ecrinruya Oluşturma zamanı: Mayıs 7, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 7, 2009 Söylenmiş bunca söze rağmen niçin çatlamıyor merhametsiz yürekler? Niçin kurumadı hâlâ azgın çenelerin salyası? Söylenmiş bunca söze rağmen niçin gri vicdanlarda yeşil bir dal büyütemedik hâlâ? *** Yelkovanlar pas tutarken gıcırdayarak dönerken dünya kahrından paramparça olurken paragraflar cümleler unutulmuş kelimeleri beklerken ve kelimeler yolunu şaşırıp biraradalığın özlemiyle kül olurken kalın çizgiler çekmekten ince çizgileri unutan kalem hayatın gittikçe daralan satır aralarına neyi nasıl yazacak?... Yaşamayan yaşatmayan günlerin ve yatışmayan yatıştıramayan gecelerin içinde durmadan konuşarak susmayı unutan diller neyi nasıl söyleyecek ki günler ve geceler tekrar soluk almaya başlasın?... Bıçak kemiğe yalanırken kurşunlar tende yuvalanırken; gözyaşı kan gibi bütün vicdanları dolanıp el ayak çekildiğinde asfaltların kara yüzlerine uzanırken hayatın ellerini ölüme doğru uzattığını görmeyen hayata sadece kendi karanlığıyla bakan ve perdelerin sadece ucunu kaldıran gözler neyi nasıl görecek? Şehirler kanserli bir hasta gibi günden güne kuruyup inlerken söz bir veremli gibi kan kusup hırıldarken kendisine seslenen aç ve çıplak çocukların feryatlarıyla çınlamayan kulaklar şeytanın kahkahalarını duyamazken sessizce yaklaşan ölümün sesini nasıl duyacak? Taze yaralarda seğirirken damarlar ve eski yaralar karıncalanıp da hatır hatır kaşınırken meydan meydan vitrin vitrin dolanıp kendini ararken vicdanlar insanlar ucunu kaçırdıkları ipin peşinde harcarlarken ömürlerini yalanlar bir yılan gibi dolanırken boğazımıza sözlerimiz ve gözlerimiz yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken kara kalemler kara delikleri maviye yeşile boyarken sancılanmayan tutuşmayan yürekler neyi nasıl yaşayacak?... *** Konuşunca çatlatabilmeliydik merhametsiz yürekleri. Bakınca eritebilmeliydik asfaltların kara yüzlerini. Sınırlarımızı ateşe verenlere inat menfaatlerimizin sınırlarından öteye atılmış adımlarımız olmalıydı. Kıdemli değil demli sözler söylemeliydik. Kıdemli değil demli sözler duymalıydık. Ve’sselâm! alıntı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest [email protected] Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 çok güzeldi canım emeğine yüreğine sağlık -------------------- Taze yaralarda seğirirken damarlar ve eski yaralar karıncalanıp da hatır hatır kaşınırken meydan meydan vitrin vitrin dolanıp kendini ararken vicdanlar insanlar ucunu kaçırdıkları ipin peşinde harcarlarken ömürlerini yalanlar bir yılan gibi dolanırken boğazımıza sözlerimiz ve gözlerimiz yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken kara kalemler kara delikleri maviye yeşile boyarken sancılanmayan tutuşmayan yürekler neyi nasıl yaşayacak?... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pelincim Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 Yaşamayan yaşatmayan günlerin ve yatışmayan yatıştıramayan gecelerin içinde durmadan konuşarak susmayı unutan diller neyi nasıl söyleyecek ki günler ve geceler tekrar soluk almaya başlasın? Teşekkürler Ecrincim...Güzel bir paylaşım.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
haşimağa Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 7, 2009 tşkr.................... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
