Beşyüz salonu. Soldaki duvarda Vasarinin Marciano Savaşı resmi. Resmin çok küçük bir ayrıntısında bir flama üzerinde yazan Cerca Trova (ara bulacaksın) yazısı "...Michelangelo'nun nefes kesici Zafer Heykeli'ne bakmak daha kolaydı. Yaklaşık üç metre boyundaki bu heykel, aşırı muhafazakar Papa II. Julius'un -II. Papa Terribile" mezarı için yapılmıştı. Vatikan'ın homoseksüellik konusundaki tutumunu bilen Langdon bunu hep ironik bulmuştu. Heykelde, Michelangelo'nun uzun seneler aşık olduğu ve üç yüzden fazla sone yazdığı genç adam Tommaso dei Cavalieri betimleniyordu." s.191 "Vasari tarafından I. Francesco için gizli bir çalışma odası olarak tasarlanan dikdörtgen il Studiolo, içeri girenlerde dev bir hazine sandığının içinde olduğu hissini uyandıran yuvarlak, beşik tonozlu bir tavana sahipti." s.196 "Damien Hirst'ün tartışmalar yaratan eseri Tanrı Aşkına, Vasari'nin ünlü İl Studiolo'sunda sergilenince büyük patırtılar kopmuştu. Bu, platinden gerçek boyutlu bir insan kafatasıydı. Yüzeyi tamamıyla birbirine çok yakın işlenmiş sekiz bin parlak elmasla kaplanmıştı" s.197 Palazzo Vecchio'da bulunan Dante'ye ait ölüm maskesi s.201 Laurentian Kütüphanesi "Michelangelo tarafından tasarlanmış dünyanın ilk halk kütüphanesine çıkan muhteşem bir merdiveni vardır. Oradaki kitaplar kimsenin alıp götürmemesi için koltuklara zincirlenmiştir. Tabii ki oradaki kitapların birçoğu dünyadaki tek kopyalardır." s.213 Laurentian Kütüphanesi (Sabinli Kadınların Kaçırılışı-1582- Giambologna) (Polyxena'nın Kaçırılışı-1866- Pio Fedi) (Medusanın başını kesen Perseus-1545- Cellini) "Loggia Dei Lanzi'nin açık hava heykelleri arasından ilerlerken tüm figürlerin tek bir temanın çeşitlemelerini sahnelediklerini düşünmeden edemedi: kadın üzerindeki erkek egemenliğinin vahşice sergilenişi." s.227 Sabinlerin Kaçırılışı Polyksena'nın Kaçırılışı Medusa'nın Kesik Kafasını Tutan Perseus..." I.Cosimo'nun Göğe Yükselişi.... Bu Beş Yüz Salonu'nun tam ortasındaki büyük ve yuvarlak ay tabyası, Vasari'nin en kıymetli tablolarından biriydi." s.251 (Museo Casa Dante) (Dante müzesinde bir cehennem tasviri) "Via Santa Margherita'nın üzerindeki Casa di Dante, taş cephenin yarısından yola kadar sarkan büyük Museo Casa di Dante pankartıyla kolaylıkla far edilir." (La Chiesa di Santa Margherita dei Cerchi) (Kilisenin içi) (Dante Gabriel Rosetti- Beatrice) (kilise içinde yer alan Beatrice Mezarı) "Dante Kilisesi olarak bilinen La Chiesa di Santa Margherita dei Cerchi ibadethanesi, bir kiliseden çok şapeldi. Minik tek odalı ibadethane, Dante hayranlarının büyük şairin hayatındaki iki önemli anın vuku bulduğu, bu nedenle Kutsal Toprak olarak gördükleri popüler bir yerdi." s.281 "Langdon içgüdüsel olarak sola dönüp Beatrice Portinari'nin sade kabrine baktı. İnsanların bu kiliseyi ziyaret etmelerinin esas sebebi bu mezardı. Ama kabrin kendisi değil de yanındaki ünlü nesne daha çok ilgilerini çekiyordu. Hasır bir sepet O sabah, her zamanki gibi sade hasır sepet Beatrice'in kabrinin yanında duruyordu. Ve o sabah, her zamanki gibi içinde katlanmış kağıt vardı; hepsi ziyaretçilerin Beatrice'e yazdığı mektuplardı. Beatrice Portinari, talihsiz aşıkların koruyucusuazizi