derennur Oluşturma zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 5, 2009 Nerdesin Ey Nebi… Ey sevgili efendim nerdesin söyle Yüreğim öyle yaralı ki seni andım Nerede kaldı bıraktığın o şefkatin Seninle anılan gül, bitmeyen sevgin Yüreğimiz yanıyor, her an seni anıyor İçimiz kanıyor, her an rahmetini arıyor Ümmeti Muhammet kaynıyor, dağılıyor Senin aşkınla yanıyor hasretine kanıyor Ne olur ey Nebi bir ses katresi dahi kâfi Senin ümmetin olmanın kadrini bilemedik Bıraktığın emanetlere hiç sahip çıkamadık Dağıldık, şevksiz bir denize daldık kaldık Ey Muhammet mücteba benim efendimsin Son elçisin, rahmet peygamberisin şerefsin Her şeyimizsin, nihayetimizsin şefaatçimsin Sen bilirsin, haber vermiştin peygamberimsin Öyle mahzunum ki bilsen, hezeyanım hadsiz Nefsim bir rezalet içinde, eğitimsiz ya rasulallah Kalmadı meclisler, şuralar, müctehidler, önderler Tuğyan hadsiz, Müslüman desteksiz yalnız ve sensiz neydesin ey nebi Seni görmekten, Seni duymaktan aciz… Neredesin ey Rasûl, neredesin Yâ Rasûlallah? Bu dava mahzun, bu dava garip, bu dava öksüz büyüdü. Bir Veysel, Seni tâ Yemen’den görürdü. Görürdü de, Senin dişini kıran o taşa üzülürdü, Üzülürdü de, sıkıntıdan kendi dişleri dökülürdü. Yâ Rasûlallah, Sen buyurmuştun ya hani, Yemen tarafına bakarak “Bu taraftan iman kokusu geliyor” diye… Bu yüzden o iman kokulu yâre, o göz nuru hırkanı bırakmıştın. “Kimdir bu yâ Rasûlallah?” diyenlere ise, “O beni görür ben de onu görürüm O Veysel’dir.” buyurmuştun… Sen kâinatın yaradılış sebebi… Sen Adem’in affedilme nedeni… Sen Rabbin biricik sevgilisi… Hal böyle iken yâ Rasûlallah, Sen açlıktan karnına taşlar bağlıyordun… Bizler, daha Senin gibi, bir gün olsun karnımıza taş bağlamadık… Bırak taş bağlamayı… Sıcak döşeklerimizi terk edip bir gece olsun, Gönülden teheccüde kalkamadık… Vazgeçtik nafilelerden… Umut kestik ya… Ümmetin içinde farzları ihmal edenleri görüyor musun yâ Rasûlallah? Görüyorsun da içinde kırıklıklar mı oluşuyor? Neredesin ey Rasûl, neredesin yâ Rasûlallah? Çok uzaklara bakıyorum… Görebildiğimin Bir gece vakti, düştün yine hiç çıkmadığın aklıma. Neredesin ey Rasûl? gözlerim hep yollarda. Bir damla yaş akar şimdi gözlerimden yanağıma… Neredesin ey Rasûl, neredesin Yâ Rasûlallah? Sen yoksun ya yıkılası dünyanın içinde, Ne saatlerin kıymeti var benim için, ne de günlerin… Neredesin ey Rasûl? Kalmadı bu davaya sancaktar, Bırakıp kaçıyor, Menfaatini bulamayan sahtekâr. Bizler çok değiştik, ya Rasûlallah Bizler kendimizi tanıyamaz hale geldik… Başımızı kaldırıp da Seni göremiyor, duyamıyoruz. Biliyorum Sen buradasın… “Gelin, ben buradayım” diyorsun… Bir yerlerden bana bakıyorsun… “Kimse kalmasa bile ben yeterim bu davaya!” diyorsun… Diyorsun, diyorsun da.. “Biz Ümmeti Muhammediz” diye övünenleren uzağına, Batan bir güneşin arkasında Seni arıyorum… Vefasızlar kervanından bıktım yâ Rasûlallah! “Beni arayan Kevser’e gelsin, Kevser’i isteyen kendine dikkat etsin…” buyurmuştun. Ya Rasûlallah… Hani Sen bir gün ashabınla dertleşiyordun… “Sizi kıyamette terler içerisinde görüyorum” demiştin… Onlar ki sahabeydiler… Sana kul köleydiler… Onları ter içinde gören gözlerin… Bizi hangi ateşin içinde görüyor yâ Rasûlallah… Görüyor da gözlerini görmemek için kapatıyor musun? Gel yâ Rasûlallah… Gel Efendim… Gel… Gel… Çok yalnız kaldık asırlardır… Hiçbir şey koymadılar vefasızlar Yiyip bitirdiler. Anlatamadığım, Anlatmaya kelimeler bulamadım. Duygular var yüreğimde… Biliyorum bir Sen anlayabilirsin ancak bunu. Her gün aynı günahlara batıp gömülmekten bıktım yâ Rasûlallah! Yâ Rasûlallah, Sen bir gün Hazreti Ömer’e buyurmuştun ya, “Beni kendinden daha çok sevmedikçe İman etmiş olmasın…” Hal böyle iken yâ Rasûlallah Biz Senin aşkının yerine ne fâni aşklar koyduk, Kimlere Senin yerine “sevgili” dedik? Fâniler bu kadar çabuk mu alacaktı Senin yerini? Efendim… Yürekler unutuyor Seni… Fâni aşkların peşinden yürüyor ümmet… Halbuki yürüdüğü aşk değil, ateşten bir kafes! Gel yâ Rasûlallah… Gel Efendim… Gel… Gel Esselatü vesselamü aleyke ya rasulallah Esselatü vesselamü aleyke ya habiballah Esselatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel'ahirin,Veselamün alel mürselin. Rahman'ın günahkar,aciz,gafil,gözü yaşlı kulundan mektup. Sana mektup yazmak ha!..Sana seslenebilmek, Sana hasret çekemeden, Sana layıkıyla ümmet olamadan Günahlarımla seni üzerek,Yaratılan her zerrenin senin aşkınla yandığını idrak edemeden,utanmadan sıkılmadan sana mektup yazmak ha!... Affet ya rasullah (sav). Affet sultanım. Cüretimi bağışla. Bir gün seni özlemiş,sana olan hasretiyle yanmış tutuşmuş bir güzel kul tanıdım,yemek ikram etmişlerdi ona.Rabbim'in nimetlerine hamdederek başladı.Yüzündeki o parlaklık ne güzeldi. Ama gözlerinin altındaki kızarıklık,alnındaki kıvrımlar, sakalındaki bembeyaz kıllar,şakaklarına yağan karlar bir şeyler haykırıyordu ya rasullah Ümmetinden bir kul,Rahmanın güzel bir kulu.Gülüyordu çehresi, Nur saçıyordu. Yemek yiyorduk hep beraber,çok lezzetliydi.Dudaklarında daima bir kıpırdanma vardı, yemek yerken zorlanıyor zor yutkunuyordu, dertli kul.Yüzüne her bakışımda gözlerinin daima artan ışıltısı dikkatimi çekti.Ve birden ak düşmüş sakallarına doğru iki damla gözyaşını yolculuğa çıkardı.Ağlıyordu ihtiyar amca, gözyaşlarını saklama ihtiyacı hissediyordu. Ama gözleri coşmuştu bir kere, yemeği bırakıp yanına oturdum. Amca dedim: -Rahatsız mısınız ? Bir şeyiniz mi var ? -Hayır evladım iyiyim sağol ! dedi. -Peki amca, niye ağlıyorsun ? dedim. -Peygamberimiz (sav) aklıma geldi birden. Onu düşündüm ve ağlayıverdim kusura bakma. Gözünün yaşını sildi,Elhamdülillah dedikten sonra çekildi sofradan. Kenarda bucakta bir yere oturdu, elinin tersiyle gözlerini siliyor ve cebindeki mendilini arıyordu. Ben de kalktım sofradan yeni demlenmiş çaydan getirdim ihtiyar amcama.Çayı karıştırırken elleri titriyor ve dudakları büzülüyordu.Mendiliyle tekrar sildi gözlerini.