Guest krema Oluşturma zamanı: Mayıs 25, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 25, 2009 Enerji şifacılığıyla uğraşanların, psişik hassasiyeti olan insanların hissettiklerinin tahlili önemli bir husustur. Sade vatandaşların da hissettiklerini tahlil etmesi aynı derecede önemlidir. Algılar ve hisler söz konusu olduğunda her zaman bir parça şüpheci olmakta çok büyük bir yarar vardır. Bu bizi gerek- siz etiketlemelerden, gerçekçi olmayan yorum ve yaklaşımlardan korur. Sezgilerin esaretine düşüp aklı devre dışı bırakmak doğru bir strateji değildir. Gerçekten de algıladığım doğru mu? Ya benim algıladığım gerçekliğin birazcık çarpıtılmış bir görünümüyse diye düşünmek, varsa yakın çevremizdeki nitelikli organizasyonlara danışmak gerekir. Her ne hissediyorsak sonuçta bu, enerjinin veya o hisse neden olan dalga boyunun doğrudan taşıdığı etkinin kendisi değildir. O enerji, bizim algı filtrelerimizden geçerek yorumlanır. Yorum sırasında bizdeki bazı etkiler, inançlar, kabuller veya öğrenmeler de devreye girmiş olabilir. Bu nedenle algılarımızın yüzde yüz doğru olması mümkün olmayabilir. Enerji alanımız içindeki frekanslar zihnimiz veya beynimiz tarafından sembollere, imajlara, duygulara vs. dönüştürülerek farkındalığımıza ulaşır. Her ne algılıyorsak bu bizim zihnimizin dönüştürdüğü bir algıdır. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım. Örneğin bir şifacı kendisine gelen danışanı ile çalışırken bir vizyon görüyor. Gördüğü vizyonda, danışanı boksörlerin idman yaparken kullandığı bir kum torbasını yumrukluyor diyelim. Şimdi bu vizyondan yola çıkarak bu vizyonun anlamı ile ilgili olarak neler söylenebilir bir düşünelim. En azından üç beş farklı yorum yapılabilir. Peki ya bu vizyonun anlamı bu yorumların hiç biri değilse? Ya bu vizyonu gören şifacı bu yorumlardan sadece birini danışanı için geçerli kabul ederse ve kişiyi bu kabulüne uygun olarak yönlendirirse. İşte bu gibi durumlar işin inceliğini oluşturur. Bu nedenle enerjilerle çalışmak son derece deneyci ve şüpheci olmayı gerektirir. Keskin yorumlardan kaçınmayı gerektirir. Kesin yargıların olduğu yerde dikkatli ve uyanık olmak gerekir. Bazı durumlarda ise dışarıdanmış gibi algıladığımız kimi hislerin ve duyguların kaynağı ta kendimiz olabiliriz. Bu konu da son derece önemlidir. Psişik atmosferde bizim enerji yayınlarımız da başkalarının enerji yayınları da bir arada bulunur. Bu nedenle kimi durumlarda algılanan şey bizzat kendi korkularımız veya düşüncelerimizdir. Örneğin yeterince ışık almadığı için evinde kendini mutsuz ve karamsar hisseden hatta bu nedenle evinden soğuyan, artık evini sevmeyen bir insanı düşünelim. Bu insanda; "Yeterli ışık almayan evler iyi değildir, sağlıksızdır, insanı mutsuz ediyor." gibi kanaatler ve düşünceler pekişmiş olabilir. Bu pekişmeleri sayesinde ev değiştirmeye karar verip de kendi evine benzeyen ama hiç de kötü tesirler içermeyen bir eve girdiği an kendi kanaatleri, hisleri, duyguları derhal harekete geçer. Ben bu evden kötü tesirler aldım diyebilir. Ona bunu söyleten aslında tamamen kendi öğrenmeleri ve pekiştirmeleridir. Algıladığı, o eve girince kendinden o eve nüfuz eden enerjiler de olabilir. Algılarımızı çarpıtan bir diğer durum önyargılarımızdır. Örneğin, "........... özelliklerine sahip olan erkekler tehlikelidir." diye bir inanca sahip olan ve onlardan korkan bir kadın hiç de kötü bir niyeti olmayan ama o...........özelliklerine sahip olan bir erkek gördüğünde kendi korkularını hisseder. Son derece masum bir birey, sırf giydiklerinden dolayı bazı insanların kendi içlerindeki nefret veya korku duygularını tetikler. Başka bir örnek bazı insanların çeşitli şey veya durumlara karşı duyduğu anlamsız korkulardır. Örneğin bir insan minicik bir örümcek veya fare gördüğü an kontrolü kaybedebilir; kalp atışları hızlanır, tansiyonu yükselir, çığlık atar, bayıla-bilir vs. Ne örümcek ne de fare o insanın verdiği tepkileri hak edecek kadar tehlike oluşturabilir ama o insanın zihin sistemi durumu böyle algılamaz. Gerçek ve hayati bir tehlike varmış gibi algılar ve tüm aurası, tüm bedeni korku titreşimleri yayar. Bu gibi durumlarda hissedilen titreşimler, hissettirenin değil hissedenin kendi bedeninden ve aurasından yayılan titreşimlerdir. Algılamalarınızın ve içsel izlenimlerinizin tamamen doğru olduğundan hiçbir zaman emin olamazsınız. Bu nedenle temkinli ama aynı zamanda sağlıklı bir şüpheciliği korumakta yarar var. En azından kesin bir hüküm vermeden önce durup düşünmek bile bizi atacağımız bazı yanlış adımlardan korur. Her zaman her insanın yanılma payı vardır. Bir karar aldığımızda veya bir sonuca ulaştığımızda eğer içimizde küçük bir tedirginlik, şüphe veya rahatsız edici bir iç ses yoksa bu bizim için olumlu bir sinyal olabilir. Psişik Korunma – Fadime Demir Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
İη¢ιѕєℓ Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2011 çok güzel bilgiler bunalr.tşkelr.... Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Arşivlendi
Bu konu artık arşivlenmiştir ve başka yanıtlara kapatılmıştır.