haline gelmişti ve eskiden beri Beatrice'e yazılan dualar, yazana aracılık eder; belki birini onları daha çok sevmeye teşvik eder veya gerçek aşklarını bulmalarına yardımcı olur ya da göçüp gitmiş bir sevgiliyi unutmaları için onlara güç verir umuduyla sepetin içine bırakılıyordu. s.283 Piazza Duomo ve Santa Maria del Fiore Katedrali Piazza Duomo- Duomo Meydanı (Santa Maria del Fiore Katedralinin Kubbesi. Şehirdeki en yüksek kubbe) "II. Duomo ya da resmi adıyla Santa Maria del Fiore Katedrali, Ignazio Busoni'ye takma ismini kazandırmanın yanı sıra Floransa'nın hem manevi hem de yüzyıllar süren dram ve entrika merkezi olmuştu. Binanın değişken geçmişi, Vasari'nin kubbede kullandığı için hor görülen Son Hüküm freski hakkında yapılan uzun ve şiddetli tartışmalardan, kubbeyi bitirmesi için seçtiği mimara kadar hararetli çekişmelere sahne olmuştu." s.291 (Kubbenin iç kısmında Vasari tarafından yapılan Son Yargı- Last Judgement- Freski) "Zamanın en büyük ressamı olan Filippo Brunelleschi sonunda karlı anlaşmayı yapmış ve kubbeyi tamamlamıştı. Günümüzde, Brunelleschi'nin heykeli, Canonici Sarayı'nın dışında oturmuş, şaheserine memnuniyetle bakarken görülebilir." s.291 (San Giovanni Vaftizhanesi) "Katedral gibi çok renkli taşlar ve çizgili gömme sütunlarla süslenmiş vaftizhane, dikkat çekici şekliyle büyük binadan ayrılıyordu. Kimilerinin söylediği gibi, katlı bir pastaya benzeyen sekiz kenarlı yapı, düz bir beyaz çatıya doğru yükselen üç kattan oluşuyordu"... "Langdon sekizgen şeklin estetikle değil, sembolizmle ilgisi olduğunu biliyordu. Hristiyanlıkta sekiz rakamı, yeniden doğuşu, ve yeniden yaratılışı temsil ediyordu. Sekizgen, Tanrı'nın cennet ve cehennemi yarattığı altı günü, Sebt için bir günü ve Hristiyanların vaftizle 'yeniden doğdukları' veya 'yeniden yaratıldıkları' sekizinci günü temsil eden bir hatırlatmaydı." s.292 (Vaftizhanenin tavanını süsleyen Bizans tarzı mozaikler) (Lorenzo Ghilberti- Cennetin Kapıları) "Yaklaşık beş metre yüksekliğindeki bronz kapıları yapmak Lorenzo Ghiberti'nin yirmi yılını almıştı. Üzerlerinde kutsal kitaptan figürlerin bulunduğu on panoyla öylesine kaliteli şekilde süslenmişlerdi ki, Giorgio Vasari kapılar için "Her yönden inkar edilemeyecek kadar kusursuz ve şimdiye kadar yapılmış en muhteşem sanat eseri," demişti." ... "Ghiberti'nin parıldayan Cennetin Kapıları, her biri Eski Ahit'teki farklı bir önemli sahneyi betimleyen on tane kare panelden oluşuyordu. Cennet Bahçesi'nden Musa'ya ve Süleyman Mabedi'ne kadar değişen Ghiberti'nin heykel anlatımı, her bir beş panelden meydana gelen iki dikey sütun üzerinde gözler önüne seriliyordu." s.294 "Bakışlarını mozaiğin göbeğine çevirdi. Ana altarın tam üzerinde, kurtarılanlarla lanetlenenlere yargıçlık yapan sekiz metre boyundaki İsa tasviri yükseliyordu. Dürüst olanlar İsa'nın sağ tarafında sonsuz hayat ödülünü alıyordu. Sol tarafındaysa günahkarlar taş kesilmiş, kazıklara geçirilmiş ve türlü yaratıklar tarafından yeniyordu." s.301 "Yukarıdaki korkutucu mozaikte boynuzlu bir şeytan, bir insanı kafasından yemeye başlıyordu. Kurbanın şeytanın ağzından sarkan bacakları, Dante'nin Melabolge'sinde bellerine kadar gömülü günahkarların