Jump to content

Hz. Muhammed (SAV) Hz. nin Cemalullah Nimeti ile İkram Olunması


deniz_77

Önerilen Mesajlar

Hz. Muhammed (SAV) Hz. nin Cemalullah Nimeti ile İkram Olunması

 

Resulullah( SAV) Mi’racını anlatmaya şöyle devam buyurdu:

 

Arşa vardığım zaman ayağımdaki nalını çıkarmak istedim. Arş;

 

 

- Ya Habiballah! Senin mübarek nalınındaki tozdan ben iftihar duyarım!...dedi.

Yine çıkarmak istedim.

 

Arş:

 

_ Ya Resulullah! Mübarek nalının ile bana bas ki nalının toprağına yüz süreyim.

Habib-i Ekremin nalınının üzerimde tozu vardır, diyerek iftihar edeyim!..dedi.

 

Nalını tekrar çıkarmak isteyince:

 

- Ey Habibim! Ta ki senin ayağının tozu ile Arş’ım şereflensin mükerrem olsun!.diye bir hitap geldi.

 

Ben:

-Ya Rabbi, Musa (AS) kendisi Tur dağında münacata geldiği zaman ona hitap ederek nalınlarını çıkarmaya ferman buyurdun!..dedim. O zaman aziz bir hitap geldi, dedi ki:

 

-Sen benim katımda ondan daha aziz ve mükerremsin!. O benim ‘’ Kelimim’’ dir, sen ise benim ‘’ Habibim’’ sin. Önüne bak , ne görüyorsun?

 

Ben önümün enginliğine baktım. Bir deniz gördüm ki sonsuz mu sonsuzdu. Ucu bucağı görünmüyordu. Bana yakın bir yerinde bir ağaç vardı. Üzerinde güvercin kadar toprak tutuyordu.

 

O hitab bana:

- Bu nedir bilir misin?.diye sordu.

Ben:

- Yarabbi , sen daha iyi bilirsin!..dedim.

 

O yüce hitap buyurdu ki:

- Sen benden her zaman ümmetinin günahlarının bağışlanmasını istersin. İşte, o deniz benim rahmetimin örneğidir. O ağaç dünyanın misalidir. O toprak, onların günahının örneğidir. Böylece ümmetinin günahları benim rahmetimin katında ne kadar küçüktür ve rahmetim ne derece büyüktür, gör. Artık kalbini inançlı kıl!

 

Resulullah (SAV) Hazretleri anlamaktan akılların aciz olduğu,

‘’ Sümme dena fededella fekane kabe kavseyn ev edna’’ Yani:

Cenab-ı Allah’a iki yay ucu arası kadar yaklaşma sırrına mazhar olduktan sonra yeniden o aziz hitap geldi:

 

‘’ Üdnü ya hayrel berriyetehi, üdnü ya Ahmedü , üdnü ya Muhammedi lüyahlül habibe bihabihi’’ diyen o güzel ses bu hitapla gelince mekandan uzak, keyfiyetten uzak, niteliksiz olarak, baş gözü ile Resulullah ( sav) Efendimiz, Subhan olan Yüce Hakkın cemalini gördü.

 

 

Ehli sünnet katında tercih edilen fikir budur.

 

Resulullah sav Efendimizin anlattıklarına şöyle devam buyurdu:

 

Cemal nimetiyle mükrim olmuş olduğumdan dile gelip:

 

–ET TEHIYYATU LİLLAHİ VES-SALAVATU VET-TAYYİBATÜ

Yani: Dil ile sena ve hamd ve ibadet , bedenle ibadet ancak Allahü Azimüşşan’a mahsustur. Hak mabud O’dur.

 

O anda Allahü Zülcelali Vel İkram da:

-ES-SELAMU ALEYKE EYYUHEN – NEBİYYÜ VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHU. Yani: Dünya ve ahiretin bütün ızdıraplarından ve mekruhlarından korku ve şiddetlerinden selamet senin üzerine olsun! Ey Nebi ! Allah’ın rahmeti ve berekati senin üzerine olsun!..diye peygambere has selam verdi.

