Jump to content

Okul Çağı Psikozları...


Renan
 Paylaş

Önerilen Mesajlar

Bu çağda görülen psikozlar çok çeşitli klinik tablolarla karşımıza çıkar. Bütün bu tabloların ortak yanı saldırganlıktır. Bu çocuklar bebekliklerinde normal bir gelişim süreci yaşamış ve belirli bir olgunluğa ulaşmışlardır.

 

Çocuk görünürde hiçbir neden olmadan birden çevresine ilgisizleşir; giderek içine kapanmaya, arkadaşlarından kopmaya ve okula gitmemeye başlar. Konuşmaz, yemek yemez ve uyumaz; sıklıkla huzursuzluk ve patlayıcı biçimde beliren öfke nöbetleri geçirir. Belirgin bir duygusal ve zihinsel gerileme gösterir.

 

Klinik belirtilerin, hastalığı başlatıcı nedenin ve hastalığın gidişinin büyük çeşitlilik gösterdiği okul çağı psikozlarına doğru tanı konup yoğun bir tedavi uygulandığında belirli bir iyileşme sağlanabilir.

 

Ergenlik: İlk Sınav

Psikolojik gelişim sürecinde ergenliğin ve bu dönemde gerçekleşen büyük değişimlerin kritik bir önemi vardır.

 

Çocukluğunda anne ve babasını örnek almış olan ergen artık kendi kişiliğini geliştirmek ve kendisi olmak için büyük bir arayışa girer. Bu arayış ve ailenin korumasından çıkma çabaları, çocukluk döneminde dayanak noktası bulamamanın yarattığı korkunun yeniden gündeme gelmesine yol açar.

 

Çocukluktaki güven veren kaynakların kaybı endişe vericidir. Ergenlikle birlikte rahat ve büyülü bir dünyaya sırt çevirerek sancılı bir yolda ilerlemek gerekir. Bu yola girmek tehlikeli, ama kaçınılmazdır.

 

Ergenlik Öncesi ve Ergenlik Sonrası Psikozları

Fizyolojik olgunlaşma sürecinin doğal sıkıntılarının aşırı bir biçim alması, kişinin deneyimleri yaşamada zorlanmasına, ağır olgularda ise davranışın ve öğrenmenin bütünüyle çözülmesine ve yıkıma uğramasına yol açar. Çeşitli belirtilerle seyreden bu çağ psikozlarının ortak özellikleri akut krizlerdir: Bu krizler, bilinç bozukluğunda gözlenenlere benzer.

 

İyileşme daha kısa sürede gerçekleşebilir ve hastalık öncesi zihinsel işlevler yeniden kazanılabilir. Daha ağrı olgularda erişkindekine benzer bir şizofreniye doğru gidiş görülebilir.

 

Rolünün Üstesinden Gelen Anne

Çocuk hastalıkları uzmanı D. W. Winnicott’un tanımladığı “birincil annelik endişesi”, annenin çocuğunun bütün gereksinimlerini anında ve uygun bir biçimde karşılayabilme yetişidir. Bu özel yeti annenin kendini çocuğuyla özdeşleştirmesi, çocuğun verdiği sinyalleri doğru biçimde algılaması ve değerlendirmesi yoluyla kazanılır. “Yeterince iyi” bir anne asla yanılmayan yetkin bir insan değildir. Basit ve doğal şeyler yapan, bebeğinin gelişimine destek olarak onu kendi ayaklan üzerinde duracağı bir yaşama hazırlayan sıradan bir kadındır.

 

Normallik yaşamın ilk anlarından ve yaklaşımlarından başlayarak hastalık biçimine dönüşebilir. Bebek çeşitli nedenlere bağlı olarak karşılanmayan gereksinimlerinin yarattığı sürekli ve şiddetli bir ruhsal gerginliğe uğrar. Annenin ya da onun yerini tutabilecek birinin bulunmaması ya da annenin bebeğiyle iletişim kurmada yeterli olmaması ve bebekte derin izler bırakan diğer olumsuz olaylar bu ruhsal gerginliğe yol açar. Bebek artık dayanamadığı durumdan kurtulmak için bütün gereksinimlerinden vazgeçerek kendini güçlü hissettiği büyülü iç dünyasına sığınır. Bu dünyada her deneyim yalnızca duyusal algılama aracılığıyla yaşanır. Ama bu deneyimler hiçbir zaman duygu, istek ve düşünce düzeyine ulaşmaz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

 Paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...