kıvranan bacaklarını çağrıştırıyordu...... Tıpkı Dante'nin Cehennem'inin son kantosunda tasvir ettiği gibi, şeytanın üç başlı olduğu izlenimini vererek, kulaklarından dışarı kıvrılan iki koca yılan da günahkarları yiyordu. " s.301 (Vaftiz Kurnası) "Evet, bu bir sunak veya masa değil. Cilalı ahşaptan yapılma tabla aslında bir kapaktı ve derin bir bölümün üstünü örtüyordu. Sienna; "Vaftiz kurnası mı?" diye sordu. Langdon başını salladı. "Dante bugün yaşıyor olsaydı, işte tam da bu kurnada vaftiz edilirdi...." s.303 "Langdon, Michelino tablosunu gösterdi. Ufukta Dante'nin arkasında gökyüzüne doğru yükselen koni şeklinde bir dağ görünüyordu. İnce bir patika dağın etrafında gittikçe daralan bir şekilde dokuz kez dönerek tepeye doğru çıkıyordu. Çıplak figürler yolda çeşitli kefaretler ödeyerek acı içinde tepeye tırmanmaya çalışıyorlardı. Langdon, işte karşınızda Araf Dağı diye belirtti ve ne yazık ki bu yorucu, dokuz daireli tırmanış, cehennemin derinliklerinden cennetin nuruna çıkan tek yoldur. " s.311 "kanatlı bir melek Araf Dağı'nın eteğinde bir tahtın üzerinde oturuyordu. Meleğin ayaklarının dibinde bir sıra tövbekar, günahkar yukarı tırmanma izni bekliyordu. Meleğin elinde uzun bir kılıç vardı ve ucu tuhaf bir şekilde sıranın başındaki insanın yüzüne saplanmış gibi duruyordu." s.312 Bir önemi yok ama nazarlığınızın tıbbın eski bir simgesi olduğunu söylediniz ki bu doğru. Ama ona caduceus diyerek çok yaygın bir hata yaptınız. Caduceus'ta asanın üzerinde iki yılan ve tepesinde de kanatlar vardır. Sizin nazarlığınızda bir tane yılan var ve kanatları yok. Sizin sembolünüzün ismi... Asklepios'un Asası" s.337 VENEDİK 344. sayfadan itibaren romanın yeni mekanı Venedik oluyor. Burada iki önemli mekan Palazzo Ducale (Dükler Sarayı) ve San Marco Bazilikası Dükler Sarayı Dükler Sarayı San Marco San Marco Museo Correr Palazzo Grassi "Langdon zaten Venedik'in en ünlü müzelerini aklından geçirmeye başlamıştı. Akademi Galerisi, Ca'Rezzonico, Grassi Sarayı, Peggy Guggenheim Koleksiyonu. Correr Müzesi. Ne var ki hiçbiri tarife uymuyordu." s.346 "Sinskeyi bir kalem çıkarıp Zobrist'in fotoğrafının altına yazmaya başladı: Bir H harfi ve ardından gelen bir artı işareti. "Siz simgeleri iyi tanıyorsunuz," dedi. "Bunu tanıdınız mı?" H+ Başını hafifçe sallayan Langdon, "H artı" diye fısıldadı. "Elbette, birkaç yaz önce kampüsün her yerine asılmıştı. Ben de bir tür kimya konferansı olduğunu sanmıştım." Sinskey, kendi kendine güldü. "Hayır, bu dünyanın en büyük transhümanizm toplantısı olan 2010 Hümanite Artı zirvesi için kullanılan simgeydi" s.366 Büyük Kanal Canaletto'nun resimlerinde büyük kanal ve gondolcular "Langdon hızlanarak onlara yetişti. Mimariye hayran biri olarak Büyük Kanal'da bir gezintiyi aceleye getirmek onun için akıl almaz bir şeydi." s.372 Azize Lucia Azize Lucia'nın kemiklerinin bulunduğu kilise Azize Lucia'nın mezarı "Langdon kilisenin yan tafafındaki yazıdan azizenin ismini okuyarak, "Azize Lucia" dedi. "Körlerin kemikleri." "..... Kiliseyi gösterdi. 