Guest Turquaz Oluşturma zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 5, 2009 Her gece sen girersin rüyalarıma Her gece sen... Paramparça olur uykularım.Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.Sen yoksun...Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.Sen yoksun..Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece.Kırmalıyım kitapları evleri ateşe vermeliyim. Sen yoksun... Zaman gitgide uzar Altmış saniye bir dakika Altmış dakika bir saat Ve sabahın olmasına daha beş saat var Beklemek bir çeşit ölmektir Sen yoksun... Bu bana her gece binlerce ölüm demektir. Neden ayrılsın ellerimiz her akşam üstü?Gözlerime acı bir karanlık düşsün.Bir vapur alsın götürsün seni.Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.Sen uzak bir körfezde özlemli dalgın.Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların.Neden ay karşılardan yükseldiği zamanbaşın omuzlarımda olmasın? Neden ellerin avuçlarımda değil? Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın? Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.Bu yolların bir yerde ayrılmasıuzayan kilometreler...O sefil anlayışsız bakışları insanların Dünya o eski dünya değil Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.Şu uçsuz bucaksız evrende ne derdimizi dinleyenne de bir anlayan var sevgimizi. İki ömür değiliki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.Her şey aslında başka renkte.Vernikli eşyalar vernikli yüzler..Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.Yalan üstüne yalanoyun içinde oyun... Her şey bir yerde anlamsız ve boş Gerçek olan şimdi senin yokluğun.. Senin varlığını özledim duyuyormusun?Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.Seni soruyorum gelip geçene'Görmedik' diyorlar.Anlamıyorlar seni nasıl özlediğiminasıl sevdiğimi bilmiyorlar.Volkanlar tutuşuyorormanlar yanıyor içimde. Her gece milyonların uyuduğu bir anda Devler uyanıyor içimde. Seni düşünüyorum. Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.Bir ışık yanıyor çok uzaklardaçorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.Şimdi umutlarımvarılmaz uçurum diplerinde.Korkunç karanlık mağaralarda hayallerim Derin bir kuyudan su çekercesinezamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.Sen her zaman olduğun gibi yine o en güzel en değerli...Benimse ellerim sımsıcakdudaklarım nemli.Özlediğim herşeyimle kopup en yüksek tepelerden bir çığ gibi sana geliyorum. Sonra dağlar çöküyor ansızın Ağaçlar devriliyor Evler yıkılıyor Altında kalıyorum... Kırık bir heykel Parçasını arıyor her gece. Bir şarkı notasını... Bir tablo renklerini... Ağaç yapraklarını... Vazo çiçeklerini... Ve bir adam her gece yollara düşüp yana yakıla seni arıyor...Mağrur gözleri ıslakılk defa ağlıyor bu adam'Gel ' diyeilk defa yalvarıyor... Ben her gece gözlerim tavanda bir noktaya dikilmişSeni düşünüyorum. Ve sen o saatlerde benim görmediğim rüyaları görüyorsun. Bir böcek giriyor kafatasıma... Her gece sen Bir cinnet gibi Kanıma yürüyorsun... -------------------- Gece başlamışsa ve uyumak için acele etmiyorsa yüreğin; hala düşünecek hala yapılacak bir sürü işin ve bir sürü planın olduğunu söylüyorsa beynin; buna karşılık günün bütün yorgunluğunu belki de hiçbir şey yapmamana rağmen sana hissettiriyorsa bedenin; konuşmak istiyorsa bir şeylere ulaşmak istiyorsa kalbin ama sadece yalnızlığın o ağır o derin sesiyse hissettiğin... Üşüyorsan ama soğuktan değil. Susuyorsan ama korkundan değil. Gidiyorsan ama istediğin için değil ve arıyorsan ama bulmak için değil. Her dakika daha ağır geçiyorsa ve geçen her dakika seni daha fazla yoruyorsa... Gelecek seni güldürmüyorsa aksine geçmiş özletiyorsa kendini. En masum anında lanetlenmişse bedenin ve yanıyorsa ateşler içinde belki de kutuplarda yürürken. Ve sadece yalnızlığın sesiyse duyabildiğin... Vazgeçmek istemediklerinin senden kaçarcasına