aytasi Oluşturma zamanı: Mayıs 25, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 25, 2009 SU KRİSTALLERİNİN ve MÜZİĞİN SIRLARI Japon Bilim Adamı Prof.Dr.Masaru EMOTO içinde 70’ten fazla kristal resmi bulunan Su Kristalleri adlı kitabında “Su cansız bir madde değil; canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.” diyor. Prof. Emoto’ nun suyun biyo-fizikî özelliklerini araştırarak ortaya koyduğu gerçekler, yeni bir döneme kapı açacak gibi. Prof.Dr.Masaru EMOTO, üç yıl kadar önce mikroskopla yaptığı araştırmalarda, donmuş su kristallerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reaksiyon gösterdiğini keşfetti. Bu araştırmalara göre su kristalleri, dış çevre tesirlerinin yanı sıra, müzik, söz ve kavramlara da tepki veriyor. Emoto on iki yıl süren çalışmaları ve yaptığı on binlerce deney neticesinde, suyun sadece iyi ve kötü bilgileri, müzik ve sözleri değil, hisleri ve şuuru da kaydettiğini ortaya çıkardı. Çekilen Kristal fotoğraflarında suyun verdiği mesaj çok açık; sevgi ve minnettarlık gibi duygular fıtrat tarafından tasvip görmüştür. Yani sevgi ve minnettarlık, fıtratın özüdür. Su, ne kadar sevgi, duygu ve ahenk dolu söz ve mûsikî ile karşılaşırsa; altıgen kristal yapısı da o kadar güzel ve düzgün olmaktadır. Meselâ çekilen fotoğrafların birinde suyun yanında “şeytan” denildiğinde, kristaller kaotik (düzensiz) bir biçime girerken, diğerinde de güzel sözlerle dua edildiğinde, suda, berrak ve estetik yapısı ile mükemmel bir altıgen ortaya çıkıyor. Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh aleminin varlığına işaret ediyor. Emoto, araştırmalarıyla suyun sadece hafızasının ve bilgi taşıyıcı özelliğinin olmadığını, aynı zamanda kâinatın dilini ve gerçek sevgi titreşimini de yansıttığını ispatlamaktadır. Mesalâ iki kavanozun içine haşlanmış pirinç konuyor. Birine teşekkür diğerine aptal yazılıyor. Bir ay boyunca bu sözler bu şişelere söyleniyor. Netice çok enteresan: “APTAL” denen kavanozun içindeki pirinçler siyahlaşıyor ve kavanozdan çok kötü koku çıkıyor. Diğerinde ise; pirinç beyaz kalıp, hoş bir koku yayılıyor. Bu da gösteriyor ki, kötü sözler, su ve pirincin üzerinde tesirli oluyor. Öyleyse Allah’ın nimet ve ihsanlarına karşı, zikir, fikir ve şükür vesilemizi hiç unutmamamız gerekiyor.Bilhassa Bismillahirrahmanirrahim ile Elhamdülillah hiç unutulmamalıdır. Heavy-metal müzik ve küfür sözlerinin aksettiği suyun kristal yapısı, yapılan deneylerde tamamen parçalanıp dağılarak eski kristal formları binlerce parçaya bölünüyor. Vücudumuzun %70 gibi büyük bir kısmı sudan oluşması gerçeği de, bizim, diğer insanların ve tabiatla olan münasebetlerimize dikkat etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Vücudumuz ses ve titreşimler için harika bir iletkendir. Biz sadece kulaklarımızla değil, her bir hücremizle bu titreşimleri duyuyoruz. Her türlü karmaşa ve gürültü, bizi strese sokar, morlaimizi bozar ve ümitsizliğe sevk eder. Neticede bunlar bağışıklık sistemimizi zayıflatır. 90 desibelden daha yüksek frekanstaki sesler, strese ve işitme kaybına yol açmaktadır. Dr.Pierce J. HOWARD, çok yüksek titreşimli müziğin, alkol ve uyuşturucu gibi, şuura tesir edip bize uyuşukluk verdiğini, sonrasında bizde bağımlılık yaptığını belirtmektedir. İnsan sesi kıymeti bilinmeyen şifa aracıdır. Sese, her bir hücreye ve organa tesir etme gücü verilmiştir.Musikînin vesile olacağı şifaî tesiri başlatmak için yapılacak iş, güzel müzikleri dinlemek ve Kur’ân-ı Kerim okumaktır. Müzik, beynin mezolimbik bölgesindeki merkezleri uyararak, endofrin, oksitoksin ve enkefalin gibi nöro-transmitterlerinsalgılanmasını tetikler. Açıkça görülmektedir ki, yaratılıştan beynimize, uyumlu ve ritmik seslere cevap veren bağlantılar konmuştur.İnsanlar müzik kulağına ve güzel sese sahip olmasa da, seslerin ahenkli şekilde söylenmesine karşı duyarlıdırlar. Müziğin,; -Stres hormonu kortizolün sentezini %25 azaltmaya, -Vücudun salgılanmasını artırmaya, -Ameliyat sonrası sancıları hafifletmeye, -Ameliyatlı hastaların daha hızlı ve hafif ağrılı bir şekilde iyileşmelerine, -Soğuk algınlığını önlemeye, -Bağışıklık sisteminin savaşçı maddeleri imiglobin A’nın %14 ‘e çıkmasına, -İlaç olmadan doğumu kolaylaştırmaya, -Sakinleştirici melodilerin endişe ve korkuları gidermeye, -Tansiyonu düşürmeye ve kalp ritmini yavaşlatmaya vesile olduğu anlaşılmıştır. -Müziğin Ayrıca ; -Yoğun bakımdaki prematüre bebeklerin gelişmesine -Çocukların beyinlerinin nöral bağlantılarının uyarılmasına ve çevreye olan hassasiyetlerinin artmasına, -Hafızalarının güçlenmesine, -Tansiyonlarının 5 birim kadar düşmesine, -Kalp atış ritimlerinin azalmasına ve kardiyak kan çıkışının azalmasına, -kas gerilmesini gevşetmeye, -ilaç kullanmadan ağrı ve rahatsızlıkların azaltılmasına vesile olduğuna dair bazı tespitler vardır. Musikî ile tedavi 8. yy ile 16. yy lar arasında Dünyada ve Osmanlı’da kullanılmaktaydı. Su Kristalleri adlı kitabında suyu çeşitli yönlerden ele alan Prof.Dr.Masaru EMOTO, çalışmalarının ilmi temelini oluştururken, din gerçeğini de göz ardı etmiyor. “21. yy’da en önemli olayın ilimle dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum. Eğer din olmasaydı insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı.” diyor. Kaynak: Sızıntı Dergisi Aralık 2002 Sayı:287-15 Ekim 2004 Sayı:309-8 ve Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aytasi Yanıtlama zamanı: Mayıs 25, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 25, 2009 Dua ile Su Kristallerinin Değişimi...Dua öyle bir güçlü bir vesiledir ki, hastalıkları iyileştirir, suyu dahi halden hale sokabilir. Bu konuda Japon Bilim adamı Prof.Dr.Masaru Emoto’nun su üzerine yaptığı bir araştırma son derece ilginç yeni bilgiler sunuyor bize.. Yaptığı araştırmanın verilerine göre, “The message of the water” isimli kitabında, “Su, cansız bir madde değil; canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.”diyor Prof.Emoto. “Emoto, üç yıl kadar önce mikroskopla yaptığı araştırmalarda, donmuş su kristallerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reaksiyon gösterdiğini keşfetti. Bu araştırmalara göre su kristalleri, dış çevre tesirlerinin yanı sıra, müzik, söz ve kavramlara da tepki veriyor. Emoto, on iki yıl süren çalışmaları ve yaptığı on binlerce deney neticesinde, suyun sadece iyi ve kötü bilgileri, müzik ve sözleri değil, hisleri ve şuuru da kaydettiğini ortaya çıkardı. Çekilen kristal fotoğraflarında suyun verdiği mesaj çok açık; sevgi ve minnettarlık gibi duygular fıtrat tarafından tasvip görmüştür. Yani sevgi ve minnettarlık, fıtratın özüdür. Su, ne kadar sevgi, duygu ve âhenk dolu söz ve musikî ile karşılaşırsa; altıgen kristal yapısı da o kadar güzel ve düzgün olmaktadır. Meselâ çekilen fotoğrafların birinde suyun yanında "şeytan" dendiğinde, kristaller kaotik bir biçime girerken, diğerinde de güzel sözlerle dua edildiğinde, suda, berrak ve estetik yapısı ile mükemmel bir altıgen ortaya çıkıyor. Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh âleminin varlığına da işaret ediyor. Dua ile Su Kristallerinin Değişimi...Dua öyle bir güçlü bir vesiledir ki, hastalıkları iyileştirir, suyu dahi halden hale sokabilir. Bu konuda Japon Bilim adamı Prof.Dr.Masaru Emoto’nun su üzerine yaptığı bir araştırma son derece ilginç yeni bilgiler sunuyor bize.. Yaptığı araştırmanın verilerine göre, “The message of the water” isimli kitabında, “Su, cansız bir madde değil; canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.”diyor Prof.Emoto. “Emoto, üç yıl kadar önce mikroskopla yaptığı araştırmalarda, donmuş su kristallerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reaksiyon gösterdiğini keşfetti. Bu araştırmalara göre su kristalleri, dış çevre tesirlerinin yanı sıra, müzik, söz ve kavramlara da tepki veriyor. Emoto, on iki yıl süren çalışmaları ve yaptığı on binlerce deney neticesinde, suyun sadece iyi ve kötü bilgileri, müzik ve sözleri değil, hisleri ve şuuru da kaydettiğini ortaya çıkardı. Çekilen kristal fotoğraflarında suyun verdiği mesaj çok açık; sevgi ve minnettarlık gibi duygular fıtrat tarafından tasvip görmüştür. Yani sevgi ve minnettarlık, fıtratın özüdür. Su, ne kadar sevgi, duygu ve âhenk dolu söz ve musikî ile karşılaşırsa; altıgen kristal yapısı da o kadar güzel ve düzgün olmaktadır. Meselâ çekilen fotoğrafların birinde suyun yanında "şeytan" dendiğinde, kristaller kaotik bir biçime girerken, diğerinde de güzel sözlerle dua edildiğinde, suda, berrak ve estetik yapısı ile mükemmel bir altıgen ortaya çıkıyor. Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh âleminin varlığına da işaret ediyor. DUA EDİLEN DU KRİSTALLERİ : SU KRİSTALLERİNİN DUA EDİLMEDEN ÖNCEKİ HALLERİ : Emoto’nun ekibi su moleküllerinin insan sözünün içeriğinden nasıl etkilendiğini görmek için Fujiwara Barajından topladıkları suya da dua okumuşlar. Su kristalinin duadan önceki biçimi ile duadan sonraki biçimi arasında belirgin bir farklılık gözlemlemişler.Emoto, araştırmasıyla suyun sadece hâfızasının ve bilgi taşıyıcı özelliğinin olmadığını, aynı zamanda kâinatın dilini ve gerçek sevgi titreşimini de yansıttığını ispatlamaktadır. Meselâ iki kavanozun içine haşlanmış pirinç konuyor. Birine “teşekkür” , diğerine “aptal” yazılıyor. Bir ay boyunca bu sözler bu şişelere söyleniyor. Netice çok enteresan: "Aptal" denen kavanozun içindeki pirinçler siyahlaşıyor ve kavanozdan çok kötü koku çıkıyor. Diğerinde ise; pirinç beyaz kalıp, hoş bir koku yayılıyor. Bu da gösteriyor ki, kötü ve iyi sözler, su ve pirincin üzerinde tesirli oluyor. Öyleyse Allah'ın nimet ve ihsanlarına karşı, zikir, fikir ve şükür vesilemizi hiç unutmamamız gerekiyor. Bilhassa Bismillahirrahmanirrahim ile Elhamdülillah gibi son derece basit ve etkili duaları hiç unutmamalıyız.. Başlangıçta söylenen bir söz var ve bu söz, önce maddî bir titreşime, şekil oluşturan bir sese dönüşüyor. Ve sonra tekrar belli bir bilgi haline geliyor. Su böyle frekansları en açık bir şekilde ispatlanabilir olarak çeken bir maddedir. Su kristallerinin şekli, dünyanın nasıl bir durumda olduğunu gösteriyor. Meselâ; Berlin, Londra veya Paris'teki klorlu çeşme sularının dejenere olmuş kristal yapılarına karşılık; temiz kaynak suları estetik ve çok ince dizayn edilmiş altıgen yapılar göstermektedir. Bu geometrik şekil tabiattaki bütün hayat olaylarının temel biçimini oluşturuyor. Heavy-metal müzik ve küfür sözlerinin aksettiği suyun kristal yapısı, yapılan deneylerde tamamen parçalanıp dağılarak eski kristal formları binlerce parçaya bölünüyor. Vücudumuzun % 70 gibi büyük bir kısmının sudan oluşması gerçeği de, bizim, diğer insanların ve tabiatla olan münasebetlerimize dikkat etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.Su Kristalleri adlı kitabında suyu çeşitli yönlerden ele alan Prof. Emoto, çalışmalarının ilmî temelini oluştururken, din gerçeğini de göz ardı etmiyor. "21. yy'da en önemli olayın ilimle dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum. Eğer din olmasaydı insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı." diyor. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest eminetan Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Su Kristalleri Ve Dua Bu yazıyı okuduktan sonra suyu besmele ile içeceğinize inanıyorum.Çok enterasan bir bilgiyle karşılaşacaksınız.Japon araştırmacı Dr. Masaru Emoto’nun on yılı aşkın bir süredir gördükleri, suyun hiç de duyarsız, cansız, sıradan bir şey olmadığını düşündürüyor. Su sesi dinliyor, söze kulak veriyor, çevredeki duygu atmosferini yüzüne yansıtıyor. Deyim yerindeyse üzülüyor, ağlıyor, küsüyor, seviniyor, gülüyor, neşeleniyor, barışıyor Emoto’nun yaptığı çalışmalar su moleküllerinin ve atomlarının bir insan duyarlılığına sahip olduğunu ‘resm’en ortaya koyuyor. Emoto’nun bugünlerde dünyanın çeşitli şehirlerinde heyecanla sergilediği çarpıcı görüntüler herşeyi anlatıyor. Dr. Emoto her bir maddenin kendine özgü bir manyetik alanı olduğu gerçeğinden yola çıkmış ve ilk olarak suyun manyetik alanını incelemeye başlamış. Emoto, herşey gibi, su moleküllerinin de manyetik alanının elektronların atom çekirdeği etrafındaki dönüşlerinden kaynaklandığını hatırlatıyor. Elektronların dönüşü ve dolayısıyla da suyun manyetik alanı, çevredeki ses dalgalarından etkilenebilir miydi? Konuşulan sözlerin içeriğinin olumlu ya da olumsuz olması suyun manyetik alanını ve dolayısıyla moleküler ve atomik yapısını etkileyebilir miydi? Emoto mikroskopla fotoğrafını çektiği su kristallerine bakarak, bu sorulara kesin bir “Evet” cevabı veriyor. Emoto ve ekibi ilk olarak suya müzik dinletmiş. Bir miktar arıtılmış suyu birkaç saat farklı müzikler yayınlayan iki hoparlörün önünde bekletmişler, sonra bu suları dondurarak su kristallerinin fotoğrafını çekmişler. Emoto’nun ekibi su moleküllerinin insan sözünün içeriğinden nasıl etkilendiğini görmek için Fujiwara Barajından topladıkları suya dua okumuşlar. Su kristalinin duadan önceki biçimi ile duadan sonraki biçimi arasında belirgin bir farklılık gözlemlemişler. Suyun tüm bir hayatı yakından ve derinden etkilediğine dikkat çeken Dr. Emoto, negatif duygularla içilmiş suyun ya da negatif duygular yüklenmiş suyun canlı bedeni içindekilere adı konmamış zararlar verebileceğini belirtiyor. Canlı bedenleri büyük oranda su içerdiğine göre, negatif duyguların, sözlerin ve müziklerin kanser oluşumuna zemin hazırlayacak derin moleküler değişikliklere de yol açabileceğine dikkat çekiyor. Bu bakımdan, siz siz olun, sevdiklerinizin ‘huyuna suyuna gidin.’ Tek bir sözünüzün ve hatta bakışınızın bile vücut kimyasını etkileyebileceğini aklınızdan çıkarmayın. Japon bilim adamı Emoto’nun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen, sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır. Bay Emoto görsel anlamda bu moleküler değişimi belgelemekte. Su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan mikroskobu altında inceliyor. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta. Bay Emoto dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ile su borularında, depolarda bekletilen durgun su damıtılmış olsa bile kesin olarak şekilsel bozukluk ve rast gele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyor. Ayrıca sitelerdeki bir kaç makaleyi okuduğumda, arada bir düzenledikleri toplu dua törenlerinde “CHI” adını verdikleri enerji ile gökyüzünde bulut oluşturabildiklerini görmüşler. Dr.EMOTO bu konuyu eski topluluklardaki, bizim köylerimizde halen var olan “YAĞMUR DUALARI” ile ilişkilendirmiş. Örneğin bu dua törenlerinde su yüzeyi bozuk olan,hafif dalgalı nehir sularının dua törenlerinden sonra dupduru bir hal aldığını fotoğraflamışlar. Suya gösterilen resimlerin, yazıların bile etkileri incelenmiş. Bazı insanlar bu bilgileri öğrendikten sonra “NE yani şimdi de suyla mı konuşacağız” diyorlar ve olayı çok basite indirgeyip farkında olmadan kendilerini “bu güzel bilgi nimetinin” zihnel açılımlarından uzaklaştırıyorlar. Farkında mısınız? Su, insan hayatındaki belkide en önemli gereksinim, ayrıca VÜCUDUMUZUN %70 inin SU dan ibaret olduğunu da biliyoruz. Güzel sözler söyleyip güzel sözler dinlemek insanda eminim başka açılımlar yaratıyor. Kelimelerin insanın biyolojik bedenine tesirleri var. Bana öyle laflar etti ki “vücut kimyam değişti” diyoruz ya bazen, işte bu konuda bununla ne kadar ilişkili değil mi? İslamiyet inancımızda da güzel söz söylemek çok önemli. Yunus demiş ya hani, SÖZ ola “KESE SAVAŞI”, SÖZ ola “KESTİRE başı”, SÖZ ola “AGULU AŞI”, “YAĞ ile BAL” ide bir SÖZ Hz.Musa ya ALLAH, Firavuna hitabında yumuşak sözle hitap etmesini öğütlüyor. Biz müslümanlar elimize aldığımız her NİMETE sükür ile bakarız, suyu içerken güzelliğini düşünürüz, önümüze gelen yemeğe ne olursa olsun nimet gözü ile bakar ALLAH’a şükrederiz. Sabah elimizi yüzümüzü yıkarken suyun güzelliğine ve varlığına şükrederiz. Her işimizde BESMELE OKURUZ. “Bu işi ALLAH adı ile ve “O ‘ nun adına” yapıyorum”, deriz. İşlerimize güzel hislerle başlarız. Evdeki çiçeklerimizle güzel güzel konuşuruz. Çiçek büyütenler çiçeklerle güzel sohbetin farkını bilirler. Kuzuları,koyunları, tavukları, ördekleri olanlarda o canlıların sevildikçe daha bir farklılaştıklarını bilirler. Köpekleri olanlar bilirler ki köpek insanın bakışındaki hisleri bile algılar. Türkler eskiden beri hastalarını güzel müziklerle tedavi etmişlerdir.Avrupa hasta olan insanı bunun içinde ŞEYTAN var diyip sopalarla şeytan çıkarmaya çalıştığı zamanlarda, Osmanlı kurduğu Şifahanelerde hastaları güzel sözlerle,şifalı terkiplerle tedavi etmiş, güzel müzikler ve su sesleri ile insanların ruhlarına hitap etmiştir. Amasya darüşşifası bu konunun ilk uygulayıcılarından sayılır,1309 yılında yapımı bitmiş, Halen bu tedavi müzikleri yaşatan,insanlara seminerlerde anlatan ve malesef yine AVRUPA da daha çok ilgi gören bir topluluk var günümüzde.Bu müzikler Tıp bilimine yardımcı bir alan olarak yurtdışında kullanılıyor. Şimdilerde ise TÜMATA grubu “DAHİ BEBEK” projesini başlatmış ve bebeklere dinletilmesi gereken müzikleri insanlara öğütlüyor. İnsanlar görmedikleri şeylere inanmamaya meyillidirler , elbetteki zamanla insanın algılayamadığı ama gerçekte var olan ve teknoloji geliştikçe algılanabilecek olan unsurları belki ömrümüz yeterse görebileceğiz. “Ne yani etrafımızda dolaşan algılayamadığımız unsurlar mı var,güleyim bari ” diyenler için bu. Eğer bir radyonuz olsaydı çevrenizde yayın yapan radyoları dinleyebilirsiniz, onu da görmüyorsunuz ama inanıyorsunuz çünkü algılayabilecek araçlarınız var. Gözünüz mikropları görmüyor ama elektron mikroskopları bu bilgiyi size verebiliyor. Radar aygıtları göremediğiniz mesafelerdeki cisimlerden size haber veriyor. Bu bilgiler ne kadar 5 duyunuza yaklaştırılırsa o kadar inandırıcı oluyor. Marlo Morgan ın, “Bir Çift Yürek” kitabındaki Aborjinlerin telepati yoluyla birbirleriyle haberleşmesi, belki bir cihazla henüz tespit edilmediği için inandırıcı olmayabilir, fakat var mı derseniz evet var. Bizler “Kalpten Kalbe yol vardır” ‘a da inanırız. Bazen arzuladığımız bir insanla yolda karşılaşırız. Tam bir insanı düşünürken telefonumuz çalar. Birini aradığımızda “gönlümden sen geçiyordun” der bazen bize. MAYIS ayında açıklanan bir projede, bir fen lisesi öğrencisi olan Nur KIPÇAK, NAZAR(göz değmesi-bakış) ‘ın varlığını ve etkiliği yaptığı bilimsel çalışmayla ispat etti. Bu öğrenci için “Maşallah” dedi okuyanlar. “inşallah iyi bir ilim insanı olur” niyeti hepimizin gönlümüzden geçti. Seçtiği konu ise insanlık için daha önemliydi belki. Geçmişimizden gelen ve şimdiki insanların bağnaz adetler dediği, çoğu şeyin mantığının var olduğu zamanla ortaya çıkarılıyor. dır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
haziran Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 bizlerle paylaştığın için sağol canım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest eminetan Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 bizlerle paylaştığın için sağol canım sen de sağol:) ayrıca bu deneyin resimlerini nette bulabilirsiniz... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
humeyra Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 duanın suyun özünü değiştirdiğine iki yıl önce bir arkadasın evlenme isteği vardı ve suya ailesi 4444 tefriciye okutmuş ve birden kimsesiz yakısıklı sahip çıkılmayı beklenen bir delikanlı bulundu geldi akabinde, ailesi zengindi kızın bas döndüren güzel bir nişanın ardından harika bir düğünleri oldu ve şimdi çocuklarıda var... darısı basımıza:rolleyes: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
livanur Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 1, 2009 harika bi bilgiler bende okumuştum paylaşman çok güzel su deyip geçmeyelim ..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest asena Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Dua öyle bir güçlü bir vesiledir ki, hastalıkları iyileştirir, suyu dahi halden hale sokabilir Bu konuda Japon Bilim adamı ProfDrMasaru Emoto’nun su üzerine yaptığı bir araştırma son derece ilginç yeni bilgiler sunuyor bize Yaptığı araştırmanın verilerine göre, “The message of the water” isimli kitabında, “Su, cansız bir madde değil; canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır Su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir”diyor ProfEmoto “Emoto, üç yıl kadar önce mikroskopla yaptığı araştırmalarda, donmuş su kristallerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reaksiyon gösterdiğini keşfetti Bu araştırmalara göre su kristalleri, dış çevre tesirlerinin yanı sıra, müzik, söz ve kavramlara da tepki veriyor Emoto, on iki yıl süren çalışmaları ve yaptığı on binlerce deney neticesinde, suyun sadece iyi ve kötü bilgileri, müzik ve sözleri değil, hisleri ve şuuru da kaydettiğini ortaya çıkardı Çekilen kristal fotoğraflarında suyun verdiği mesaj çok açık; sevgi ve minnettarlık gibi duygular fıtrat tarafından tasvip görmüştür Yani sevgi ve minnettarlık, fıtratın özüdür Su, ne kadar sevgi, duygu ve âhenk dolu söz ve musikî ile karşılaşırsa; altıgen kristal yapısı da o kadar güzel ve düzgün olmaktadır Meselâ çekilen fotoğrafların birinde suyun yanında "şeytan" dendiğinde, kristaller kaotik bir biçime girerken, diğerinde de güzel sözlerle dua edildiğinde, suda, berrak ve estetik yapısı ile mükemmel bir altıgen ortaya çıkıyor Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh âleminin varlığına da işaret ediyor DUA EDİLEN DU KRİSTALLERİ : SU KRİSTALLERİNİN DUA EDİLMEDEN ÖNCEKİ HALLERİ : Emoto’nun ekibi su moleküllerinin insan sözünün içeriğinden nasıl etkilendiğini görmek için Fujiwara Barajından topladıkları suya da dua okumuşlar Su kristalinin duadan önceki biçimi ile duadan sonraki biçimi arasında belirgin bir farklılık gözlemlemişler Emoto, araştırmasıyla suyun sadece hâfızasının ve bilgi taşıyıcı özelliğinin olmadığını, aynı zamanda kâinatın dilini ve gerçek sevgi titreşimini de yansıttığını ispatlamaktadır Meselâ iki kavanozun içine haşlanmış pirinç konuyor Birine “teşekkür” , diğerine “aptal” yazılıyor Bir ay boyunca bu sözler bu şişelere söyleniyor Netice çok enteresan: "Aptal" denen kavanozun içindeki pirinçler siyahlaşıyor ve kavanozdan çok kötü koku çıkıyor Diğerinde ise; pirinç beyaz kalıp, hoş bir koku yayılıyor Bu da gösteriyor ki, kötü ve iyi sözler, su ve pirincin üzerinde tesirli oluyor Öyleyse Allah'ın nimet ve ihsanlarına karşı, zikir, fikir ve şükür vesilemizi hiç unutmamamız gerekiyor Bilhassa Bismillahirrahmanirrahim ile Elhamdülillah gibi son derece basit ve etkili duaları hiç unutmamalıyız Başlangıçta söylenen bir söz var ve bu söz, önce maddî bir titreşime, şekil oluşturan bir sese dönüşüyor Ve sonra tekrar belli bir bilgi haline geliyor Su böyle frekansları en açık bir şekilde ispatlanabilir olarak çeken bir maddedir Su kristallerinin şekli, dünyanın nasıl bir durumda olduğunu gösteriyor Meselâ; Berlin, Londra veya Paris'teki klorlu çeşme sularının dejenere olmuş kristal yapılarına karşılık; temiz kaynak suları estetik ve çok ince dizayn edilmiş altıgen yapılar göstermektedir Bu geometrik şekil tabiattaki bütün hayat olaylarının temel biçimini oluşturuyor Heavy-metal müzik ve küfür sözlerinin aksettiği suyun kristal yapısı, yapılan deneylerde tamamen parçalanıp dağılarak eski kristal formları binlerce parçaya bölünüyor Vücudumuzun % 70 gibi büyük bir kısmının sudan oluşması gerçeği de, bizim, diğer insanların ve tabiatla olan münasebetlerimize dikkat etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor Su Kristalleri adlı kitabında suyu çeşitli yönlerden ele alan Prof Emoto, çalışmalarının ilmî temelini oluştururken, din gerçeğini de göz ardı etmiyor "21 yy'da en önemli olayın ilimle dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum Eğer din olmasaydı insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı" diyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nisnue Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 çok karışık aradaki reklamlardan anlaşılmıyo konu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest mozaik Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2009 nedir bu reklamlar yahu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.