logos Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 Uzun zaman oldu sizinle konuşmayalı; ancak bilmenizi isterim ki: Söz kıdemlensin diye değil; sadece demlensin diyedir suskunluğum. Zira diyor ki Faruk Kadri Timurtaş: “Kişi bile söz demini demeye sözün kemini” Söylenmiş bunca söze rağmen niçin çatlamıyor merhametsiz yürekler? Niçin kurumadı hâlâ azgın çenelerin salyası? Söylenmiş bunca söze rağmen niçin gri vicdanlarda yeşil bir dal büyütemedik hâlâ? Yelkovanlar pas tutarken gıcırdayarak dönerken dünya kahrından paramparça olurken paragraflar cümleler unutulmuş kelimeleri beklerken ve kelimeler yolunu şaşırıp biraradalığın özlemiyle kül olurken kalın çizgiler çekmekten ince çizgileri unutan kalem hayatın gittikçe daralan satır aralarına neyi nasıl yazacak?... Yaşamayan yaşatmayan günlerin ve yatışmayan yatıştıramayan gecelerin içinde durmadan konuşarak susmayı unutan diller neyi nasıl söyleyecek ki günler ve geceler tekrar soluk almaya başlasın?... Bıçak kemiğe yalanırken kurşunlar tende yuvalanırken; gözyaşı kan gibi bütün vicdanları dolanıp el ayak çekildiğinde asfaltların kara yüzlerine uzanırken hayatın ellerini ölüme doğru uzattığını görmeyen hayata sadece kendi karanlığıyla bakan ve perdelerin sadece ucunu kaldıran gözler neyi nasıl görecek? Şehirler kanserli bir hasta gibi günden güne kuruyup inlerken söz bir veremli gibi kan kusup hırıldarken kendisine seslenen aç ve çıplak çocukların feryatlarıyla çınlamayan kulaklar şeytanın kahkahalarını duyamazken sessizce yaklaşan ölümün sesini nasıl duyacak? Taze yaralarda seğirirken damarlar ve eski yaralar karıncalanıp da hatır hatır kaşınırken meydan meydan vitrin vitrin dolanıp kendini ararken vicdanlar insanlar ucunu kaçırdıkları ipin peşinde harcarlarken ömürlerini yalanlar bir yılan gibi dolanırken boğazımıza sözlerimiz ve gözlerimiz yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken kara kalemler kara delikleri maviye yeşile boyarken sancılanmayan tutuşmayan yürekler neyi nasıl yaşayacak?... Konuşunca çatlatabilmeliydik merhametsiz yürekleri. Bakınca eritebilmeliydik asfaltların kara yüzlerini. Sınırlarımızı ateşe verenlere inat menfaatlerimizin sınırlarından öteye atılmış adımlarımız olmalıydı. Kıdemli değil demli sözler söylemeliydik. Kıdemli değil demli sözler duymalıydık. Ve’sselâm! * Gülten Akın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ecrinruya Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 sözlerimiz ve gözlerimiz yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken kara kalemler kara delikleri maviye yeşile boyarken sancılanmayan tutuşmayan yürekler neyi nasıl yaşayacak?... Konuşunca çatlatabilmeliydik merhametsiz yürekleri. Bakınca eritebilmeliydik asfaltların kara yüzlerini. Sınırlarımızı ateşe verenlere inat menfaatlerimizin sınırlarından öteye atılmış adımlarımız olmalıydı. Kıdemli değil demli sözler söylemeliydik. Kıdemli değil demli sözler duymalıydık. Ve’sselâm! akla değil yüreğe dokunmuş bu yazı... teşekkürler... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
logos Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2011 sözlerimiz ve gözlerimiz yalnız kendi etrafımızda dönüp dururken kara kalemler kara delikleri maviye yeşile boyarken sancılanmayan tutuşmayan yürekler neyi nasıl yaşayacak?... Konuşunca çatlatabilmeliydik merhametsiz yürekleri. Bakınca eritebilmeliydik asfaltların kara yüzlerini. Sınırlarımızı ateşe verenlere inat menfaatlerimizin sınırlarından öteye atılmış adımlarımız olmalıydı. Kıdemli değil demli sözler söylemeliydik. Kıdemli değil demli sözler duymalıydık. Ve’sselâm! akla değil yüreğe dokunmuş bu yazı... teşekkürler... Ve o yazıda yüreği okuyan arkadaşım..Teşekkürler Ecrin.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.