 

Ben de:

 

-ES- SELAMÜ ALEYNA VE ALA İBADİLLAHİS SALİHIN Yani: O selamı icabet ve kabulde dünya ve ahiret selameti bizim üzerimize olsun, yani bütün nebiler üzerine olsun. İbad-i salihin ki Muhammed ümmetidir.

Eşhedü en la ilahe illallahi ve eşhedü enne Muhammeden ve Resulühü dedi.

 

Rabbül İzzet yine şöyle buyurdu:

 

_ Ya Muhammed! Gök melekleri hangi ameli yapmalarını isterler ve dilerler, bilir misin?

Ben:

_ Bilmem Ya Rabbi! Onu ve her şeyi bilen Sensin!..dedim. Sen Gıyabda olanları bilirsin. Allamül Gayub’sun.

 

Rabbül İzzet yeniden:

 

_ Yüce gökler halkı hangi ameli dilerler?..diye sordu.

 

Ben yine:

 

_ Bilmiyorum, ey Rabbim! Onu ve her şeyi sen bilirsin! Allamül Gayub’sun!.dedim.

 

O zaman Rabbim de lütfunu , keremini, fadlını, ihsanını verip her şeyi keremi ile öğretip beni bütün ilimlere ulaştırdı. Yine sorarak:

 

_ Ya Muhammed, diye buyurdu. Gök topluluğunun melekleri hangi ameli işlemeyi dilerler?

Ben:

_ Günahlar örtücü , günahlar giderici amellerde ve yüce cennetlerde dereceleri yüce kılıcı işlerde dilekte, arzularda bulunurlar!.dedim.

 

İzzet sahibi Rabbım sordu:

 

-Günahları giderici, kefaret edici ameller nelerdir?

Ben:

 

-“Soğuk günlerde soğuk su ile abdest alıp azalarını tam yıkamak, cemaatle namaz kılmaya ayakları ile yürüyüp gitmek, bir namazı kıldıktan sonra öbür namazı beklemek (Yani vakit yaklaştı mı diyerek hazırlanmak) Bu üç amel günahlara kefarettir, her kim bu üç ameli işlerse o kimse hayırla ömür sürüp gider daima hayır ile ölür. Dedim. Anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir”

 

-İzzet sahibi Rabbım tekrar sordu :

 

- Cennette dereceleri yüksek kılan amel nedir?

 

Şöyle dedim:

 

-Misafire ve halka yemek yedirmek, rastladığı mü’mine selam vermek, gece insanlar uyurken kalkıp namaz kılmak, bu üç amel cennette dereceleri yüksek kılar.

 

Sonra Hak Sübhanehu ve Teala Hazretleri bana:

 

- Söyle , ya Muhammed !..dedi.

 

- Ya Rabbi, ne diyeyim?.dedim.

 

- ‘’Allahümme inni es’elüke amelen bilhasenati ve tezken bilmünkerati ve iza eredte bikavmin fitneten ve enarihim fakbizni ileyke gayre meftun’’Bu dua ile bana dua edip söyle!..dedi.

 

Çünkü Dünya serveri , Adem evlatlarının Peygamberi Muhammed Mustafa (SAV) yakınlık makamına nail olunca, yüce Yaratanın cemalini müşehade edince, Rabbül İzzetin kemalini duyunca: Aynel Yakin, İlmel Yakin oldu ve İman-ı Gaybi, İman-ı Şühudiye tebdil edildi ve Hak Sübhanehu ve Teala Hazretleri o imandan kendisine haber verip:



  • Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ..dedi. Yani Resulullah (SAV) Rabbisinden kendisine indirilenlere iman getirdi.

