Fatih Oluşturma zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 27, 2008 hz.Ali camide namaz kılardı peki cemevi nerden çıktı? alevi arkadaşlardan bizleri aydınlatmalarını rica ederim... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Göktürk Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 -------------------- Allah Allah.. Ya ben Bunadim Ya da server.. yazdigim yazi alakasiz bir yere cikti -------------------- Bu konuya da yazayim; Alevi degilim ama; Aklimda kaldigi kadar Cami de Cem evi de Anlam bakimindan ayni.. Toplanma yeri olarak aciklaniyor.. Yanlis da olabilirim tabii.. Kesin Bir bilgim yok yani.. Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest haace2 Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 İSLAM da olmayan bir kavram cemevi varsa bir delil getirsinler .... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest PUNKY Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 İslamda olmasını değil zaten Alevilikte olmasını tartışıyoruz -------------------- Ben internette böyle bir makale buldum oldukça ayrıntılı anlatmış buyrun eğer bir yanlışlık varsa Alevi arkadaşlardan düzeltsinler lütfen; Aleviler Neden Camiye Gitmezler ? Anadolu Alevileri Allah'a inanırlar. Allah'ın birliğine, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve Hz. Ali'nin veliliğine inançları tamdır. Hatta bunu: "Allah-Muahammet-Ali" üçlemesi ile ifade ederler. Ayrıca Kuran'ı kutsal kitapları olarak görürler. Kuran, Hz. Muhammet zamanında değil de daha sonraki halifelerden, önce Ebubekir, sonra Ömer tarafından sahabelerden alınan bilgilerle yazıya geçilmesi sırasında tartışmalar nedeni ile toplanan bazı ayetlerin ve hadislerin yok edildiğini, yakıldığını da iddia ederler. Eldeki Kuran'ın 3. halife Osman zamanında oluşmuş olduğundan da bazı çekinceleri vardır. Bu düşüncelerini eskiler: "Kuran'a kalem karıştı" diye ifade ederler. Ayrıca, 620 yıllarının Bedevi Arap toplumunun sosyolojik yapısına uygun getirilen kurallarla değişen sosyal ve toplumsal şartlara rağmen dünyanın sürgit bu kurallarla yönetilmeye kalkılmasının sıkıntılar yaratacığını düşünürler. Bu nedenlerle Allah'ın dünyamız ve insanlık için söyledikleri Kuran'ı Batıni yoruma tabi tutarlar. Kuran'ın ilham kaynağı olması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle de Hz. Ali'yi "Kuran'ı Natık" yani "Konuşan Kuran" olarak değerlendirir ve buyruklarına önem verirler. Namazın 5 vakit veya 3 vakit olmasını, 30 gün tutulan Ramazan orucunu, islamın 5 şartından biri olarak görmezler. Örneğin: Kuran'da 5 vakit namaz kılmanın ne sayısı, ne şekli, ne de yeri olmadığına Aleviler inanırlar. (Namazın bu biçimde ve 5 vakit kılınmasının islama Emeviler ve Abbasiler zamanında konan kurallardan biri olduğuna inanırlar) şiilerin namazı 5 değil de 3 vakit kılmalarını da şiilerin oluşturduğu bir kural olarak değerlendirirler. islamın 5 şartı olarak ifade edilen şartların da Kuran'da olmadığını, bunların da islama sonraki dönemlerde girdiğini kabul ederler. 30 gün orucun da Kuran'da olmadığını söylerler. Gerçekten de Kuran incelendiğinde; oruç ve ibadetten bahseder. Ama ne orucun süresi, ne de ibadetin biçimi ve sayısı Kuran'da yoktur. Ayrıca Kuran'da camiden ve camide kılınan namazdan da söz edilmiyor. Bu da gene daha sonra islama giren kurallardan birisidir. Aleviler bu düşüncelerini Kuran'daki bazı ayetlere dayanarak ileri sürerler: Örneğin ibadetin biçimi ile ilgili olarak Ali imran Suresi 191. ayette: "Onlar ki, ayakta iken, otururken, yatarken Allah'ı anarlar" şeklinde olduğunu anımsatarak ibadetin bazı kurallara bağlanamayacağını, bunların göstermelik