'Yazıyı görüyor musun? Azize Lucia buraya gömülmüş...... Ve birden Azize Lucia'nın körlerin koruyucu azizi olduğu aklıma geldi." s.373 "Langdon kumarhanenin afişindeki kelimeleri hiçbir zaman tam olarak anlayamamıştı ama Rönesans stili muhteşem saray, Venedik manzarasının on altıncı yüzyıldan beri bir parçasıydı. Bir zamanlar şahsa ait bir malikane olan bu yer artık smokinle girilen bir kumarhaneydi. Burası besteci Richard Wagner'in 1883'te Parsifal operasını besteledikten kısa bir süre sonra kalp krizi geçirip öldüğü yerdi." s.377 (Ca'pesaro Modern Sanat Müzesi) "Yıllar önce Langdon içeri girmiş ve Gustav Klimt'in Viyana'dan ödünç olarak getirtilen Öpücük adlı başyapıtını görmüştü. Klimt'in birbirine sarılmış iki sevgilinin altın varaklı büyüleyici yorumu, sanatçının eserlerine tutku duymasına neden olmuş ve Langdon Venedik'in Ca'Pesaro Müzasi'nin modern sanata olan tutkusunu ateşleyen yer olduğuna inanmıştı." s.377 Ponte Rialto- Rialto Köprüsü "İleride ünlü Rialto Köprüsü duruyordu. San Marco Meydanı'na giden yolu yarılamışlardı. Köprüye yaklaştıklarında Langdon başını kaldırıp yukarı baktı ve melankolik bir yüz ifadesiyle parmaklıklardan aşağı bakan yalnız figürü gördü." s.378 "Batma eğilimi yüzünden yüksek binaların inşa edilmediği şehirdeki yüksek yapı olan San Marco Çan Kulesi, Venedik'in kanallar ve geçitler labirentine girenlere yol gösterici bir işaret kulesi işlevi görüyordu,..." S.381 "Girişteki sütunlardan birinin tepesinde, San Theodore'nin tuhaf heykeli, öldürdüğü ejderhasıyla gururla poz veriyordu. Langdon bu ejderhayı daha çok timsaha benzetirdi." s.390 "İkinci sütunun tepesinde Venedik'in her yerinde görülen sembol vardı: Kanatlı aslan. Üzerinde latince Pax tibi marcei evangelista meus(Huzur içinde yat, sevgili vaiz Markos) yazan açık bir kitabın üstüne tek pençesini koymuştu. efsaneye göre bu sözler, Aziz Markos'un Venedik'e gelmesi üzerine bir melek tarafından söylenmişti ve naaşının bir gün burada yatacağını varsayıyordu." "Langdon meydanın dirseğine doğru ilerlerken tam karşısında, San Marco Saat Kulesi'nin mavi cam kadranını gördü. James Bond Ay Harekatı filminde kötü adamı bu saat kulesinden aşağı atmıştı." s.391 "San Marco, işte bu altın aslanın altında, en ünlü hazinelerinden birini gösteriyordu. Dört büyük bakır at akşamüstü güneşinde ışıldıyordu." "Her an aşağıdaki meydana atlayacakmış gibi duran bu dört paha biçilmez at, Venedik'teki pek çok hazine gibi, Haçlı Seferleri sırasında İstanbul'dan yağmalanarak getirilmişti." (Dört atlı heykelinin sökülmeden önce İstanbul hipodrom girişindeki canlandırması) "Yağmalanarak getirilen bir başka sanat eseri de kilisenin güneybatı köşesinde, atların altında duruyordu: Tetrark olarak bilinen mor bir porfirdi. Heykel, on üçüncü yüzyılda İstanbul'dan getirilirken ayağının kırılıp kaybolmasıyla tanınıyordu. 1960'larda ayak, mucizevi bir şekilde İstanbul'da bulunmuştu. Venedik, heykelin kayıp parçası için istekte bulunmuş, Türk yetkililerse basit bir mesajla cevap vermişlerdi: Siz bizim heykelimizi çaldınız, biz de ayağı vermiyoruz." "Hava altın kokuyor. Robert Langdon daha önce de büyük katedraller görmüştü ama San Marco'daki Chiesa d'Oro'nun etkisi bambaşkaydı. Yüzyıllar boyunca, San Marco'nun havasını solumanın bile kişiyi zenginleştireceği iddia edilmişti. Bu ifade sadece bir benzetme