Hz. Muhammed (SAV) sözlerine devam buyurup dedi ki:

 

  • Evet Ya Rabbi, bütün nazil olunanlara iman getirdim!

 

 

Hak Celle ve Teala sordu:

 

  • Daha kim iman getirdi?
  • - Müminlerin hepsi Allahü Azimüşşan’a iman getirdi (vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ) dedim.

- Hak Celle ve Teala sordu:

- Daha kime iman getirdiler?

 

- ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî)..dedim. Yani:

 

- Allahü Azimüşşanın meleklerine , indirmiş olduğu kitaplara ve göndermiş olduğu resullerine iman getirdiler. Ve resullerinden , nebilerden hiçbirini tefrik etmeyiz, cümlesini tasdik ederiz, dediler.

 

  • Hak Celle ve Teala:
  • Mü’minlere indirilen ve Rabbin kitabında olan buyruklarına ne dediler?..diye sordu. Ben cevap verdim:
  • ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ . Yani: Ya Rabbi senin o kitabını işittik. İçinde olan yüce emirlerine itaat ettik!..dediler.

  • Hak Celle ve Teala:
  • Ya Muhammed, doğru söyledin ! Onlar benim kitabımı dinleyip emirlerime itaat ederler. Artık ne muradın varsa iste, onlar verilir!..dedi.

 

Ben de:

 

Gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru).Ey bizim Rabbimiz senin bağışlamanı ve mağfiret edilmiş olarak huzuruna pak ilet! diye yalvarıp yakardım.

 

 

  • Hak Celle ve Teala:
  • Seni ve ümmetini mağfiret eyledim!..dedi. Sonra şöyle buyurdu:

 

- Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet- Allah, ümmetine takatları ve vüs’atları yetiştiği ile emreder. Takatları , güçleri yetişmeyeceği şeye teklif eylemez. Her ne taat ve ibadet ederlerse faydası kendilerinedir. Ma’siyet, günah ederlerse zararı yine kendilerinedir.

 

Daha sonra Hak Teala:

- Bu gece ata, bağış gecesidir ya Muhammed!..diye buyurdu. Sen de muradını iste verilsin!

 

Ben de:

 

Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ- Yani: Ey bizim Rabbimiz , eğer bizden unutkanlık ve hata vaki olursa bizi onunla muaheze etme, azarlama, dedim.

 

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

 

  • Senden , ümmetinden hata ve unutkanlığı kaldırdım. Üzerine İkrah ile vaki olan günahlarını da bağışladım!..dedi. Sonra yine:
  • Daha iste ,verilir!.dedi.

Ben:

 

rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ-Ey Rabbımız, bizden evvel gelen ümmetlere yüklediğin ağır yükleri bize de yükleme . Bizim şeriatımızı sair ümmetlerin şeriatları gibi zor ve güçlü eyleme!.diye niyazda bulundum.

 

 

Bunlar, o ümmetlerde, mallarının dörtte birini zekat vermek, elbiselerine murdar bir şey bulaşınca o bulaşık yeri kesmek, İşledikleri günahın cezasını tezden vermek … Bir günah işledikleri zaman güzel şeylerden bir şey onlara helal olduğu halde, irtikap ettikleri günah dolayısı ile; ceza olarak o şey haram olurdu.

Sonra onlar bir masiyet irtikap ettikleri zaman maymun ve hınzır şekline döner değişirlerdi.

Geceleri bir günah işledikleri zaman ya alınlarına yahut kapılarının üzerine :

- Bu adam böyle bir suç ve günah işledi. Kefareti kendisini öldürmektir, Yahut kendisini ateşte atmaktır, yahut filan azasını kesmektir. Diye o cürmün kefareti ne ise onu bildirerek rezil ve rüsvay etmekti.

Hem de ibadetleri kiliseden başka bir yerde caiz olmaması idi.

Oruç tutacakları gece yatsıdan sonra yemek ve ehlinin yanına varmak haramdı.

 

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

 

  • Sana ve ümmetine asanlık , kolaylık ile emir eyledim, bu güçlükleri yüklemem! Daha da iste ,verilir!.dedi.

Ben:

Rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî)- Yani:

Rabbımız , gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükleme!.dedim.

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

 

  • Sana ve ümmetine böyle, güçleri yetmediği ağır şeyleri ve meşakkatleri yüklemem! diye buyurdu. Daha da iste ,verilir!.dedi.

 

Ben:

- Va’fu annâ yani: Suçlarımızı bağışla!..dedim.

- Hak Celle ve Ala Hazretleri:

- Senden ve ümmetinden affettim!..buyurdu.

Ben:

- Vagfir lenâ. Yani: Bizim için mağfiret eyle!..dedim.

- Yüce Yaratan:

- Seni ve ümmetini mağfiret eyledim!..dedi.

( Bir rivayete göre cümle günahları , masiyetleri , isyanları, anarak onlardan ümmeti için mağfiret istedi. Her isteğine Hak Celle Ve Ala Hazretleri: Mağfiret ettim!..dedi.)

 

Ben:

Verhamnâ- Rahmetinle bize muamele eyle!..dedim.

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

Sana ve ümmetine rahmet ettim!..buyurdu.

ente mevlânâ- Ya Rabbena. Velimiz, koruyanımız,yardımcımız sensin!..dedim.

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

- Bütün mü’minlerin velisi Allahü Azimüşşan’dır. Kafirler için Mevla yoktur!..buyurdu.

- Ben:

fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)- Mademki ancak Mevlamız sensin, o halde bize yardım edip kafirlerin üstüne galip ve mansur eyle!..dedim.

Hak Celle ve Ala Hazretleri:

- Seni ve ümmetini ta Kıyamete değin kafirler üzerine galip ve mansur kıldım!..dedi. Sonra yeniden:

- Ey Habibim!..daha her ne dileğin varsa iste, verilsin!..diye buyurdu.

 

Ben:

- Ya Rabbi , İbrahim (AS) ı sen kendine Habib seçtin. Musa (AS) ile arada vasıta olmadan konuştun. Davud (AS) a koskocaman bir mülk, bir memleket verdin. Elinde demiri mum gibi yumuşattın, Ona dağları, taşları itaatkar kıldın. Hepsi de onunla birlikte seni tesbih ederler. İdris (AS) ı yüce göklerdeki mekana yükselttin. Süleyman (AS) a koca bir vatan verdin ki o mülk kendisinden sonra kimseye layık be münasip değildir, ve kimseye de verilmez. Öyle büyük mülk verdin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-ES-SELAMU ALEYKE EYYUHEN – NEBİYYÜ VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHU.....

 

Dünya ve ahiretin bütün ızdıraplarından ve mekruhlarından korku ve şiddetlerinden selamet senin üzerine olsun! Ey Nebi ! Allah’ın rahmeti ve berekati senin üzerine olsun!..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-ES-SELAMU ALEYKE EYYUHEN – NEBİYYÜ VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHU.....

 

Dünya ve ahiretin bütün ızdıraplarından ve mekruhlarından korku ve şiddetlerinden selamet senin üzerine olsun! Ey Nebi ! Allah’ın rahmeti ve berekati senin üzerine olsun!..

 

amin............

 

 

Ona insanları, cinleri, şeytanları, vahşi hayvanları, kuşları ve rüzgarları itaatkar kıldın. Ona kuşların, hayvanların dillerini bildirdin.

 

İsa (AS) a Tevrat-ı ve İncil-i öğrettin. Duası ile gözsüzlere göz verdin, dertlilere derman , hastalara şifa ihsan ettin, ölüleri dirilttin, kendisini ve anasını şeytan hilesinden kurtardın ve muhafaza ettin .

Bunların karşılığında benim için ne ihsan buyurursun ya Rabbi!..dedim. Hak Sübhanehu ve Teala azamet ve celal ile şöyle buyurdu:

 

- Ya Muhammed! Seni Kendime, ; İbrahim’i Halil seçtiğim gibi, HABİB seçtim. Habibullah, Halil’den daha faziletlidir.

Ve Seni cemalim ile şereflendirdim. Musa ile konuştuğum gibi seninle hem vasıtasız konuşup söyleştim. .Sana Fatiha süresini ve Bakara süresinin sonunu verdim. Bu ikisi benim Arşımın hazinelerinden idiler. Senden evvel gelen peygamberlere vermeyip ancak Sana ve senin ümmetine verdim.

Seni bütün arz ehlinin cümlesine, cinnine, insanına, beyazına, siyahına hemen hepsine Resul ve Peygamber gönderdim. Senden evvel hiç bir Peygamberi bu şekilde cümleye peygamber göndermedim.

 

 

- Ve Dünyanın her yerini sana ve ümmetine temizleyici kıldım, su bulduğunuz ve takatınız yettiği kadar abdest alınız; gusül ediniz, su bulamazsanız yahut takatınız yetmezse guslün ve abdestin yerine teyemmüm ederek temizlenin.

Bütün toprağı size mescit kıldım, nerede bulunursanız namazınızı kılın ibadetinizi yapın.

Düşmandan aldığınız ganimet mallarını sana ve ümmetine helal eyledim; kullanın.. Bu evvel gelen hiç bir peygambere ve ümmetine helal etmedim.

Seninle düşmanın arasında bir aylık yol varken o düşmanların kalbine korku koymak sureti ile sana yardım eyledim.

 

 

- Sana dilediğine şefaat izni verdim.

Bütün kitapların Seyyidi ve Ulusu olan Kur ‘an –ı Azimüşşan’ı sana inzal eyledim.

Senin sineni yardım; senden günahı giderdim.

Senin zikrini yükselttim, ben her nerde anılsam sende benimle beraber anılırsın.

Seni yetim bulup korudum ve terbiye etmedim mi?

Sen yolu kaybettiğinde; sana yolu buldurmadım mı?

Seni fakir bulup ta zengin etmedim mi?

- Diye buyurunca:

 

- Evet Ya Rabbi, bu büyük nimetlerin hepsi ile bana inam ihsan lütuf ve kerem eyledin.

 

Sonra Yüce Hak şöyle buyurdu:

 

-Ümmetin arasında bir cemaat kıldım, onların kalpleri Kuranın mahalli ve karargahıdır. (Yani onun ezber edilmesini kolay ederim, onlarda Kuranı ezber edip cümlesini ezbere okurlar)

Senden evvel gelen peygamberlerin ümmetleri peygamberine gelen kitabı ezberleyemez hıfzedemezlerdi. Bu nimeti ancak senin ümmetine ihsan eyledim. Senin ümmetini cümle ümmetlerden hayırlı kıldım. Senin ümmetini orta ümmet adil ümmet kıldım.

Seni cümleden evvel yarattım, peygamber gönderilmekte cümlenin sonuncusu kıldım.

 

 

 

Seni bütün yaratıklara Fatih kıldım. Ve bütün peygamberlere hatim kıldım.

Sana Kevser havuzunu sundum. Sana hisseler verdim.

 

Birincisi : İslam olamktır.

İkincisi: Hicret etmek

Üçüncüsü: Cihad etmek

Dördüncüsü: Namaz kılmak

Beşincisi: Zekat vermek

Altıcısı: Ramazan ayını oruçlu geçirmek

Yedincisi: Emr-i maruf (İyi işler yapmak)

Sekizincisi: Münkerden (kötülüklerden) nehiydir.

 

Ben de:

Ya Rabbi, yaratıkları geçip bana vahşet ve korku geldiği zaman Ebu Bekir’in sözleri ve avazı gibi nida ve avaze ettim:

- Kıf ya Muhammed feinne, Rabbeke yusalli.

 

O zaman iki şeye şaşırıp kaldım. Birisi, ‘’ Acaba Ebu Bekir bu makama beni geçip benden önce mi geldi?’’..diye şaşırıp kalmamdı. Birisi de:

 

- Benim Rabbim salattan ganidir, Yusalliden murad nedir?..diye şaşırdım.

 

O zaman Hak Velle ve Ala:

 

- Ben bir sahada salat etmekten ganiyim. Sana inen kelamımda:

-

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا

- Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).

- Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O'nun melekleridir ki O, mü'minlere Rahîm(dir). (Rahîm esmasıyla tecelli eden). Ahzab süresi,ayet:43

 

Okunursa o kelamımdan sen de anlarsın ki benden salat ile murad, sana ve ümmetine rahmettir. Ama ya Muhammed, Ebu Bekir’in sesine gelince: Gerçektir ki kardeşin Musa peygamberin ünsiyeti daima asası ile idi. Bu sebepten Tur dağında münacat zamanında kendisini dehşet sarmıştı.

 

Ona hitap edip:

 

- Nedir sağ elindeki ya Musa? dediğim zaman:

 

- Elimdeki asamdır!..dedi, alışık olduğu asasını,anınca vahşeti ve dehşeti ortadan kalktı!

Münacatın korkusu gitti. Sen de Musa gibi , Ya Muhammed , senin de ünsiyetin, alışkanlığın dünya ve ahirette Ebu Bekir ile olduğundan sana vahşet ve dehşet gelince yine Ebu Bekir’e benzeyen bir melek yarattık. Ta ki onun sesini işitince onunla ünsiyet ederek vahşet ve dehşetin bütün bütün silinsin ve ta ki vahyin azameti ve cemal ve heybeti seni dilediğini istemeğe mani olmasın diye!

 

Belki ona olan ünsiyetin sebebi ile cemal heybeti karşısında konuşmaya liyakat kazanarak duyduğun dehşet bütün ortadan kalksın diye!

 

Ya Muhammed, ben azametimle nefsimi, aciz ve ihtiyaçtan, bütün noksanlardan tenzih ederim. Rahmetim, gazabımdan ileridir. Rahmetimin eserleri , gazabımdan ileridir. Rahmetimin eserleri, gazabımın eserlerinden çok boldur. Dilediğin gibi söyle, bütün hacet ve muradını bildir. Hani sana Cebrail’in niyaz ettiği hacet?

 

Ben:

- Ya Rabbi, sen bilirsin, söylemeye hacet yoktur. Kerem ve İhsan senindir!..dedim.

Hak Celle ve Hazretleri:

- Onun hacetini kabul ettim. İstediği gibi verdim. Ceza gününde ümmetin Sıratı geçerken kanadını onlara tutsun ve kolayca geçirsin. Ama şu ümmeti geçirsin ki onlar snei ve ashabını sevsinler. İşte onları kolayca geçirmeğe izin verdim, diye buyurdu.

 

- Ben:

 

 

- Ya Rabbi! Sen benden evvel gelen ümmetlere türlü azaplar eyledin. Bazısını üzerine taşlar yağdırdın. Helak eyledin. Bazılarını da suda boğdun. Bazılarını Cebrail'in sayhası ile helak eyledin. Bazılarını yere geçirdin. Bazılarının üzerine ateşler yağdırıp helak eyledin. Bazılarını şiddetli kasırga ile helak eyledin. Bazılarının vücutlarını domuz ve Maymun şekline çevirdin , öyle helak eyledin .

Ya Rabbi! Benim Ümmetime benden sonra ne işlersin?..dedim.

 

 

- Onların üzerine azap indirdim ama senin ümmetine daima rahmet indiririm. Onları domuz ve maymun şekline çevirdim ama senin ümmetinin hasenatını seyyiata tebdil ederim. . Onların fasıklarına tövbe ihsan eder iyi hale çeviririm. Kötü huylardan kurtarır iyi huylara sahip ederim. Onları anlayışsızlıktan halas eder; Hallerini ilim ve kemale çeviririm. Ümmetinden her kim bana tazarru niyaz edip beni anarak:

 

- Ya Rabbi!

derse ben de ona:

- ‘’Lebbeyk abdi’’ derim. Senin Ümmetin için sana şefaat izni veririm.Seni ümmetine şefaat edici kılarım. Cümle şefaatini kabul ederim.

 

Daha sonra şöyle buyurdu:

 

- Ya Muhammed! Senin ümmetinin mallarını hiç çoğaltmadım; Ta ki hesapları uzun olmaya..

 

Ümmetinin vücutlarını büyük yaratmadım ta ki dünyada yiyeceğe içeceğe ihtiyaçları az ola.

Ömürlerini uzun etmedim ta ki uzun ömre aldanıp kalpleri kararmaya.

 

Bir de daima ölümü düşünüp ölümden sonrası için hazırlık göreler, onlara ani ölüm vermedim ölüm için hastalıkları sebep eyledim, ta ki gaflete dalıp gittikleri sırada ani ölüme uğramayalar,

hastalık geldiği zaman günahlarına tövbe edeler, borçlarını ödeyeler

 

Kusurlarını ve eksiklerini tamam edeler. Vasiyetlerini de yapalar.

 

Onları tüm ümmetlerden sonra dünyaya getirdim, Ta ki kabirlerinde tutulup kalmaları az ola,

 

Ancak ümmetler tamam oluncaya kadar duralar, ümmetler tamam olunca da salınalar cennet nimeti ile kereme nail olalar.

-

- Ya Muhammed! Gerçektir ki senin ümmetin kimi zaman bana itaatkar olur, kimi zaman isyan ederler. Onların bana itaatleri rıza iledir. Böylece benim rızam ile olan amellerini kabul ederim. İçinde olan kusurlarını bağışlar, en doğru sevapları ihsan ederim. Ben Kerimim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu ayette yazilana gore Salat: Karanliktan aydinliga cikartici nur oluyor...

- Ben bir sahada salat etmekten ganiyim. Sana inen kelamımda:

-

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا

- Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).

- Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O'nun melekleridir ki O, mü'minlere Rahîm(dir).(Rahîm esmasıyla tecelli eden). Ahzab süresi,ayet:43

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu ayette yazilana gore Salat: Karanliktan aydinliga cikartici nur oluyor...

- Ben bir sahada salat etmekten ganiyim. Sana inen kelamımda:

-

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا

- Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).

- Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O'nun melekleridir ki O, mü'minlere Rahîm(dir).(Rahîm esmasıyla tecelli eden). Ahzab süresi,ayet:43

 

Sevgili menekşe yanlış anlaşılma olmasın.. Burada yusalli yani Allah (cc) ın salatı kişiye rahmet etmesi manasında kullanılmıştır. Hak Teala Hazretleri'nin Rahim esmasının tecelli bulduğu şahıslarda yusalli yani salat ettiği, bir başka deyişle karanlıklardan nurlara Rahim esması ile çıkardığını anlatıyor. Buradaki anlamı bu şekilde. Yoksa efendimiz (SAV) getirilen salavattan bahsedilmiyor.

 

Çok güzel bir paylasım olmuş..Emeğinize sağlık:)

 

Sizin de gönlünüze sağlık..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-ES-SELAMU ALEYKE EYYUHEN – NEBİYYÜ VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHU. Yani: Dünya ve ahiretin bütün ızdıraplarından ve mekruhlarından korku ve şiddetlerinden selamet senin üzerine olsun! Ey Nebi ! Allah’ın rahmeti ve berekati senin üzerine olsun!..diye peygambere has selam verdi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...