ve şekilcilikten kaynaklandığını düşünürler. Aleviler, "Her oruç tutmayan, namaz kılmayan Müslümanları biz islamdan saymazsak bu büyük bir çoğunluk oluşturan insan toplumunu islam dini dışında saymak (kafir) anlamına gelir ki, buna kimsenin hakkı yoktur. Ayrıca bu islam'a da aykırıdır" diyorlar. Bu konuda Kuran'ın Nisa Suresi'nin 94. ayetinde: "Size Müslüman olduğuna bildiren dünya hayatının geçici menfaatlerine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin" diyor. O halde islama sonradan konan şartlar olan 5 şartı yerine getirmeyene islam değilsiniz denemez. Aleviler ibadetin ille de camide yapılması gerektiğini de kabul etmiyorlar. Onlar "Yeryüzünün tümü ibadet yeridir" diye düşünüyorlar. ibadet için camiye gitmek gibi bir zorunluluğu gerekli görmüyorlar. Kendi inançlarına göre; cami etimolojik anlamda tapınak değil, toplantı yeridir. islamiyetin ilk yıllarında Hz. Muhammet bir ibadet yeri yapmaya gerek görmemiştir. Çünkü belli bir tapınak oluşturmak ve düzenli olarak sadece orada ibadet yapmak onun getirdiği inanç sistemine aykırıdır. Nitekim o yıllarda ibadetin özellikle gece yapılması, gösterişten kaçınılması isteniyordu. Bazı müslümanların Mekke-Medine yolu üstünde Kuğba Köyünde yaptırdığı Camiyi Hz. Muhammed, "Dedikodudan başka bir şeye yaramıyor" gerekçesiyle yıktırmıştır. Peygamber elbette bunu Allah'ın ilhamına aykırı olarak yapmaz. Bu konuda Kurandaki 2 ayet ilginçtir. işte Tövbe Suresin'de 107. ayet: "Zarar vermek, inkar etmek müminlerin arasını açmak Allah ve Peygamber'ine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescit kurup, biz sadece iyilik yapmak istedik diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah'da şahittir." Bu ayetin devamındaki 108. ayette ise; bakın Kuran ne diyor: "Ey Muhammed, o mescide hiç gitme, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarla bulanman daha uygundur. Orada arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever." Demek ki ibadet yapmak için cami şartı aranamayacağı gibi her yapılan camiyi "Allah'ın Evi" olarakda görmek de doğru değildir. Aleviler, Allah için ille de şu şartlar yerine getirilerek yapılır gibi katı kurallara katılmıyorlar. Kuran'daki bir ayet bu düşünceyi doğruluyorlar. Bakın Hadid Suresi 4. ayet ne diyor. "Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. Allah ne yaptıklarınızı görür." Namaz ve cami ilişkisini Hacı Bektaşi Veli soy evlatlarından A.Celalettin Ulusoy "Alevi Bektaşi yolu" kitabında bakın şöyle ifade ediyor: "Hz. Muhammed'den sonra halifeler özellikle Ümeyyeoğulları ve Abbasoğulları istedikleri düzeyde manevi saygınlığa sahip olamamışlardı. Hükümranlıklarını güçlendirmek için, islam toplumunun her kesimine ulaşan bir propagandaya gereksinme duyuyorlardı. Bunun o çağda en kolay ve etkili yolu topluluklara hitap etmek şekli idi. Bu amaçla Müslümanların belli saatlerde belli yerlerde toplanmaları ihtilal çevrelerincede teşvik ediliyor ve hatta zorunlu tutuluyordu. Nitekim, Emeviler zamanında camiler Ali'yi ve onun soyunu kötülemek için konuşma yerleri olmuştur." Bu ve benzeri nedenlerle ibadet için camilere gitmeyen Aleviler-Bektaşiler ibadetlerini, Cemlerini uygun evlerde yapıyorlar. Cemiyet evi veya Cemevi adı ile toplantı yapılan Cem yapılan binaları bulunan köy sayısı yok denecek kadar az buluyor. Aleviler'in Cemine kadın-erkek, yaşlı-genç herkes gelebilir. Dede önderliğinde ve bağlama eşliğinde ibadet yapılır. Oturuş biçimi ise toplumsal ilişkiyi geliştiren, küskünlükleri gideren, kin ve düşmanlık kapılarını kapatıp, barışa kardeşliğe yönelmeyi kolaylaştıran içtenlikli bir ibadet tarzı olarak yüz