Çayını içti ve Rabbim'in selamı ile müsaade isteyerek ayrıldı yanımızdan. Düşünce idrakini yitirmiş bir hal içinde düşünüyordum. Adamcağız yemek yerken seni anıyor ve ağlıyordu ya rasullah (sav). Sana yakın olmanın verdiği coşkuydu gözyaşları. Senin ümmetinden bir kul.Nasıl oluyor da seni görmeden, kokunu almadan,mübarek ellerini öpmeden sanki yanıbaşındaymışşın gibi seninle yaşıyor. Ben de anlamalıydım,çözmeliydim bu sırrı.... Seni ya rasullah (sav) evet seni tanımam,bilmem gerekiyordu. Ashab!ı Kiram efendilerimizin hayatından başladım işe. Onların hayatlarını okuyarak sana ulaşmalıydım ya rasullah (sav), okudum. Ebu Bekir Sıddık , Ali bin Ebu Talip, Hz. Ömer Hz. Osman,Hz. Talha,Hz. Bilal,Sad bin Ebi Vakkas, Hz. Hamza,Abdullah bin Revaha, Ebu Hureyre, Muaz bin Cebel... Hepsini okudum ya rasullah (sav). Şimdi seni okuyorum. Halık'ı zül celal Rabbim'in sevgilisi,biricik kulu.Senin nurunun hürmetine varolan ben seni arıyorum ya rasullah (sav). Ömrümün sonuna kadar her nerede ve ne zaman olursa olsun seni hakkıyla tanıyamayacağımı biliyorum.Ben senin deven Kusva'ya aşık oldum efendim.Dayandığın hurma kütüğünün yerinde olabilmek için bin canım olsun feda ederdim.Yeter ki inleyeyim,sen beni okşarsın susarım. Yanımdan ayrılırsan tekrar inlerim ya rasullah (sav). Ebu Hureyre(ra) sıcak bir günün öyle vaktinde evinden çıkıp mescide gelmişti. Sende oradaydın ya rasullah (sav) Açlıktan evinde duramayıp mescidine sana koşmuşlardı. Sen de aç idin. Günlerdir bir şey yememiş açlıktan zayıf düşmüştünüz. Hendek günü karnına iki taş bağlayan da sendin ya rasullah (sav). Bir deri parçasını temizleyip kızarttıktan sonra açlığını dindiren Sad bin Ebi Vakkas (ra) değil miydi efendim .Bir hurma tanesini annesine saklayan Ebu Hureyre değil miydi?Bir avuç arpa ekmeğiyle yetinen habibullah sendin efendim. Ya ben midemin doluluğunun sarhoşluğuyla seni unutan ben değil miyim. Abdullah bin Revaha (ra) gibi elimdeki kemik parçasını fırlatıp ''ben hala bu dünyada yaşıyor muyum?''diyebilir miyim ? Senin ölümünle Hz.Bilal(ra) susmuştu.Bir daha ezan okumayacaktı.Kızgın çölde kayaların altında inlerken ehad,ehad diyerek senin nurunu görmüyor muydu ya rasullah (sav). Sana nasıl kavuşacağız bilemiyorum.Günahlarımın derdiyle,hasretinin yangınıyla,Aşkının ateşiyle,sana ümmet olmanın sevinciyle arz ediyorum halimi. Sana gelmek var ölmeden önce, Şehrinde narına yanıp kül olmak var.Sana geldikten sonra bir daha dönmemek olsa (inşallah) yanında kalsam,ayak bastığın yerlere gömülsem. Kıyamete kadar yanında olsam.Toprağın altında dahi alırım kokunu ya rasullah (sav). Ve Ölüm... Nikah saati :Rabbime ve sana yolculuk.Tahta arabanın içinde keyifli seyahat.... Ölmeyi bilene kutlu olsun. ey dünya!... Anlat şimdi ayrılık acısını,Peygamber sana veda ederken çektiğin acıyı anlat.Bağır, durma, Haykır: Vağlemu enne fikum rasullah de O'nun vefat ettiği gün.Söyle ey dünya ne haldeydin.Her zerre O'nun ölümüyle yok olmak isterken sen nasıl raksettin.Yine sabahları güneşi davettin.Karanlığı nasıl kovdun.Söyleeeee... Her gün raksedip dönmektesin değil mi ey dünya. Kainatta yalnız sen ona kucak açtın,bu mutluluk senin değil