uzaklaştığını görüyorsan ama koşamıyorsan artık ve her bağırmak istediğinde düğümleniyorsa sözcükler boğazına ve canını acıtıyorsa içinde kalan her bir harf. En çok yardıma ihtiyacın olduğu anda aslında kimsenin sana yardım edemeyeceğini biliyorsan buna rağmen medet umuyorsan sana yabancı gözlerden. Yaptıkların hep yapman gerekenlerden farklı oluyorsa ve bunu anlayamıyorsan bir türlü... Her sabah uyandığında uyumak istiyorsan, geceyi istemiyorsan yalnızlığın sesini ve yine bitmeyecek bir geceyi. Buna rağmen günler hep kısalıyorsa sana inat ve geceler alay edermiş gibi üşütüyorsa seni. Buna rağmen yanıyorsan o soğukta ve anlıyorsan kimsenin bunu bilmediğini. Özlüyorsan her geçen saniye bir önceki geceyi. Ve yalnızlıksa tek duyabildiğin... Eski fotoğrafları gördüğün zaman tesadüfen; içini garip bir mutluluk kaplıyorsa. Ve son resim elinden düşerken anlıyorsan ne kadar özlediğini ve çözemiyorsan bir türlü neden her şeyin değiştiğini. Susuyorsan... Ve yalnızlığın sesiyse tek duyabildiğin... Eski şarkılar daha çok dokunur olduysa bedenine ve en çok yardıma ihtiyacın olduğu halde anlamaya başlamışsan yalnızlığını ve gece hala ilerlemiyorsa bu gürültüde. Ve uyuyamıyorsan bir türlü. Her şey bir telefon kadar yakınsa ama korkudan ayrı bir şeyse seni uzaklaştıran ve anlatamıyorsan bir türlü anlayamadıklarını. Binlerce defa anlatılan bir masalı. Ve yüzü aklından hiç çıkmıyor olsa da çıkaramıyorsan adını. O müthiş masal kahramanını... Hiçbir çıkış yoksa ve yapayalnızsa bedenin. Bembeyaz duvarlar içinde. Bir resim. Siyah beyaz… İçin yanıyorsa ve su içmek bile gereksiz geliyorsa. Sigaranın dumanı içindeki ateşi belli ediyorsa dışarıya. Ama anlamıyorlarsa. Söndürmeye bile çalışmıyorlarsa. Sormuyorlarsa. Yoldan geçen herkesi tanıdığını düşünüyorsan ve belki de yanında yürüyeni bile bilmiyorken selam veriyorsa herkes sana sırf sen onları tanıdığını düşünüyorsun diye. Ve oysa tek bir yüz görüyorsan her zaman ama adını hatırlayamıyorsan bir türlü... Sokaklarda insanlar azalıyorsa birer birer. Aklındaki düşünceler gibi. Yürüyorsan yine de yapayalnızsan senin onları tanıdıklarını sananların arasında. Ve dumanın hiç sönmüyorsa... Aynı masalda ne yapacağını bilmeyensen. Isırılmış elma gibi düşüvermişsen yere. Masal devam ediyorsa ve kimse seni düşünmüyorsa artık... Yirmi senedir üzerinde uyuduğun yastıkları bir bir atıyorsan yataktan ve bulamıyorsan kafanı rahatlatacak hiçbir şey o karanlıkta. Işıkları açmak dağınıklığı görmek kadar dayanılmazsa... Uyuyamıyorsan ve katlanamıyorsan yalnızlığa. Kendinle beraber yaşayamıyorsan yalnız kalamıyorsan kendi başınayken. Sayfalar sıra sıra bitiyorsa; kitaplar devriliyorsa raflardan ve sen okurken dakikalar geçmiyorsa hayatından; yaşadığın bir masalsa artık ve başkalarının uyumaları için yazılmışsa bütün bunlar... Gökten düşen üç elmadan biriysen başkalarının mutluluğu için. Masal bitmişse ve unutulmuşsan bir köşede; Bir çığ gibi geliyor demektir "AYRILIK"... "m a s a l b i t t i k a ç k u r t a r k e n d i n i" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cicikızzz Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 off offf ne uzzun saağol zanım okuyana kadar canım çıktı ellrine sağlık turqam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest kara sewdam Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Her gece sen girersin rüyalarıma Her gece sen... Paramparça olur uykularım.Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.Sen yoksun.. . :cray::cray::cray:offf ya çok güzel Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
güneşin kızı Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 süpersin uzundu ama olsun çok güzel bir paylaşımdı o duygularına ve emegine saglık teşekkürler:thumbsup: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Can_özüm Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 Masal Bitmişse ve Unutulmuşsan Gece başlamışsa ve uyumak için acele etmiyorsa yüreğin; hala düşünecek hala yapılacak bir sürü işin ve bir sürü planın olduğunu söylüyorsa beynin; buna karşılık günün bütün yorgunluğunu belki de hiçbir şey yapmamana rağmen sana hissettiriyorsa bedenin; konuşmak istiyorsa bir şeylere ulaşmak istiyorsa kalbin ama sadece yalnızlığın o ağır o derin sesiyse hissettiğin… Üşüyorsan ama soğuktan değil. Susuyorsan ama korkundan değil. Gidiyorsan ama istediğin için değil ve arıyorsan ama bulmak için değil. Her dakika daha ağır geçiyorsa ve geçen her dakika seni daha fazla yoruyorsa... Gelecek seni güldürmüyorsa aksine geçmiş özletiyorsa kendini. En masum anında lanetlenmişse bedenin ve yanıyorsa ateşler içinde belki de kutuplarda yürürken. Ve sadece yalnızlığın sesiyse duyabildiğin… Vazgeçmek istemediklerinin senden kaçarcasına uzaklaştığını görüyorsan ama koşamıyorsan artık ve her bağırmak istediğinde düğümleniyorsa sözcükler boğazına ve canını acıtıyorsa içinde kalan her bir harf. En çok yardıma ihtiyacın olduğu anda aslında kimsenin sana yardım edemeyeceğini biliyorsan buna rağmen medet umuyorsan sana yabancı gözlerden. Yaptıkların hep yapman gerekenlerden farklı oluyorsa ve bunu anlayamıyorsan bir türlü... Her sabah uyandığında uyumak istiyorsangeceyi istemiyorsan yalnızlığın sesini ve yine bitmeyecek bir geceyi. Buna rağmen günler hep kısalıyorsa sana inat ve geceler alay edermiş gibi üşütüyorsa seni. Buna rağmen yanıyorsan o soğukta ve anlıyorsan kimsenin bunu bilmediğini. Özlüyorsan her geçen saniye bir önceki geceyi. Ve yalnızlıksa tek duyabildiğin... Eski fotoğrafları gördüğün zaman tesadüfen; içini garip bir mutluluk kaplıyorsa. Ve son resim elinden düşerken anlıyorsan ne kadar özlediğini ve çözemiyorsan bir türlü neden her şeyin değiştiğini. Susuyorsan... Ve yalnızlığın sesiyse tek duyabildiğin… Eski şarkılar daha çok dokunur olduysa bedenine ve en çok yardıma ihtiyacın olduğu halde anlamaya başlamışsan yalnızlığını ve gece hala ilerlemiyorsa bu gürültüde. Ve uyuyamıyorsan bir türlü. Her şey bir telefon kadar yakınsa ama korkudan ayrı bir şeyse seni uzaklaştıran ve anlatamıyorsan bir türlü anlayamadıklarını. Binlerce defa anlatılan bir masalı. Ve yüzü aklından hiç çıkmıyor olsa da çıkaramıyorsan adını. O müthiş masal kahramanını... Hiçbir çıkış yoksa ve yapayalnızsa bedenin. Bembeyaz duvarlar içinde. Bir resim. Siyah beyaz… İçin yanıyorsa ve su içmek bile gereksiz geliyorsa. Sigaranın dumanı içindeki ateşi belli ediyorsa dışarıya.Ama anlamıyorlarsa. Söndürmeye bile çalışmıyorlarsa. Sormuyorlarsa. Yoldan geçen herkesi tanıdığını düşünüyorsan ve belki de yanında yürüyeni bile bilmiyorken selam veriyorsa herkes sana sırf sen onları tanıdığını düşünüyorsun diye. Ve oysa tek bir yüz görüyorsan her zaman ama adını hatırlayamıyorsan bir türlü... Sokaklarda insanlar azalıyorsa birer birer. Aklındaki düşünceler gibi.Yürüyorsan yine de yapayalnızsan senin onları tanıdıklarını sananların arasında. Ve dumanın hiç sönmüyorsa... Aynı masalda ne yapacağını bilmeyensen. Isırılmış elma gibi düşüvermişsen yere. Masal devam ediyorsa ve kimse seni düşünmüyorsa artık... Yirmi senedir üzerinde uyuduğun yastıkları bir bir atıyorsan yataktan ve bulamıyorsan kafanı rahatlatacak hiçbir şey o karanlıkta. Işıkları açmak dağınıklığı görmek kadar dayanılmazsa… Uyuyamıyorsan ve katlanamıyorsan yalnızlığa. Kendinle beraber yaşayamıyorsan yalnız kalamıyorsan kendi başınayken. Sayfalar sıra sıra bitiyorsa; kitaplar devriliyorsa raflardan ve sen okurken dakikalar geçmiyorsa hayatından;yaşadığın bir masalsa artık ve başkalarının uyumaları için yazılmışsa bütün bunlar… Gökten düşen üç elmadan biriysen başkalarının mutluluğu için. Masal bitmişse ve unutulmuşsan bir köşede; Bir çığ gibi geliyor demektir "AYRILIK"… Masal bitti… Kaç… Kurtar kendini… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest LALELER Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 çookk güzell harika bir paylaşım teşekkürler can_özüm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Can_özüm Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 ben teşekkür ederim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