yüze, cemal cemale oturma biçimindedir. Allah'a ibadet ve dualarla birlikte sohbet, yardımlaşma, kişi ve toplum sorunlarına çare bulma imkanları sağlayan toplu tapınma biçimidir. ınsanın insana yakın olması bu biçimde daha kolay oluşuyor. Duvara değil cemale, "Didar-ı pak'e" yani temiz insan yüzüne bakmak, insanın yaptığı cami binasından önce Allah'ın özenle yaratıp, "Bütün meleklerin secde ettiği" insanı kutsal görmek Alevilerde ibadetin esasını oluşturuyor. Bu anlayışla Aleviler; "Secde ademedir", "Hak ademedir" düşüncesiyle insanı, insan sevgisini dinin esası haline getirmişerdir. Alevi-Bektasinin ibadet tarzini bir ozandan örneklemek gerekirse bakin Edip Harabi ne diyor: Zühd ü riya ile olan ibadet Hatadir Hz. Settar'a karsi Böyle namaz ile olamaz ümmet Hiç kimse Ahmet-i Muhtar'a karsi Tarikatsız mü'min olamaz kimse Nur'u nübüvvetle dolamaz kimse Hakk'ı Peygamber'i bulamaz kimse Yatup kalkmak ile duvara karsi Allah gözlerine çekmis bir perde Yok dersin Allah'ı gökde ve yerde Gösterelim gelde gör Hakk'ı nerde Secde edersin Didar'a karşı NOT: Bu yazı Karacaahmet Dergahının arşivinden alınmıştır: www.karacaahmet.com Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest haace2 Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 İslamda olmasını değil zaten Alevilikte olmasını tartışıyoruz -------------------- Ben internette böyle bir makale buldum oldukça ayrıntılı anlatmış buyrun eğer bir yanlışlık varsa Alevi arkadaşlardan düzeltsinler lütfen; Aleviler Neden Camiye Gitmezler ? Anadolu Alevileri Allah'a inanırlar. Allah'ın birliğine, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve Hz. Ali'nin veliliğine inançları tamdır. Hatta bunu: "Allah-Muahammet-Ali" üçlemesi ile ifade ederler. Ayrıca Kuran'ı kutsal kitapları olarak görürler. Kuran, Hz. Muhammet zamanında değil de daha sonraki halifelerden, önce Ebubekir, sonra Ömer tarafından sahabelerden alınan bilgilerle yazıya geçilmesi sırasında tartışmalar nedeni ile toplanan bazı ayetlerin ve hadislerin yok edildiğini, yakıldığını da iddia ederler. Eldeki Kuran'ın 3. halife Osman zamanında oluşmuş olduğundan da bazı çekinceleri vardır. Bu düşüncelerini eskiler: "Kuran'a kalem karıştı" diye ifade ederler. Ayrıca, 620 yıllarının Bedevi Arap toplumunun sosyolojik yapısına uygun getirilen kurallarla değişen sosyal ve toplumsal şartlara rağmen dünyanın sürgit bu kurallarla yönetilmeye kalkılmasının sıkıntılar yaratacığını düşünürler. Bu nedenlerle Allah'ın dünyamız ve insanlık için söyledikleri Kuran'ı Batıni yoruma tabi tutarlar. Kuran'ın ilham kaynağı olması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle de Hz. Ali'yi "Kuran'ı Natık" yani "Konuşan Kuran" olarak değerlendirir ve buyruklarına önem verirler. Namazın 5 vakit veya 3 vakit olmasını, 30 gün tutulan Ramazan orucunu, islamın 5 şartından biri olarak görmezler. Örneğin: Kuran'da 5 vakit namaz kılmanın ne sayısı, ne şekli, ne de yeri olmadığına Aleviler inanırlar. (Namazın bu biçimde ve 5 vakit kılınmasının islama Emeviler ve Abbasiler zamanında konan kurallardan biri olduğuna inanırlar) şiilerin namazı 5 değil de 3 vakit kılmalarını da şiilerin oluşturduğu bir kural olarak değerlendirirler. islamın 5 şartı olarak ifade edilen şartların da Kuran'da olmadığını, bunların da islama sonraki dönemlerde girdiğini kabul ederler. 