değil, gerçeğin ta kendisiydi. Milyonlarca altın karodan meydana gelen iç kaplamalar sebebiyle, havada uçuşan tozlar bile altın parçacıkları içeriyordu. Havadaki bu altın tozu, batı penceresinden giren parlak gün ışığıyla birleştiğinde, insanların hem ruhsal bir zenginliğe kavuşmasını hem de derin nefes aldıklarında, ciğerlerini yaldızlayan dünyevi bir zenginlik kazanmalarını sağlayan canlı bir atmosfer yaratıyordu." s.404 (Havariun kilisesinin rekonstürüksiyonu. Bugün bu kilisenin yerinde Fatih Cami vardır) Mimari açıdan bazilika kelimesi, Avrupa veya Batı'da inşa edilen Doğu veya Bizans tarzı kilise anlamına geliyordu. Konstantinopolis'teki Havariyyun Kilisesi'nin bir taklidi olan San Marco'nun öylesine doğulu bir tarzı vardı ki rehberlerde genellikle, çoğu Bizans katedrallerinden dönüştürülmüş Türk camilerini görmeye eşdeğer sayılacağı yazılırdı. s.405 "Gustave Dore'nin, toplanmış kalabalığı haçlılara katılmaları için yüreklendiren, kollarını yukarı kaldırmış, kör ve yaşlılıktan pürsümüş bir dükayı betimlediği ünlü resim. Dore'nin çizdiği resmin ismi hala hafızasındaydı. 'Haçlılara Vaaz Veren Dandolo.' "Langdon yüksek sesle , 'Enrico Dandolo,' dedi. Sonsuz ömür süren Düka." s.406 (Haçlı ordularının İstanbul'a girişini tasvir eden başka bir gravür. Yine Dore'ye ait) (Kağıt Kapısının üzerinde yer alan heykel İstanbul'da elçilik yaptıktan sonra Venediğe dönüp Doj olan Andrea Gritti'ye ait) "Bazilikanın güneybatı köşesinden sola dönerek "Kağıt Kapısı"na doğru ilerlediler. Burası Bazilika'yı Dükalar Sarayı' na bağlayan ek binaydı. Dükalar buraya halkın okuması için kararnameler astıkları için bu isim verilmişti." s.412 Andrea Gritti'nin Tiziano tarafından yapılan portresi. Gritti ailesi Beyoğlu semtinin isim babasıdır. "....Langdon'un hafızasının derinliklerinden gelen görüntü.. gösterişli bir çini zamine gömülmüş olan yıpranmış bir mermerin üzerine yazılmış Dandolo'nun latince ismiydi. Henricus Dandolo." s.417 "Muhteşem Frari Kilisesi'nin doğusunda bulunan Pietro Longhi Atölyesi, Venedik'in tarihi kostümler, peruklar ve aksesuvarlar satan belli başlı mağazalarından biriydi. Müşteri Listesi; film şirketleri, tiyatro toplulukları ve Venedik Karnavalı'nın abartılı baloları için onları giydirecek personelin uzmanlığına güvenen nüfuzlu kişilerden oluşuyordu." s. 451 Bir Pietro Longhi kostümü İSTANBUL "Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi: Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu'yla Batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir, gerçekten de Eskidünya'dan daha da eski bir dünyaya uzanan bir köprüydü. İstanbul." (Topkapı Sarayı) Topkapı Sarayı Babüsselam Kapısı) (Sultanahmet Camii) (Sultanahmet meydanının eski hali) (Camiye Blue Mosque denmesine neden olan iç bezemeler) "Şehir; Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camii, Yedikule ile folklorik savaş, zafer ve yenilgi efsaneleriyle doluydu." (Henüz camiye çevrilmeden önce Ayasofya) (Bizans Devri Tarihi Yarımada canlandırması) (Denizden Ayasofya) (Havadan Ayasofya) (Pandantiflerde bulunan Serafim melekleri) (Osmanlı devrinde Ayasofya) "MS 360 yılında inşa edilen Ayasofya, Enrico Dandolo ve Dördüncü Haçlı Seferi ordusunun şehri fethettiği 1204 yılına kadar Doğu Ortodoks Katedrali olarak hizmet vermiştir. On beşinci yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet'in Konstantinapolis'i ele geçirmesinden sonra camiye dönüştürülmüş ve 1935 yılında müze haline getirilene kadar Müslümanların ibadethanesi olarak hizmet vermişti." (Günümüzde Miilion anıtından geriye kalan taş parçası) (Million anıtı günümüze ulaşabilseydi böyle bir şey olacaktı) (1855 Hipodrom) (Mısırdan Getirilen Obelisk) (Obeliskin alt kısmında 2. Thedossius tarafından yerleştirilen kaide) (Bizans Devrinde Hipodromda yer aldığı söylenen 60 adet heykel ve obeliskin canlandırması) (Obeliskin Mısır'dan getirilişini tasvir eden bir resim) (Yılanlı Sütun) (Yılanlı Sütunun Orijinal hali) (Sütunun tepesinde olması gereken yılan başlarından sadece bir tanesi günümüze ulaşmıştır) "Sultanahmet Parkı'ndaki geniş yapraklı ağaçlar, grup patikada yürürken onları yağmurdan bir miktar koruyordu. Yürüyüş yollarına, ziyaretçileri parkın ilgi çekici yerlerine yönlendiren tabelalar yerleştirilmişti: Luksor'dan getirilen bir Mısır dikilitaşı; Delfi'deki Apollon Mabedi'nden getirilen Yılanlı Sütun; Bizans İmparatorluğu zamanında "sıfır noktası" kabul edilerek, tüm mesafelerin ölçüldüğü Milyon Taşı (Million Anıtı)" s.477 "Yağmurda parıldayan Ayasofya'nın dev cüssesi, kendi başına bir şehir gibiydi. Kenarları gümüş grisi, inanılmayacak kadar geniş merkez kubbesi, çevredeki diğer kubbeli binaların üstünde duruyor gibiydi. Her birinin tek şerefesi ve gümüş grisi bir alemi bulunan dört minare, binanın köşelerinden yükseliyordu. Merkez kubbeden o kadar uzaktakiler ki, aynı yapıya ait olduklarına inanmak güçtü." s.478 1880 "Müzedeki bağlantılarıyla buluşma yeri, namazdan önce Müslümanların abdest aldığı gösterişli bir şadırvandı." s.484 (İmparator Leon Mozaiği) (İmparator kapısı) "Mirsat en geniş kapıya doğru yürüdü: Bronz kaplı devasa bir giriş. Coşkuyla "İmparator Kapısı" diye fısıldadı. Bizans zamanında bu kapıyı sadece imparator kullanabiliyordu. "Mirsat bakışlarını kapının üstündeki mozaiğe kaldırdı. Mozaikte Pantokrator İsa'nın resmi vardı: sağ eliyle kutsarken sol elinde Yeni Ahit' i tutan İsa'nın ikonik görüntüsü s.486 "Tüm mekanı tek bir kare içine alan merkezdeki naos, kendinden sonra yapılan katedrallerde olduğu gibi bir haçın dört kolu boyunca uzanıyordu." "Cennetten yeryüzüne doğru daha doğrusal bir rota çizerek kubbeden aşağı inen kablolar pırıl pırıl parlayan avizeler taşıyorlardı. Bu avizeler çok alçakta duruyormuş gibi göründükleri için uzun boylu ziyaretçilerde başlarına çarpacakları izlenimleri uyandırıyordu. Gerçekte bu, mekanın büyüklüğünden kaynaklanan başka bir yanılsamaydı, çünkü avizeler yerden üç büyük metre yukarıda duruyorlardı." s.488 Mirsat heyecanla "Evet" dedi "Ve Allah ve Muhammed" Rehberleri Brüder'in bakışlarını, hat yazısıyla Arapça Allah ve Muhammed isimlerinin yazılı olduğu iki muazzam levha arasında yükselen İsa mozaiğinin bulunduğu ana mihraba doğru yönlendirirken Langdon gülümsedi." s.489 "Deisis mozaiği, Pantokrator İsa tartışmasız binadaki en gizemli parçalardan biriydi." s.491 Quote Link to post Share on other sites