mi. Güneş bile kıskanır seni allah'ın Habibi yaşadı üzerinde. Ne kadar bahtiyardın o devirde varlığının şükrünü eda ediyordun. Denizlerin bir ayrı güzeldi O varken. Suların daha bir tatlıydı. Ağaçlar,dağlar , ovalar,bitkiler, kuşlar ve sen ey dünya ne kadar mutluydunuz. Ama o gün:Rabbim (c.c.) çağırıyordu Habib'ini. Rabbim'in emriyle Cebrail yanına geldi ya rasullah (sav),Azrail (a.s.) kapıda senden izin bekliyordu. Kisra nın sarayını aydınlatan nurunla gelecektin. Sessizlik acımasız ve dert yüklüydü, Aniden peygamberin dudakları kıpırdadı, Yüce dosta,refik'i ala'ya Peygamber vefat etti. Üsame seferden döndü,zafer müjdesiyle kavuşacaktı sana. Abi bin Ebu Talib'in dizine başını dayamıştın. Ölüm bile sana o kadar yakışmıştı ki, vuslat seninle güzel Kusva gözyaşlarıyla inlemekteydi. Hz. Ebu Bekir(ra.)geldi seni öptü öptü öptü.... Yokluğun acısıyla yanan gönüller, kardeşlerin, Seni çok özlediler Ya Rasullallah (sav) Ben de özledim seni. Rüyalar da teselli bulan ümmetine şefaat eyle ey sevgili... ..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cicikızzz Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 vallahi uzun olmuşş ama güzel olmuş az daha kısa yazsan yada farklı farklı açsan daha ii olur bence canım çünkü yazıyı açtığımda uzun olduğu için içim sıkılıyor birde canım yazı rengin siyah temada okunmuyor tatlısı yazın harika olmuş ellerine sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mira Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 derennur konunun rengini değiştirsen okuyamaıyorum özür dilerim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pelincim Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Esselatü vesselamü aleyke ya HABİBALLAH Esselatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel'ahirin,Veselamün alel mürselin. Selam ile... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
derennur Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 değiştirdim beyendiğinize sevindim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest [email protected] Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 5, 2009 emeğine sağlık Allah razı olsun kardeşim.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest imkansizim Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2009 Emeğine saglık Allah razı olsun Selametle Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Allahın_kulu Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 Esselatü Vesselamü Aleyke Ya RASULALLAH ..Rasulallaha Mektup.. Esselatü Vesselamü Aleyke Ya RASULALLAH .. Esselatü vesselamü aleyke ya HABİBALLAH Esselatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel'ahirin,Veselamün alel mürselin. Rahman'ın günahkar,aciz,gafil,gözü yaşlı kulundan mektup. Sana mektup yazmak ha!..Sana seslenebilmek, Sana hasret çekemeden, Sana layıkıyla ümmet olamadan Günahlarımla seni üzerek,Yaratılan her zerrenin senin aşkınla yandığını idrak edemeden,utanmadan sıkılmadan sana mektup yazmak ha!... Affet YA RASULLALLAH (sav). Affet sultanım. Cüretimi bağışla. Bir gün seni özlemiş,sana olan hasretiyle yanmış tutuşmuş bir güzel kul tanıdım,yemek ikram etmişlerdi ona.Rabbim'in nimetlerine hamdederek başladı.Yüzündeki o parlaklık ne güzeldi. Ama gözlerinin altındaki kızarıklık,alnındaki kıvrımlar, sakalındaki bembeyaz kıllar,şakaklarına yağan karlar bir şeyler haykırıyordu YA RASULLALLAH. Ümmetinden bir kul,Rahmanın güzel bir kulu.Gülüyordu çehresi, Nur saçıyordu. Yemek yiyorduk hep beraber,çok lezzetliydi.Dudaklarında daima bir kıpırdanma vardı, yemek yerken zorlanıyor zor yutkunuyordu, dertli kul.Yüzüne her bakışımda gözlerinin daima artan ışıltısı dikkatimi çekti.Ve birden ak düşmüş sakallarına doğru iki damla gözyaşını yolculuğa çıkardı.Ağlıyordu ihtiyar amca, gözyaşlarını saklama ihtiyacı hissediyordu. Ama gözleri coşmuştu bir kere, yemeği bırakıp yanına oturdum. Amca dedim: -Rahatsız mısınız ? Bir şeyiniz mi var ? -Hayır evladım iyiyim sağol ! dedi. -Peki amca, niye ağlıyorsun ? dedim. -Peygamberimiz (sav) aklıma geldi birden. Onu düşündüm ve ağlayıverdim kusura bakma. Gözünün yaşını sildi,Elhamdülillah dedikten sonra çekildi sofradan. Kenarda bucakta bir yere oturdu, elinin tersiyle gözlerini siliyor ve cebindeki mendilini arıyordu. Ben de kalktım sofradan yeni demlenmiş çaydan getirdim ihtiyar amcama.Çayı karıştırırken elleri titriyor ve dudakları büzülüyordu.Mendiliyle tekrar sildi gözlerini.Çayını içti ve Rabbim'in selamı ile müsaade isteyerek ayrıldı yanımızdan. Düşünce idrakini yitirmiş bir hal içinde düşünüyordum. Adamcağız yemek yerken seni anıyor ve ağlıyordu YA RASULLALLAH (sav). Sana yakın olmanın verdiği coşkuydu gözyaşları. Senin ümmetinden bir kul.Nasıl oluyor da seni görmeden, kokunu almadan,mübarek ellerini öpmeden sanki yanıbaşındaymışşın gibi seninle yaşıyor. Ben de anlamalıydım,çözmeliydim bu sırrı.... Seni YA RASULLALLAH (sav) evet seni tanımam,bilmem gerekiyordu. Ashab!ı Kiram efendilerimizin hayatından başladım işe. Onların hayatlarını okuyarak sana ulaşmalıydım YA RASULLALLAH (sav), okudum. Ebu Bekir Sıddık , Ali bin Ebu Talip, Hz. Ömer Hz. Osman,Hz. Talha,Hz. Bilal,Sad bin Ebi Vakkas, Hz. Hamza,Abdullah bin Revaha, Ebu Hureyre, Muaz bin Cebel... Hepsini okudum YA RASULLALLAH (sav). Şimdi seni okuyorum. Halık'ı zül celal Rabbim'in sevgilisi,biricik kulu.Senin nurunun hürmetine varolan ben seni arıyorum Ya RASULLALLAH (sav). Ömrümün sonuna kadar her nerede ve ne zaman olursa olsun seni hakkıyla tanıyamayacağımı biliyorum.Ben senin deven Kusva'ya aşık oldum efendim.Dayandığın hurma kütüğünün yerinde olabilmek için bin canım olsun feda ederdim.Yeter ki inleyeyim,sen beni okşarsın susarım. Yanımdan ayrılırsan tekrar inlerim YA RASULLALLAH(sav). Ebu Hureyre(ra) sıcak bir günün öyle vaktinde evinden çıkıp mescide gelmişti. Sende oradaydın YA RASULLALLAH(sav) Açlıktan evinde duramayıp mescidine sana koşmuşlardı. Sen de aç idin. Günlerdir bir şey yememiş açlıktan zayıf düşmüştünüz. Hendek günü karnına iki taş bağlayan da sendin YA RASULLALLAH(sav). Bir deri parçasını temizleyip kızarttıktan sonra açlığını dindiren Sad bin Ebi Vakkas (ra) değil miydi EFENDİM.Bir hurma tanesini annesine saklayan Ebu Hureyre değil miydi?Bir avuç arpa ekmeğiyle yetinen HABİBULLAH sendin efendim. Ya ben midemin doluluğunun sarhoşluğuyla seni unutan ben değil miyim. Abdullah bin Revaha (ra) gibi elimdeki kemik parçasını fırlatıp ''ben hala bu dünyada yaşıyor muyum?''diyebilir miyim ? Senin ölümünle Hz.Bilal(ra) susmuştu.Bir daha ezan okumayacaktı.Kızgın çölde kayaların altında inlerken EHAD,EHAD diyerek senin nurunu görmüyor muydu YA RASULLALLAH(sav). Sana nasıl kavuşacağız bilemiyorum.Günahlarımın derdiyle,hasretinin yangınıyla,Aşkının ateşiyle,sana ümmet olmanın sevinciyle arz ediyorum halimi. Sana gelmek var ölmeden önce, Şehrinde narına yanıp kül olmak var.Sana geldikten sonra bir daha dönmemek olsa (inşallah) yanında kalsam,ayak bastığın yerlere gömülsem. Kıyamete kadar yanında olsam. Toprağın altında dahi alırım kokunu YA RASULLALLAH(sav). VE ÖLÜM... Nikah saati :RABBİME ve SANA yolculuk.Tahta arabanın içinde keyifli seyahat.... Ölmeyi bilene kutlu olsun. EY DÜNYA!... Anlat şimdi ayrılık acısını,Peygamber sana veda ederken çektiğin acıyı anlat. Bağır, durma, Haykır: VAĞLEMU ENNE FİKUM RASULLALLAH de... O'nun vefat ettiği gün.Söyle ey dünya ne haldeydin.Her zerre O'nun ölümüyle yok olmak isterken sen nasıl raksettin.Yine sabahları güneşi davettin.Karanlığı nasıl kovdun. Söyleeeee... Her gün raksedip dönmektesin değil mi ey dünya. Kainatta yalnız sen ONA kucak açtın,bu mutluluk senin değil mi. Güneş bile kıskanır seni ALLAH'ın Habibi yaşadı üzerinde. Ne kadar bahtiyardın o devirde varlığının şükrünü eda ediyordun. Denizlerin bir ayrı güzeldi O varken. Suların daha bir tatlıydı. Ağaçlar,dağlar , ovalar,bitkiler, kuşlar ve sen ey dünya ne kadar mutluydunuz. Ama o gün:RABBİM (c.c.) çağırıyordu Habib'ini. Rabbim'in emriyle Cebrail yanına geldi YA RASULLALLAH(sav),Azrail (a.s.) kapıda senden izin bekliyordu. Kisra nın sarayını aydınlatan nurunla gelecektin. Sessizlik acımasız ve dert yüklüydü, Aniden peygamberin dudakları kıpırdadı, YÜCE DOSTA ,REFİK'İ ALA'YA PEYGAMBER vefat etti. Üsame seferden döndü,zafer müjdesiyle kavuşacaktı sana. Abi bin Ebu Talib'in dizine başını dayamıştın. Ölüm bile sana o kadar yakışmıştı ki, VUSLAT seninle güzel oldu. Kusva gözyaşlarıyla inlemekteydi. Hz. Ebu Bekir(ra.)geldi seni öptü öptü öptü.... Yokluğun acısıyla yanan gönüller, kardeşlerin, Seni çok özlediler Ya Rasullallah (sav) Ben de özledim seni. Rüyalar da teselli bulan ümmetine şefaat eyle EY SEVGİLİ... __________________ 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
why Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 çok duygulandım....paylaşım için teşekkürler..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest seviyorumçok Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 25, 2010 tüylerim diken diken oldu çok güzel bi paylaşım olmuş.emeğine saglık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.