30 gün orucun da Kuran'da olmadığını söylerler. Gerçekten de Kuran incelendiğinde; oruç ve ibadetten bahseder. Ama ne orucun süresi, ne de ibadetin biçimi ve sayısı Kuran'da yoktur. Ayrıca Kuran'da camiden ve camide kılınan namazdan da söz edilmiyor. Bu da gene daha sonra islama giren kurallardan birisidir. Aleviler bu düşüncelerini Kuran'daki bazı ayetlere dayanarak ileri sürerler: Örneğin ibadetin biçimi ile ilgili olarak Ali imran Suresi 191. ayette: "Onlar ki, ayakta iken, otururken, yatarken Allah'ı anarlar" şeklinde olduğunu anımsatarak ibadetin bazı kurallara bağlanamayacağını, bunların göstermelik ve şekilcilikten kaynaklandığını düşünürler. Aleviler, "Her oruç tutmayan, namaz kılmayan Müslümanları biz islamdan saymazsak bu büyük bir çoğunluk oluşturan insan toplumunu islam dini dışında saymak (kafir) anlamına gelir ki, buna kimsenin hakkı yoktur. Ayrıca bu islam'a da aykırıdır" diyorlar. Bu konuda Kuran'ın Nisa Suresi'nin 94. ayetinde: "Size Müslüman olduğuna bildiren dünya hayatının geçici menfaatlerine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin" diyor. O halde islama sonradan konan şartlar olan 5 şartı yerine getirmeyene islam değilsiniz denemez. Aleviler ibadetin ille de camide yapılması gerektiğini de kabul etmiyorlar. Onlar "Yeryüzünün tümü ibadet yeridir" diye düşünüyorlar. ibadet için camiye gitmek gibi bir zorunluluğu gerekli görmüyorlar. Kendi inançlarına göre; cami etimolojik anlamda tapınak değil, toplantı yeridir. islamiyetin ilk yıllarında Hz. Muhammet bir ibadet yeri yapmaya gerek görmemiştir. Çünkü belli bir tapınak oluşturmak ve düzenli olarak sadece orada ibadet yapmak onun getirdiği inanç sistemine aykırıdır. Nitekim o yıllarda ibadetin özellikle gece yapılması, gösterişten kaçınılması isteniyordu. Bazı müslümanların Mekke-Medine yolu üstünde Kuğba Köyünde yaptırdığı Camiyi Hz. Muhammed, "Dedikodudan başka bir şeye yaramıyor" gerekçesiyle yıktırmıştır. Peygamber elbette bunu Allah'ın ilhamına aykırı olarak yapmaz. Bu konuda Kurandaki 2 ayet ilginçtir. işte Tövbe Suresin'de 107. ayet: "Zarar vermek, inkar etmek müminlerin arasını açmak Allah ve Peygamber'ine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescit kurup, biz sadece iyilik yapmak istedik diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah'da şahittir." Bu ayetin devamındaki 108. ayette ise; bakın Kuran ne diyor: "Ey Muhammed, o mescide hiç gitme, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarla bulanman daha uygundur. Orada arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever." Demek ki ibadet yapmak için cami şartı aranamayacağı gibi her yapılan camiyi "Allah'ın Evi" olarakda görmek de doğru değildir. Aleviler, Allah için ille de şu şartlar yerine getirilerek yapılır gibi katı kurallara katılmıyorlar. Kuran'daki bir ayet bu düşünceyi doğruluyorlar. Bakın Hadid Suresi 4. ayet ne diyor. "Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. Allah ne yaptıklarınızı görür." Namaz ve cami ilişkisini Hacı Bektaşi Veli soy evlatlarından A.Celalettin Ulusoy "Alevi Bektaşi yolu" kitabında bakın şöyle ifade ediyor: "Hz. Muhammed'den sonra halifeler özellikle Ümeyyeoğulları ve Abbasoğulları istedikleri düzeyde manevi saygınlığa sahip olamamışlardı. Hükümranlıklarını güçlendirmek için, islam toplumunun her kesimine ulaşan bir propagandaya gereksinme duyuyorlardı. Bunun o çağda en kolay ve etkili yolu topluluklara hitap etmek şekli idi. Bu amaçla Müslümanların belli saatlerde belli yerlerde toplanmaları ihtilal çevrelerincede teşvik ediliyor ve hatta zorunlu tutuluyordu. Nitekim, Emeviler zamanında camiler Ali'yi ve onun soyunu kötülemek için konuşma yerleri olmuştur." Bu ve benzeri nedenlerle ibadet için camilere gitmeyen Aleviler-Bektaşiler ibadetlerini, Cemlerini uygun evlerde yapıyorlar. Cemiyet evi veya Cemevi adı ile toplantı yapılan Cem yapılan binaları bulunan köy sayısı yok denecek kadar