twilight Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2009 tşklr paylaşım için çok güzeldi.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bahrevan Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2010 Her gece sen girersin rüyalarıma... Her gece sen... Paramparça olur uykularım.Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.Sen yoksun...Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.Sen yoksun..Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece.Kırmalıyım kitapları evleri ateşe vermeliyim... Sen yoksun/... ...Zaman gitgide uzar Altmış saniye bir dakika... ...Altmış dakika bir saat Ve sabahın olmasına daha beş saat var... ...Beklemek bir çeşit ölmektir Sen yoksun./... ...Bu bana her gece binlerce ölüm demektir Neden ayrılsın ellerimiz her akşam üstü./Gözlerime acı bir karanlık düşsün.Bir vapur alsın götürsün seni.Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın.Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların.Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,başın omuzlarımda olmasın... Neden ellerin avuçlarımda değil... Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın... Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.Bu yolların bir yerde ayrılması,uzayan kilometreler...O sefil, anlayışsız bakışları insanların.Dünya, o eski dünya değil Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.Şu uçsuz bucaksız evrende ne derdimizi dinleyen,ne de bir anlayan var sevgimizi... İki ömür değil,iki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.Her şey aslında başka renkte.Vernikli eşyalar, vernikli yüzler..Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.Yalan üstüne yalan,oyun içinde oyun... Her şey bir yerde anlamsız ve boş... ...Gerçek olan şimdi senin yokluğun Senin varlığını özledim duyuyormusun./..Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı.Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.Seni soruyorum gelip geçene,'Görmedik', diyorlar.Anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi,nasıl sevdiğimi bilmiyorlar.Volkanlar tutuşuyor,ormanlar yanıyor içimde... Her gece milyonların uyuduğu bir anda... ...Devler uyanıyor içimde Seni düşünüyorum./... Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,çorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.Şimdi umutlarım,varılmaz uçurum diplerinde.Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.Derin bir kuyudan su çekercesine,zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.Sen her zaman olduğun gibi yine o en güzel, en değerli...Benimse ellerim sımsıcak,dudaklarım nemli.Özlediğim herşeyimle kopup en yüksek tepelerden bir çığ gibi sana geliyorum... Sonra dağlar çöküyor ansızın... ...Ağaçlar devriliyor Evler yıkılıyor... ...Altında kalıyorum Kırık bir heykel... ...Parçasını arıyor her gece Bir şarkı notasını... ...Bir tablo renklerini Ağaç yapraklarını... ...Vazo çiçeklerini Ve bir adam/her gece yollara düşüp,yana yakıla seni arıyor...Mağrur gözleri ıslak,ılk defa ağlıyor bu adam,'Gel ' diye,ilk defa yalvarıyor... Ben her gece./...gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş,Seni düşünüyorum. Ve sen o saatlerde,benim görmediğim rüyaları görüyorsun... ...Bir böcek giriyor kafatasıma Her gece sen./... ...Bir cinnet gibi Kanıma yürüyorsun... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vuslatt Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2010 Her şey bir yerde anlamsız ve boş... ...Gerçek olan şimdi senin yokluğun emeğine sağlık güzeldi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.