heysem Oluşturma zamanı: Şubat 25, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 25, 2009 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Namaz aslında bir duadır İbadetlerin özünü ihtiva eden bir duadır. Namaza başlarken okumamız gereken dualar oldugu gibi, Namazın içinde,muhtelif safhalarda,namazdan cıktıktan sonrada okunacak dualar mevcuttur. Namazı hakkıyla kılmak istiyorsak tekbirle beraber ALLAH ın dışındaki her şeyden sıyrılmalı ve gönlümüzü sadece O na acmalıyız.Dudaklarımızdan dökülen her kelimeye şurumuzun mührünü basmalıyız, Mesela ELHAMDÜLİLLAH derken,mana ve ifade ettiğini iyi bilmeli,onu derinlemesine düşünmeliyiz, Kimden kime olursa olursa olsun bütün hamd ve senalar,bütün şükürler ALLAH a aittir, Bu hakikati ilan vazifem, Kainatı yaratan ALLAH ında hakkıdır diye gürlemeliyiz.Böylece o söz Cenab ı ALLAH a yükselirken üzerine yüklediğimiz o derin manalarla beraber yükselmeli. Onun RAHMAN ve RAHİM oldugunu ilan ederken ,yine aynı derin duygularla dolmalıyız. Namaz bizim için bir miraç olmalıve biz Resülü Ekrem(s.a.v)Efendimizin Mi rac ta duydugu hakikatleri kendi idrak ufkumuzdan duymaya calışmalıyız, Selam verir vermez de huzurun adabına riayet edememiş olma endişesiyle bir kere daha ellerimizi kaldırmalı, Yine o Mübarek kelimeleri otuzücer defa tekrarlamalıyız. İşte namazı böyle engin duygu ve düşüncelerle kılmak gerekiyorsa,onu geciştiremeyiz. (Prf Dr Davut AYDÜZ) .. İFTİTAH TEKBİRİ ALLAHÜ EKBER İftitah Başlamak kapıyı acıp girmek anlamındadır.Tekbir büyütmek ululamak büyük görmek yani ALLAHU EKBER demektir, İtitah Tekbiri ise namaza başlarken alınan tekbir olup ALLAHU EKBER (Ancak ALLAH yüce ve uludur) cümlesini söylemektir. Namaz kılacak kişi abdestli olarak kıbleye yönelerek ellerini kaldırır ve niyet ederek ALLAHU EKBER der ellerini bağlar. Namaz içinde bazı şeylerin yapılması bu tekbirle haram kılındığı için buna ''tahrim tekbiri'' de denilir. İftitah tekbiri getirilmeden başlanan namaz sahih olmaz.Bütün namazlara giriş tekbir ile olduğu gibi, Namaz rukünlarının birbirinden ayrılmasıda tekbir ile olur.Tekbir namazlarda tekrarlanan ''övgü ve sena'' cümlesidir.Çünkü ALLAHU EKBER ifadesi,YÜCE ALLAH ın her şeyden üstün,ulu ve azametli oldugunu bildirir.. Bütün Namazlarda iftitah(başlama)tekbiri farzdır. Çünkü ALLAH teala ''RABBini yücelt'' (müddessir74/3)buyurmuş, Peygamber Efendimiz(s.a.v) de namaza tekbirle başlanması gerektiğini çeşitli hadislerinde belirtmiştir.. Namazlarda rükuya egilirken,secdeye giderken,secdelerde eğilip kalkarken,oturuştan ayaga kalkarken, ALLAHU EKBER denilmesi sünnettir.Bu durumu günlük kılınan beş vakit 17 farz namazlarda 94 defa, 20 rekat sünnet namazlarda 110, vitir namazındada 17 defa olmak üzere 282 defa ALLAHU EKBER demekteyiz. Her gün belli aralıklarla bu kadar tekrarlanan ALLAH herşeyden,bütün yaratıklardan üstün ve yücedir, sözü anlamı düşüldüğü takdirde mü mine şuur vermek için yeterlidir. Bununla mü min en üstün güç olarak ALLAH ı tanıdığını, O nun üstünde bir güç bulunmadığını,kendi iç dünyasına sürekli bir şekilde hatırlattığı gibi, EZAN ve kamet yoluyla da bunu tppluma ilan etmektedir. Mü'min,bütün varlıkları ALLAH ın yaratıp idare ettiğine,dilediğine güç ve kuvvet verdiğine,dilediğini de güçsüz bırakabildiğine inanır. Kalben manevi bir aleme girerek ''ALLAHU EKBER'' Demek namaz kılmak için bir başlangıç teşkil etmektedir. TEKBİR DEN sonra SÜBHANEKE okunur... -------------------------------- Sübhanekellahümme ve bi........tamamını yazmadım ALLAH ım sen bütün eksiklerden uzaksın,Seni daima överim,Senin ismin bereket kaynagıdır,Senin şanın yücedir. Seni övmek yücedir ve Senden başka ilah yoktur.. Sübhanekellahümme: ALLAH ım şu varlık içinde sana şerik/ortak koşulabilecek hiç bir şey yoktur.Sen zatında sıfatlarında ve yaptıgın işlerde teksin. Ne benim yaptığım işler ne de kainatta meydana gelen olaylar,Senden başkasına verilemez,Senden başkası yapamaz. İşte ben,böyle bir şirk(sana ortak koşma)düşüncesine sırtımı dönüyor,Seni tesbih ve takdis ediyorum (yani bütün mükemmel sıfatlara sahib ve bütün eksik ve kusurlardan uzak oldugunu söylüyorum)demektir. Sübhanekellahümme diyen kimse ALLAHIN Kullara ait bütün eksik ve sifatlardan tenzih ediyorum,yani eksik sıfatlardan uzak oldugunu söylüyorum,Rabbimi O na layık isim ve sıfatlarıyla tesbih ediyorum anıyorum demiş olur. İnsan olarak bize eksikliğimizi ve zayıflığımızı hatırlatır.Allah ı tesbih etme O nu yaratılmışlara ait bütün eksiklerden,hatalardan ve noksan sıfatlardan tenzih etmek anlamını taşır. Her canlı ALLAH cc hu yu tesbih eder,O nu hatırlar,anar,hal ve dilleriyle O nu yüceltir. Yedi kat gök,dünya ve içinde olan herşey ALLAH ı takdis ve tenzih eder. Hatta hiç bir şey yoktur ki O nu hamd ile tenzih etmesin.Ne varki siz onların bu tenzih ve takdislerini iyi anlayamazsınız .Bunca azametiyle beraber,kullarının gaflet ve cürümlerine karşı, O Halim'dir,gafurdur(cok müsamahalı ve affedicidir)isra 44 ayet ALLAH ı yaratılmışlara ait bütün eksiklerden,hatalardan noksan sıfatlardan tenzih etmesi(uzak oldugunu söylemesi),Allah ı O na layık olmayan sıfatlardan ve her türlü kötü durum ve isimlerden uzak görmesi sonucu,ALLAH ın kusursuzluguna karşın insan,kendi hatalarının,günahlarının,eksikliklerinin,olumsuz psikolojik yapısının ve karakter özelliklerinin farkına varacaktır ve bihamdik Hamd (methetme övme)yalnızca sana mahsus anlamına gelir.ALLAH ım Ben seni bir taraftan tesbih ederken,aynı zamanda hamdle teşekkürlerimi de daima sadece sana arz ederim.... ve tebareke'smük Senin ismin bereket kaynagıdır.Benim gibi aciz ve günahkar kullarına,o engin hazinenden bir şeyler versen ne cıkar! Zira SEN,Seni inkar edip,şirk koşanlara bile nice nimetler bahşediyorsun.Bende bütün günah ve hatalarıma ragmen, Sana yönelerek,Senin bereket kaynagı mübarek ismine sığınıyorum ve huzurunda inim inim inliyorum demektir. ve teala ceddük Senin şanın yücedir.Sultana sultanlık,Fakir,Kimsesiz Dilenciye de dilencilik yaraşır.Ben çok düşüp kalkmış olabilirim, ancak şimdi iki büklüm olup kapına geldim,zira SEN den başka gidecek kapı e kimse yoktur.. ve bu düşünceyle evet günah bana yaraşmaz dogru,fakat af da senin adetindendir manası vardır.. ve la ilahe gayruk.. Senden başka gercek ilah yoktur.İlah diye uydurulan veya kendisinin ilah oldugunu söyleyen bir sürü sahte ilahlar vardır, Tek ve gercek ilah Sensin.Ey RABBİM Ben Senden başkasına nasıl dönebilirimki... sübhanekeden sonra euzü besmele okunur.. ------------------------------------------- EUZÜ BİLLAHİ MİNE Ş ŞEYTANİ R RACİM.. Şeytanın şerrinden ALLAH a sığınırım Her hangi bir işe başlarken ve herhangi bir münasebetle Euzü billahi mine ş şeytani r racim yani kovulmuş (allahın rahmetinden uzaklaştırılaraklanetlenmiş)olan şeytanın şerrinde Allah a sığınırım demeye,istiaze veya euzü çekmek denir. Bir imtihan yeri olan dünya hayatında insanın en büyük düşmanı şeytandır.O insanı aldatmak doğru yoldan saptırmakiçin çalışır.Bunu gercekleştirmek için de gizli ve acık bir cok yola başvurur. Bu sebeble inanan kişi,şeytanın her türlü oyunlarına karşı daima uyanık olmalı, aklını kullanarak peygamberlerin gösterdiği yoldan gitmelidir.Daima Rabbine sıgınması, koruyucusun O oldugunu bilmesidir. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır: Kuran okuyacağın zaman,kovulmuş olan şeytan dan ALLAH a sığın(nahl 16/98) Kuran ALLAH ın insana gönderdiği talimatidir.Şeytan kuran okuyan kişiyi anlamaktan ve onunla amel etmekten vazgecirmek için vargüçüyle calışır.kalbine vesvese sokarakonu kuran üzerinde düşünmekten alıkoymaya calışır.Onun için namazın içinde Sübhaneke duasından sonra fatihadan önce Eüzü cekmek çok yerinde ve gerekli bir davranıştır. Zira şeytanın şerrinden ALLAHA sıgınmak,kuran okumaya zemin hazırlamak için bir başlangıctır. Böylece okuyucu samimi bir kalb ve acık zihinle kuran ı okumaya başlar. İnsan namaza girmek istediğinde kalb,ruh ve duygularını temizlemeli,namaza girmeye hazır hale getirmelidir.Buda ancak,buraların şeytan hakimiyetinden kurtarılıp temizlenmesiyle mümkündür.Allah ın melekler içinden cekip aldığı,huzurundan kovdugu rahmetinden mahrum ettiği ve bir daha da semaya cıkmaya ona haram kıldığı şeytanı,insanda Kabe den daha kutsi olan kalbinden de kovmalıdırki Allah ahlakı ile ahlaklanmış ve namazın içine girmeye hak kazanmış olsun.İşte bu duygu ve düşünce içinde ,her hayırlı işte oldugu gibi namaza başlarkende evvela Eüzu billahi mine ş şeytani r-racim .Bismi lllahi r rahmani r rahim.... ----------------------------------------------- Bismi'llahi'r-Rahmani'r Rahim Rahman ve Rahim ALLAH ın ismiyle.. Hayırlı ve helal bir işe başlarken,Yüce ALLAH ın adını anmak ve bu adla işe başlamak anlamına gelen besmele (Rahman ve Rahim Allah ın adıyla)Kuran ı Kerim den bir ayet yahut bir ayetin bir kısmıdır. Besmele:İşime Rahman ve Rahim Allah ın adıyla başlıyorum.O nun emriyle ve onun için bu işin başındayım ve onun adına teşebbüste bulunuyorum,O nun emriyle yapıyorum.O bana kuvvet ve kudreti vermezse ben bu işi tamamlayamam manasındadır. Bir işe başlarken.Allah ın adını anmak her müslümanın üzerinde önemle titizlikle durması gereken görevlerdendir.Çünkü besmele her hayrın başıdır.Resulullah Efendimiz den (s.a.v)nakledilen hadiste Bismillah ile başlamayan her ciddi iş noksandır. Bismillah a dayanan insan,bütün kainata meydan okuyabilir.Çünkü orada ALLAH a güvenme dayanma ve itimat etmekten bahsedilmektedir.Dünyanın kapısı Bismillah la acılmıştır.Kainat Bismillah la kurulmuştur. Her hadise Bismillah la meydana gelir.Ve kıyamet Bismillah la kopacak,tekrar dirilme,Cennet-Cehennem Bismillah la kurulacak,müminler Bismillah dediklerinde Cennetin kapısı acılacaktır.Onun için bizde Fatiha suresine başlamadan önce Bismillahi r Rahmani r Rahim diyoruz Euzü-Besmele den sonra Fatiha suresi ve peşinden de bir sure okuyup rukuya gideriz... -------------------- Bu sûre Mekke'de nazil olmuştur. Ancak en doğru görüşe göre bu sûrenin hem Mekke ve hem Medine'de nazil olduğudur. Namaz farz kılındığı zaman Mekke'de ve kıble Kudüs'deki Mescid-i Aksa'dan Mekke'deki Kabe'ye çevrildiğinde de Medine'de nazil olmuş;tur. Fatiha Sûresinin İsimleri. Ümmü'I-Kur'an : Kur'an'm temeli, aslı, anası. Çünkü, bir hadiste Rasulûllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: "Namazda Ümmü'l-Kur'an'ı -Fatiha Sûresini- okumayanın namazı yoktur. Bu ismin verilmesi Kur'an'm içindeki tüm manaları kapsam olarak , taşımasmdandır. Nitekim, bu manada olmak üzere, "el-Vafıye - el-Kâfi-ye" isimleri de bu nedenle verilmiştir. El-Kenz: Bu sûreye bu adın verilmesi de Rasulûllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yüce Allah'tan hikaye ettiği kudsî bir hadise dayanmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmuş: "Fatihatu'l-Kitab (Fatiha Sûresi), Arşımın hazinelerinden bir hazine kenzdir." Eş-Şifa ve Eş-Şafıye: Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in: "Ölüm dışında Fatihatu'l-Kitab her derde şifadır." buyurmasıyla da bu isimler verilmiştir. Ayrıca her namazda ve her namazın tüm rekatlarında tekrarlanması nedeniyle de, "Sûretu'l-Müsenna" adı verilmiştir. Yine yapılan rivayetler çerçevesinde buna "Sûretü's-Salât" yani, namaz sûresi diye de isim verilmiştir. Çünkü, bunun namazda okunması kimilerine göre farz, kimi-İerine göre de vacip olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda Kur'an'm temeli olması ile de, "El-Esas" ve "Hamd Sûresi" olarak da isim verilmiştir. Fatiha Sûresi yedi âyetten ibarettir. Allah en iyisini bilir. Meali 1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, 2. Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 3. O Rahman'dır, Rahim'dir. 4. Din (ceza) ve hesap gününün sahibidir. 5. Rabbimiz! Ancak sana ibadet/kulluk eder ve yalnız senden yardım bekleriz. 6. Bizi doğru yola sana dogru varan yola ulaştır. 7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna ilet. Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil Tefsir - Bu sûre yedi âyettir. Kur'ân bununla başlar. Buna "Fâtiha, El-Hamdü'li'llâh" sûresi denir. Beş vakit namazın her rek'atında busûreyi okumak vâciptir. Bu bakımdan her namaz kılan müslüman, bu sûreyi günde kırk kere, hiç değilse on yedi kere okuyacak demektir. (1) Bu sûre, bize Allâh'ı sıfatlarıyla bildiriyor. Allâh'a nasıl îman ve ibâdet etmek lâzım geldiğini tâlim ediyor. Bizi dünya ve âhiret saâdetine götürecek yolu gösteriyor. Şimdi bu âyetlerin mânâlarını kısaca îzah edelim: "El-Hamdü; hamd" övmek demektir. Allâh bütün kemâl sıfatları kendisinde toplanmış, eksik sıfatlardan ârî, her varlığın yaratıcısı olan Vâcibü'l-vücûd'dur. Rabb, burada Allâh'ın sıfatıdır, yaratıklarını terbiye eden, besleyip büyüten, istediği gibi kalıptan kalıba geçiren, onlara yap, yapma diye tekliflerde bulunan, bazan sevindiren, bazan korkutan ve yavaş yavaş yetiştirip kemâle erdiren... Kısaca: Terbiyenin bütün lâzımlarına mâlik olan en kuvvetli ve en mükemmel bir mürebbî demektir. Âlemîn = Âlemler; canlı cansız, gördüğümüz ve görmediğimiz bütün varlık âlemi demektir. Rahmân, burada Allâh'ın ikinci sıfatı olup pek merhametli, sonsuz ve umûmî rahmet sahibi demektir. Başka bir deyişle Rahmân; her mevcuda yaradılışının icab ettirdiği gayeye göre bir takım kabiliyetler veren, şahsının ve nev'inin yaşaması için gereken her şeyi hepsine birden -bunların isteyip istemediğine, çalışıp çalışmadığına, îmanlı veya îmansız olduğuna bakmayarak- vermiş olan ezelî, geniş, sonsuz rahmet sahibi demektir. Binâenaleyh, Rahmân olması bakımından, Allâh'ın rahmeti o kadar geniş ve umûmîdir ki, hiç bir mevcut onun dışında kalamaz. Âlemde her şeyin ilk olarak varlığı da, varlığın bekâsı da yalnız Allah iledir. Her şeye varlık veren ve varlığını devam ettirecek nice nice nîmetler bağışlayan O'dur. Bunları verirken canlıyı cansızdan, îmanlıyı îmansızdan ayırt etmemiştir. Yarattığı her mevcuda,yaşaması için gereken şeyleri daha önceden vermiştir. Çünkü Allah, Rahmân sıfatiyle muttasıftır. Rahmân, O'nun Esmâ-i Hüsnâ'sındandır. Rahîm; çok merhamet edici demektir. Bu da, Allâh'ın üçüncü sıfatıdır. Bu da çok merhametli mânâsına ise de bu, daha husûsî bir mahiyettedir. Allâh'ın Rahîm sıfatiyle muttasıf olmasından şunu anlıyoruz ki: Akıl ve iradeye, iyiyi kötüden seçmek kudretine malik olarak yaratmış olduğu insanlara, Allâh'ın sonraki nîmetleri bir değildir ve bir olmayacaktır. Allâh'ın bu nimetlerine kavuşmak için her şeyden evvel, insanın iradesini sarfederek çalışması, Allâh'ın gösterdiği yoldan yürümesi şarttır. Herkes kazancına bağlıdır. Amma Allâh isterse onun bir amelini bin bir mükâfât ile de karşılar. Bu da Rahîm sıfatının muktezâsıdır. Mâliki yevmi'd-dîn = Allâh, Din günü'nün Mâliki'dir. Bu da Sûre-i celîlede Allâh'ın dördüncü sıfatıdır. Din günü, cezâ ve mükâfatın tahakkuk edeceği son gün, yani âhiret günü demektir. Fâtiha'nın başında "Öğmek, öğülmek yalnız Allâh'a mahsustur" denildikten sonra, Allâh'ın bu dört sıfatının böylece arka arkaya getirilmesi, en yüksek saygı ile tâzimin, en ciddî bir öğmenin neden dolayı Allâh'a has olduğunun hikmet ve mânâsını da açıkça göstermektedir. Şimdi mânâ şu demek olur: "En yüksek hürmet ve tâzim, öğmek ve öğülmek yalnız Allâh'ın hakkıdır. Çünkü O,Rabbû'l-âlemîndir. Çünkü O, Rahmân'dır, Rahîm'dir. Çünkü O, Din Günü'nün Mâliki'dir." "Din Günü'nün Mâliki'dir = Mâliki yevmi'd-dîn" âyet-i celîlesi şunu da haber veriyor ki: Allâhu Teâlâ insanın yaptığı her iyi işi mutlaka âhirette mükâfatlandırır; fakat günâh işleyenlere de isterse adı ile muamele ederek cezâ verir, ister lûtfiyle muamele ederek cezâlandırmaz. Çünkü Allah mutlak Mâlik ve Hâkim'dir, kendisine karşı işlenen bir günahı affetmek hususunda adâlet kaydiyle bağlı değildir. İşte Fâtiha'nın ilk kısmında Allâh'ın: "Rabb, Rahman, Rahîm, Din Günü'nün Mâliki" olduğu böylece haber verildikten sonra böyle bir Allâh karşısında kulun ne yolda hareket etmesi gerektiği de şöyle tâlim olunuyor: İyyâke na'büdü ve iyyâke nestaîn = İlâhî! Yalnız Sana ibadet ve kulluk ederiz, ancak Sen'den yardım isteriz. Bizi doğru yola, nîmetine eren, azıp sapmamış ve gazabına uğramamış olan o bahtiyarların yoluna hidayet et, o yolda götür." Fâtiha'nın bu âyeti, insana tam bir istiklâl ve hürriyet rûhu telkin etmektedir. Demek ki: Hakikî bir mü'min, yalnız Allâh'ına ibadet edecek, yalnız O'ndan yardım isteyecek, başka hiç bir kimsenin kulu kölesi olmayacaktır. İnsanın, kendisi gibi insanlara kulluk etmesi, kendi gibi bir insanı putlaştırması, onlardan merhamet dilenmesi insanlık asâletine yakışmayan bir zillettir. Fâtiha'nın bu âyeti bunu en beliğ, en veciz bir ifade ile telkîn etmektedir. Bu âyetlerin tertibi de dikkate değer: "Allâh'ım! Yalnız Sana ibâdet ederiz, ancak Sen'den yardım isteriz" denilmekle Allâh'tan yardım istemenin evvelâ irâdesini sarfederek Allâh'a ubûdiyet ve kulluğunu yaptıktan sonra olabileceği anlatılmış oluyor. Demek ki, Allâh'ın nîmetlerinden tamâmiyle faydalanabilmek, O'nun gösterdiği yolda yürümekle olabilecektir. "Yâ Rabb! Yalnız Sana ibâdet ve kulluk eder ve yalnız Sen'den yardım isteriz" demekle evvelâ O'nun yolunda yürüyerek çalışacağımıza söz vermiş ve bu çalışmamızda yardım istemiş oluyoruz. "İhdina's-sırâta'l-müstakîm = Yâ Rab! Bizi doğru yola hidâyet et, ilet." Bu âyetle bundan sonraki âyet, Allâh'tan isteyeceğimiz yardımın ne olduğunu ve ne için yardım istediğimizi beyan ediyor, açıklıyor. Bunlardan anlaşılıyor ki: "Allâh'tan istenilecek en büyük yardım, Allâh'ın nîmetlerine eren mes'ut kimselerin yürüdükleri dümdüz ve dosdoğru yolu bize buldurmasıdır". Bize o yolu göstermesi ve o yoldan yürütmesidir. Allâh'ın birliğine ve O'ndan başka ibâdete lâyık bir İlâh olmadığına inanmış olan bir mü'min Allâh'tan daîma kendisini bu doğru yola hidayet etmesini isteyecektir. Çünkü Allâh'ın nîmetlerinden dünya ve âhiret saâdetinden kıymetli ve daha yüksek bir şey yoktur. Bunlar da ancak bu doğru yolda yürümekle elde edilebilecektir. Bu doğru yolun Kur'ân, İslâm ve Peygamber'in gösterdiği yol olduğu söylenmiştir.Görülüyor ki, bu âyetler bizi hayat yoluna irşad ediyor, Allâh'ın nîmetlerine nasıl erişebileceğimizi anlatıyor. İlim, san'at, irfan, medeniyet ve servet, bunlardan hepsi, bu dünyada insanların can attıkları nîmetlerdendir ve işte bütün bunlar, Allâh'ın gösterdiği doğru yoldan hiç sapmadan yürümekle elde edilebilecektir; bu âyetlerden anlaşılan hakikat budur. Şimdi Fâtiha Sûresi'nin genişçe bir meâlini, mânâsını verelim: "Öğmek, öğülmek, en yüksek saygı ve tâzim, yalnız Allâh'ın hakkıdır. O'na mahsustur. O Allah ki, görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen, canlı ve cansız bütün varlık âlemini yoktan var ederek terbiye eden, yavaş yavaş yükselten, besleyip büyüten ve böylece her şeyi kemâline eriştiren mutlak kudret sâhibidir. O Allâh ki, Rahmân'dır; çok merhametlidir. Yarattıklarının hepsine şahsını ve nev'ini muhafaza edecek her türlü kabiliyetleri, varlığını devam ettirebilmek için muhtaç olduğu her şeyi evvelâ hepsine müsâvî olarak vermiştir. Bunları verirken akıllıyı akılsızdan, îmanlıyı îmansızdan, çalışanı çalışmayandan ayırt etmemiştir. Her bir mevcut, istemeden ve kendi çalışması olmadan hayat nîmetine ve o nîmeti devam ettirecek diğer vasıtalara başvurmuştur. O Allâh ki, Rahîm'dir; akıl ve irade ile başkalarından üstün kıldığı insanlara, sonraki ve hele âhiret nîmetlerini herkesin çalışmasına, kazancına, îman ve ameline bağlamıştır. O Allah ki, dünyada hayır yolunu tutanları âhirette hayır ile mükâfatlandırmak; buyruklarına aykırı olarak şer yolunu tutanları da cezalandırmak kudretine sahiptir; âhirette herkesi, dünyadaki ameline göre cezâlandırmaktan âciz değildir. Kendisine karşı gelmiş olanların günahlarını affetmek de elindedir. İşte Allâh, böyle bir Allâh'tır. Ey bu sıfatlarla muttasıf olan Allâh'ım! Sen birsin; yalnız Sana ibâdet ve kulluk ederiz ve işlerimizde ancak Sen'den yardım isteriz. Bizi doğru yola, nîmetine eren, azıp sapmamış ve böylelikle Sen'in gazabını üzerine çekmemiş olan o bahtiyar ve mes'ut insanların yoluna hidâyet et, o yola ilet, o yoldan yürüt. (Duâmızı kabul eyle ALLAHIM -------------------- Rüku ve Rükuda Okunacak Dualar Rüku sözlükte ''egilmek''anlamına gelir.Nmazın ana unsurlarından olan rüku,eller dizlere erecek şekilde öne dogru eğilmek demektir.Allah Resulu (a.s.v)uygulamasına en uygun rüku şekli,sırt ve baş düz olacak biçimde eğilmektir. Rükuda dizler dik tutulur,eller diz kapakları üzerine konur ve el parmakları diz kapaklarını kavrar.. Rüku da en az üç kere-Hakkını vere vere,yani kelimeleri güzelce telaffuz ederek SÜBHANE RABBİYE L AZîM (Büyüklük ve azamet sadece Kendisine ait olan Rabbime yaratılmışlara ait bütün eksikliklerden tenzih ederek O nu güzel isim ve sıfatlarıyla tesbih eder yüceltirim) denir. Rüku da ki bu duruş,iki büklüm yürüyen yaratıkların ibadetidir ki mümin onu hatırlar ve orada yaptıgı dua ile sanki ''Sana hamdolsun Rabbim! Beni iki büklüm yürüyen mahlukatın gibi degil de,Elif gibi dümdüz yarattın''der Mü min bu haliyle,rüku halindeki tüm canlıların ibadetini de temsil etmektedir.Bilindiği gibi yeryüzünde iki büklüm olmuş dört ayagı üzerinde emekleyip duran varlıklar vardır.Fıtratın yaratılışın kanunları içinde onlarda Rabbilerine karşi yaratılış görevlerini yerine getirirler.Zira o fıtrat üzere yaratılmış olmanın,onlarınsırtlarına yüklemiş oldugu görevler vardır. İşte insan onları bu vaziyette görünce ''Allah'ım Yaratıklar içinde iki büklüm olanlarda var.Bir hayat boyu iki büklüm ve şuursuz yaşıyorlar.Her ne kadar şuursuz yaşasalar da onlar Sen i hisleri ile biliyor seziyorlar,Sen'in kanunlarınla sağa sola sevk olunuyorlar.Ve böylece hayatlarını devam ettiriyorlar.Sen bana bir şuur,bir irade vermişsinbütün bunları bana ihsan eden Sen sin.Sen i tesbih ederim manasına gelir. "Büyük olan Rabbimi tesbih ve tenzih ederim" mânâsına rükû'da söylenen tesbih. Rükû' tesbihi olan Sübhâne rabbiyel-azîm'de Zı ile Azîm denir ki, "Rabbim büyüktür" demektir. Eğer ince ze ile (azim) denilirse, "Rabbim benim düşmanımdır" demek olur ve namaz bozulur. (İbn-i Âbidîn) ---------------------------------------------------------------------------- Rükudan Doğrulunca (Kavme/Kavme de) okunacak dualar Kavme (Kaveme):Namazda rükudan ayaga kalkıp,uzuvlar hareketten kesildikten sonra en az bir kere ''Sübhanallah'' diyecek kadar durmak demektir.Kavmede dosdogru oluncaya kadar dikilmek sünnettir.Kavmenin ve iki secde arasında(celsenin) farz oldugunu bildiren alimler vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir gün ashabina En kötü hırsız,namazından çalan kimsedir'' demiş.Bunun üzerine ashab'' ''İnsan namazından nasıl çalar'' demişler. ALLAH Resüle de:''Rüku ve secdelerini tam olarak yapmaz''buyurmuştur... Öyleyse Namaz kılanlar bu hırsızlıktan sakınmalı ve en kötü hırsız olamaktan kurtulmalıdır. Onun için de rükuyu,kavmeyi,secdeleri,ve celseyi tam yapmalıdır.Yani rükudan kalkınca tam dikilip ''sübhanallah''diyecek kadar durmalı ve iki secde arasında güzelbir şekilde oturup ''sübhanallah'' diyecek kadar durmalıdır.Böylece kavmede ve celsede,itmi'nan(hareketsizlik)hasıl olur.Böyle yapmayanlar hırsızlardan olurlar. Namaz Kılan kimse rükuda okuyacağı duaları okuduktan sonra,ALLAH ın yücelik ve büyüklüğünü ve kendisinin basitlik ve küçüklüğü karşısında tefekküre dalar ve Semiallahü limen hamideh:(Allah hamdeden kulunun övgüsünü işitmiştir) diyerek ayaga kalkar. Kendisini dogru yola ilettiği için Allah a şükür ve hamdimizi arz eder ve ayakta, Allahümme Rabbena ve leke'l Hamd (Allahım ey rabbimiz,hamd sana mahsustur) Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)Ruküda oldugu gibi kavmede de başka dualar okumuştur. Aynı şekilde sahabelerde başka dualar okumuşlar. Kavmeden sonra ALLAHU EKBER DİYEREK SECDEYE GİDİLİR.... --------------------------------------------------- SECDE VE SECDEDE OKUNACAK DUALAR. Secde sözlükte '' İtaat,teslimiyet ve tevazu içinde eğilmek,yere kapanmakyüzü yere sürmek''anlamına gelir. Namazın her rekatında belirli uzuvları yere veya yere bitişik mahalle koyarak iki defa yere kapanmak namazın rükünlerindendir.Allah resulu nün(s.a.v)uygulamasına en uygun secde yüz,eller,dizler ve ayak parmakları üzerinde yapılanıdır. Secdede üç kere ''Sübhane rabbiyel â la'' (Ey en yüce olan Rabbim!Seni her türlü noksan sıfatlardantenzih edip yüceltirim) denir,hatta bunutek rakamlı olmak şartı ile beşe,yediye,dokuza cıkarmak da mümkündür. Namaz kılan kimse rükudayken ,iki büklüm yürüyen yaratıkları ve onların ibadetlerini düşündüğü gibi,secde de, yerde sürünüp emekleyen varlıklarıve onlarla kendi arasında ki mesafeyi düşünür ve ALLAH ın kendisine olan lütuflarını düşünerek secdeye kapanır.Secde ile ALLAH a en yakın olma anını elde eden kul,bu yakınlığı degerlendirerek ''Allah ım,ben nefsime cok zulmettim.Günahlarımı ancak sen affedersin.Öyle ise beni,şanına layık bir affetmeyle bagışla, bana merhamet et.Sen affedici ve merhamet edicisin'' der,ve bagışlanma dilenir.İşte mü'min baştan sona namazın her rüknunda böylesine bir duygu ve düşünceyle Rabbinin huzurunda durur.Ona kullugunu arz eder -------------------------------------- İKi SECDE ARASINDA (CELSEDE)OKUNACAK DUALAR. Celse: Namazda,birinci secdeden dogrulduktan sonra ikinci secdeye varıncaya kadar gecen süre içinde oturmaktır. İki secde arasında göz önünde bulundurulması gereken hususlar. Secdeleri hızlı hızlı yapmamak,Allah Resülünun(s.a.v)deyimiyle ''Karganın yem toplaması gibi acele etmemek'' Birinci secde den kalktıktan sonra oturma vaziyetine gecmeden aceleyle ikinci secdeye gitmek Namazın adabına aykırıdır.İki secde arasında ''Sübhanallah''diyecek kadar durulduktan sonra ikinci secdeye gidilir. Resulullah efendimiz ili secde arasında bazen uzun süre oturup dua etmiştir.Bir hadisi şerifte onun rüku,secde ve iki secde arasındaki duruşu aynıuzunlukta oldugunu bildirirken,bir diger hadiste,ashab, O nun çok uzun durmasını garib karşılayıp yoksa şaşırdımı diyecek hale geldiği olmuştur. Hz Aişe (r.a) şöyle demiştir. ''Resulullah Efendimiznamaza tekbir ve fatiha suresini okuyarak başlardı.Rükuya vardığında başını ne kaldırır,nede egerdi bu ikisi arasında bir ölcüde tutardı.Rükudan başını kaldırdığında iyice doğrulup ayakta durmadıkca secde yapmazdı. Secdeden başını kaldırınca oturmadan ikinci secdeyi yapmazdı.Her iki rekatta bir oturp et tehıyyat duasını okurdu aynı zamanda sol ayagını yere koyup sag ayagını dik tutardı,kalcaları yere koyup bacakları dikmeyi men ederdi. Aynı zamanda kolları,yırtıcı hayvanların ön ayaklarını yere yayıp uzattığı gibi uzatmayıda men ederdi.Namazını selam vermek suretiyle tamamlardı'' ----------------------------------- -------------------- KA'DE-İ AHİREDE OKUNACAK DUALAR.. Kadei ahire''son oturuş''demektir.Nmazın sonunda bir süre(teşehhüt miktarı)oturup beklemek namazın rükünlarındandır. İki rekatlık namazlarda,daha önce oturuş bulunmadığı için son oturuş,üç rekatlılarda üçüncü rekat,dört rekatlılarda da dördüncü rekat Ka'de i ahire (son oturuş)sayılır.Son oturuşta olması gereken en az süre ''teşehhüt''miktarıdır. Teşehhüt miktarı ise ''et Tehıyyâtü ''duasını okuyacak kadar süredir. Et-Tehıyyâtü duasından sonra,Allahümme salli ve Bârik duaları,daha sonra Rabbena atina ,Rabbic alni,ve Rabbigfirli dualarını okuruz. (Prf Dr Davut AYDÜZ) .. Namazı anlayarak kılmak,kitabından... 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
gülsenam Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 yazan ellerine ağzına yüreğine sağlık meysere kardeşim ne güzel bilgilendirmişsin bizi allahın razı olduğu kullarından olasın inşallah selametle... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
labohem Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 Emegine saglik kardesim mana ve aciklamasi kolay cok guzel bir yazi olmus RABBIM cumlemize kabul edecegi ibadetle ile RABBIMIZE yonelmeyii nasip etsin insaALLAH ALLAH razi olsun kardesim 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest filomena Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 kıymetli bir paylaşım.ALLAH razı olsun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tutsulu Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2009 çok güzel bir yazı.teşekkürler ellerine sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pelincim Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Meysere ,emeğine sağlık.Konuların ve bilgilerin çok öğretici.Allah razı olsun. Selametle... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest DENIZEROS Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Kuranin benzetme ve kapali ayetlerini kavramanin yolu ibadeti gerektigi gibi yaparak Rabbin sinirlari icerisinden bakabilmektir ! ilimleri kavrayip kusatabilmenin yolu da ibadetle gelen sinyallerden pay almaktir ! Allah Peygamberlerin hayatlarinda aslinda insanlara sunmak icin yarattigi ilimleri tanitiyor ve bize bildiriyor ! bu harika mucize ve ilimler ancak ibadetle gelir ! Allahin ustun kilmasi burdandir ! Cogumuz Kuran ayetlerini yorumlarimiza katarken ibadetleri hice saydigimizi resmen uslubumuzla belli ediyoruz ! halbuki Allah neler saklamis gerektigi gibi yapilan ibadetlerin ardina bi bilsek .... AAAhhh ! meysere guzel konu ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Zem_heri Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 İbadet farklı şey DENİZEROS kalkıp herkes ben şöyle ibadet ediyorum böyle ibadet ediyorum demiycek herhalde bu üçüncü kişileri ilgilendiren bi durum değil )) Evet güzel konu meysere Bakmayın Kuranı Türkçe okumak diyorum ama namazlarda bende arapçasını okuyorum. öbür türlü denemeye cesaret bile edemedim )) Ama Tabi ki namaz surelerinin özellikle anlamlarını iyi öğrenmek gerek. anlamanı da bilerek okuduğunuz sureler beyninizin de başka işlerle uğraşmasına engel oluyor. Namaz Allahla kulunun karşı karşıya ve en yakın olduğu durum. Bu hissedilerek kılındığında huşu yakalanacaktır. Yoksa Allahın bizim yatıp kalkmamıza ihtiyacı yok. Namaz ve zikir insanoğluna verilmiş en güzel mucize . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest DENIZEROS Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2009 İbadet farklı şey DENİZEROS kalkıp herkes ben şöyle ibadet ediyorum böyle ibadet ediyorum demiycek herhalde bu üçüncü kişileri ilgilendiren bi durum değil )) degil tabi ben bunu tesvik etmedim ki cnm -------------------- sadece Kurani acan anahtar ihlas suresidir yoksa ayetler anlamini yitirici oluyorlar ! Allah korusun ! ibadetler de ole ! Allah korusun ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
heysem Yanıtlama zamanı: Mart 6, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 6, 2009 Halbuki Allah neler saklamis gerektigi gibi yapilan ibadetlerin ardina bi bilsek .... :clapping: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.