az buluyor. Aleviler'in Cemine kadın-erkek, yaşlı-genç herkes gelebilir. Dede önderliğinde ve bağlama eşliğinde ibadet yapılır. Oturuş biçimi ise toplumsal ilişkiyi geliştiren, küskünlükleri gideren, kin ve düşmanlık kapılarını kapatıp, barışa kardeşliğe yönelmeyi kolaylaştıran içtenlikli bir ibadet tarzı olarak yüz yüze, cemal cemale oturma biçimindedir. Allah'a ibadet ve dualarla birlikte sohbet, yardımlaşma, kişi ve toplum sorunlarına çare bulma imkanları sağlayan toplu tapınma biçimidir. ınsanın insana yakın olması bu biçimde daha kolay oluşuyor. Duvara değil cemale, "Didar-ı pak'e" yani temiz insan yüzüne bakmak, insanın yaptığı cami binasından önce Allah'ın özenle yaratıp, "Bütün meleklerin secde ettiği" insanı kutsal görmek Alevilerde ibadetin esasını oluşturuyor. Bu anlayışla Aleviler; "Secde ademedir", "Hak ademedir" düşüncesiyle insanı, insan sevgisini dinin esası haline getirmişerdir. Alevi-Bektasinin ibadet tarzini bir ozandan örneklemek gerekirse bakin Edip Harabi ne diyor: Zühd ü riya ile olan ibadet Hatadir Hz. Settar'a karsi Böyle namaz ile olamaz ümmet Hiç kimse Ahmet-i Muhtar'a karsi Tarikatsız mü'min olamaz kimse Nur'u nübüvvetle dolamaz kimse Hakk'ı Peygamber'i bulamaz kimse Yatup kalkmak ile duvara karsi Allah gözlerine çekmis bir perde Yok dersin Allah'ı gökde ve yerde Gösterelim gelde gör Hakk'ı nerde Secde edersin Didar'a karşı NOT: Bu yazı Karacaahmet Dergahının arşivinden alınmıştır: www.karacaahmet.com Ben İSLAM la alakalı sanmıştım da yanlış anlamışım,,, Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest PUNKY Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 hz.Ali camide namaz kılardı peki cemevi nerden çıktı? alevi arkadaşlardan bizleri aydınlatmalarını rica ederim... Birde Hz Ali camiide saldırıya uğradığı içn protesto edip gitmediklerini söylemişti bir alevi arkadaşım, bunuda aydınlatabilirlerse sevinirim... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest haace2 Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Hz Aişeden RA nefret ettikleri doğrumu ? Birde diğer üç halifeden Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Fatih Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 öldüreni değilde mekanı mı protesto ediyorlar evde ölseydi evlerini terk mi edeceklerdi? ayrıca ahu yazından şu çıkıyor kuranı kerimin değiştiği iddası bu da farklı bir olay... namaz ve oruç konusu fazla yapmak eksik yapmaktan daha iyi değilmidir biz beş kılalım Allah 3 dediyse bile bunun günahı olmaz 5 demişse biz 3 kılmışsak o kötü işte alevi çok dostum var onların mesajlarını merakla bekliyorum Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest PUNKY Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 öldüreni değilde mekanı mı protesto ediyorlar evde ölseydi evlerini terk mi edeceklerdi?ayrıca ahu yazından şu çıkıyor kuranı kerimin değiştiği iddası bu da farklı bir olay... namaz ve oruç konusu fazla yapmak eksik yapmaktan daha iyi değilmidir biz beş kılalım Allah 3 dediyse bile bunun günahı olmaz 5 demişse biz 3 kılmışsak o kötü işte alevi çok dostum var onların mesajlarını merakla bekliyorum Vallahi Fatih88 yazıyı ben internetten aldım kaynak olarakda altta yazıyor zaten aman ha kabak bana patlamasın Bilmiyorum artık kimi protesto ediyolar bir arkadaşımız açıklama yapar sanırım belki benim arkadaşım yanlış biliyordur bu da olablir... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emremoda Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2008 arkadaşım internetten olsun doğru bilgiler vermişsin ben kendi adıma tşk ederim Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar