Renan Oluşturma zamanı: Nisan 22, 2013 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 22, 2013 Fiziksel belirtilerle seyreden bazı hastalıkların altında psikolojik bir bozukluk yatar. Bu fiziksel belirtiler bilinçaltındaki derin çatışmalarda bir savunma biçimi olarak ortaya çıkar. Küçük yaşlarda görülen astım krizi, anne-baba-çocuk üçgenini sarmalayan bir ilişki bozukluğuna ilişkin belirgin bir uyarı işareti olabilir. Yaşamın ilk yılında bebekler beden dilini yalnızca bedenle ilgili şeyleri değil, aynı zamanda heyecan ve gereksinimlerini de anlatmak için kullanırlar. Bu anlatım dönemi vücut kaydının yerini yavaş yavaş zihinsel kaydın almasına değin sürer. Böyle bir dönüşüm duygu ve duyumların bedende yaşanmalarına gerek kalmaksızın zihinde canlandırılmalarını ve korunmalarını sağlar. Çocuk henüz bilinçli olarak aktaramadığı şeyleri çoğu kez bedeniyle ifade etmeye çalışır. Astım gibi baş ağrısı da herhangi bir organik nedenin bulunmadığı durumlarda, ilişki bozukluklarının, aile içi gerilimlerin, okul sorunlarının bir belirtisi biçiminde ortaya çıkar. Baş Ağrısı Baş ağrısı büyüme çağında çok sık görülen yaygın bir rahatsızlıktır. Olguların yüzde 80'e varan bölümünde baş ağrısı organik bir nedene bağlanamadığı için “birincil” olarak tanımlanır. Hemen her dört çocuktan birinde rastlanan bir sorun olması nedeniyle, bu konuya gösterilen ilgi büyüktür. Pediyatri çocuklarda görülen baş ağrılarının klinik ve tedavi biçimlerini belirlemenin ötesinde bunları ortaya çıkaran etmenleri önleme üzerinde de durur. Gerçekten de yeni bir yaklaşıma göre, baş ağrısını yalnızca bir belirti olarak belirleme ve değerlendirmeyle yetinmemek, gözlemleri daha ileri götürmek, çocuğun duygusal dünyasına ve çevresindeki ortama da inerek olguyu bir bütün olarak incelemek gerekir. Klinik Tablolar Çocukluk ve ergenlik çağlarında görülen klinik tabloların çok çeşitli olmasına karşın, belirli gruplara özgü özellikler de vardır. Çeşitli baş ağrıları arasında basit migren kesinlikle en kolay rastlanan biçimdir. Bu baş ağrısına sıklıkla karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma eşlik eder. Nöbet sırasında çocuk huzursuz olur, rengi sararır, başındaki yaygın bir ağrıdan şikâyet eder. Klasik migren ise başta görme bozuklukları olmak üzere hareket kasları ve duyularla ilgili belirtilerle birlikte ortaya çıkar. Buna karşılık salkım tipi baş ağrısı çocuklarda ender görülür. Ortaya çıkış dönemi 6-8 yaşlar arasındadır; 10-12 yaşlar arasında yeniden belirir. Genellikle çocuğun okula başlamasıyla bağlantılı olarak ortaya çıkar. Daha sonra çocuğun ilkokuldan ortaokula geçmesiyle yeniden belirtiler başlar. Bundan başka ağrı nöbetinin ortaya çıkış zamanı da özellik taşır. Sabahın ilk saatlerinde şiddetli olan ağrı, bayram ve tatil günlerinde hemen hiç hissedilmez. Baş Ağrısı-Okul İlişkisi Okula başlamak çocuğun topluma ilk katılışı anlamına gelir. Dünyası genişleyen çocuk, kendisi hakkında bir yargıya varacak kişilerle ilişkiye girer. Yeni arkadaşlar ve dostlar edinecek ve onlarla kuracağı ilişki içinde, ait olma duygusunun güçlendiğini ya da kendiliğinden azaldığını görecektir. Kendi düşüncesini artık anne babasının dışındaki yetişkinlerle karşılaştırma olanağını elde edecektir. Baş Ağrısı Belirtisinin Psikolojik Anlamı Okula gitmemek, bir sözlü ya da yazılı sınavı atlatmak için baş ağrısını bahane etmek, kendi kendini kanıtlama ve bağımsızlıktan çok, bir uyumsuzluk kaygısı ile istek arasındaki karşıtlığı ifade eder. Çocuk duyduğu gerilim ve korkulan ifade etmek, kendine ve başkalarına karşı ilk gerçek ya da düşsel hatalarını haklı çıkarmak için baş ağrısını kullanır. Baş ağrısı olan çocukların öykülerinden, hastalığın ailevi bir özellik taşıdığı (anne babadan birinin ya da her ikisinin baş ağrısı çekmiş olduğu ya da hâlâ çektiği) ve anne babanın iletişimde düşünsel, kültürel ve ussal özelliklere çok önem veren bir tutum içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ailenin Tepkileri Anne babalar çocuğun baş ağrısı rahatsızlığına bazen yanıt verirler, bazen de bu kadar küçük yaşta baş ağrısını olanaksız gördüklerinden, bir kapris olarak düşündükleri bu şikâyete pek önem vermezler. Kimi zaman da çocuğun yakınması yalnızca okula gitmemek için uydurulmuş bir bahane olarak yorumlanır. Bu durumda anne babalar, çocuğun okul başarısının düşeceği kaygısıyla, huzursuz ve sıkıntılı davranırlar. Kendilerini suçlu hissediyorlarsa, neredeyse paniğe kapılırlar. Baş ağrısının organik yapısını ortaya çıkarmak ve böylece “kötü anne baba” rolündeki sorumluluktan kurtulmak için çocuğu hekime muayene ettirip rahatlamaya çalışırlar. Aslında pek çok baş ağrısı ruhsal kaynaklıdır. Bunun arkasında ailevi gerginlikler, anlaşmazlıklar, ayrılıklar gizlidir. Çocuktaki baş ağrısı hoş olmayan ve rahatsız edici bir durumun habercisidir. Psikolojik Tanı Ne Zaman Konur ? Baş ağrısıyla ilgili olarak psikolojik bir rahatsızlık tanısının konması, öncelikle baş ağrısının organik bir kökeni olmadığını ifade eder. Bununla birlikte gerekli aygıt ya da laboratuar incelemeleri yapılmalıdır. Hastalığın ciddiyetine ilişkin açıklığa kavuşmak açısından bu tür incelemeler gereklidir. Çocuğun yaşamöyküsünün ve içinde yaşadığı çevrenin dikkatli bir biçimde değerlendirilmesi, çocuğun ruhsal yapısı ve aile ortamı hakkında bilgi sahibi olmayı sağlayacaktır. Böylece çocuğu ona acı veren psikolojik ve fiziksel belirtilerden kurtarmak için gerekli düzeltmelere gidilecektir. Hekime Ne Zaman Başvurmak Gerekir ? Hastalığın psikolojik nitelikte olduğu durumlarda bireysel ve ailesel psikoterapi gereklidir. Özellikle söz konusu rahatsızlık günlük yaşantıya sürekli bazı ağır koşullandırma ve kısıtlamalar getiriyorsa ve ilaç kullanımım ya da bazı önlemlerin alınmasını gerektiriyorsa, kesinlikle hekime başvurulmalıdır. Çocuğun insanlarla ilişkilerine olumsuz bir biçimde yansıyan baş ağrısı, çocuğun kendi yeteneklerine güven duygusunu ve kendine saygısını da tehdit eder. Dolayısıyla büyümesi ve olgunlaşması için temel önem taşıyan, yaratıcılığa ve oyuna dönük hareketlerini engeller. Spor Etkinliği Çocuklukta ve özellikle ergenlik döneminde spor etkinliği, düzenli ve sürekli bir biçimde uygulandığında, yapılanmakta olan bir kişilik için yeri doldurulamayacak nitelikte bir önem taşır. Bedensel egzersizler çocuğun zekâsını uyardığı gibi içindeki gerilimi ve saldırganlığı atması için bir boşalma yolu sağlar. Ayrıca çocuğa olası duygusal çatışmaları aşmasında yardım eder. Öte yandan spor çocuğu başka kişilerle karşılaşmaya ve yeni ilişkiler kurmaya yöneltir. Asıl ilişkinin rekabetten çok, işbirliği yapma, yardımlaşma ve insanın kendi yeteneklerine bağlı olduğunu algılamasına yarar. Çocuğun günlük yaşamın karmaşasında üzerinde durulmayan, anlamsızlaşan önemli değerleri tanımasını sağlar, ona hareketi ve doğayı sevmeyi öğretir Psikolojik gelişim evreleriyle ilgili kuramsal bilgiler, psikosomatik rahatsızlık ve çocuğun yaşı arasındaki yakın ilişkinin belirlenmesine olanak vermiştir. Anneyle ve dış çevreyle özel etkileşim biçimlerine, ayrıca çocuğun yaşına bağlı olarak belirli belirtiler ortaya çıkmaktadır. Yaşamın ilk yıllarında ilişkilerdeki bozukluğun erken bir işareti biçiminde ortaya çıkan rahatsızlıklar çoğunlukla geçici bir nitelik taşır. Bir başka deyişle anne-çocuk ilişkisindeki geçici bir zorluktan kaynaklanan psikosomatik rahatsızlıklar düzeltilebilir. Daha ciddi ve derin boyutlardaki sorunların dışavurumu olarak gelişen rahatsızlıklar ise kronikleşebilir. Belirtinin ortadan kaldırılmasında en önemli görev anneye düşer. Anne nasıl davranacağını bilmeli ve ilişkiyi düzeltmelidir. Astım Astım ilk gelişme döneminin en klasik psikosomatik oluşumlarından biridir; özellikle okul öncesi dönem çocuklarında sık görülür. Okul döneminde kaybolmaya yüz tutar ve olguların büyük bölümü ergenlik çağında iyileşir. Astımın temelinde alerjik, enfektif ve psikolojik etmenler yatar. Ayrıca çocuğu hastalığa karşı daha duyarlı ve zayıf kılan genetik bir yatkınlık da söz konusudur. Hastalığı ortaya çıkaran etmen ne olursa olsun, akut nöbet her zaman aynı biçimde kendini gösterir: Başlangıç etmeni histamin boşalımına neden olur. Histamin bronşların kasılmasına (bronkospazm) yol açar. Bronş kasılmasının başlıca sonucu ise solunum sıklığının değişime uğramasıdır. Klinik açıdan gözlemlendiğinde, astım birden ortaya çıkar ve aralıklarla aynı biçimde yinelenen bir solunum nöbeti olarak kendini gösterir. Huzursuzluk, kesik kesik öksürme ve ürtiker (kurdeşen) gibi bazı ön belirtiler astım nöbetini haber verir. Çocuk özellikle gece saatlerinde bir boğulma duygusuyla, hava açlığına ve göğüste sıkışmaya eşlik eden ani bir solunum güçlüğüyle uyanır. Gözle görülür ölçüde rahatsız ve sıkıntılı olan çocuk kendini bu durumdan kurtarmanın yollarını arar. Yataktan kalkar, ağlar, annesinden pencereyi açmasını ister ve herhangi bir biçimde solunum yapmasını sağlayacak her şeyi dener. Nöbet genellikle yarım saat sonra geçer. Çocuk halsiz ve korkmuş bir haldedir. Astımlı çocuklar üzerindeki incelemeler ve yapılan görüşmeler, ilk astım nöbetinin duygusal bir sarsıntı sonucunda geliştiğini ve sonraki nöbetlerin de oldukça belirgin durumlarda, örneğin çocuğun aynı yerde ya da aynı ortamda yaşadığı bir ayrılık sonucunda ortaya çıktığını göstermektedir. Astımlı Çocuğun Profili Tıp yazınında hastalığa kesinlikle yol açan bazı önemli yapısal özellikler belirlenmiş olmakla birlikte, astımlı çocuğa özgü psikolojik bir profil çizilmemiştir. Astımlı çocuk duyguları çabuk değişebilen, uysal, kaygılı, çatışmalı durumlara dayanamayan, saldırganlığını önemli ölçüde baskılayabilen ve tepkileri az bir çocuk olarak tanımlanır. İçinde bulunduğu bağımlılık duygusu nedeniyle, kendini korumak ve güvenliğini sağlamak için sırtını çevresindeki insanlara hiç ayrım yapmaksızın dayar. Astımlı Çocuğun Ailesi Astımlı çocuktan söz ederken, çocuğun anne babasına, özellikle anne-çocuk ilişkisine de değinmek gerekir. Bazı araştırmalarda anne ve babanın psikolojik profilleri de çizilmiştir. Baba genellikle karısının etkisi altındadır; çocuğun eğitimiyle ilgili her türlü kararda edilgen davranır ve çocuğa karşı son derece koruyucudur. Anne ise annelik görevinin bilincine tam varmış değildir. Çocuğuna karşı kabulleniri ve reddedici davranışları arasında kararsız bir tutum sergiler. Çocuğun Yaşıyla İlişkili Olarak Görülebilecek Rahatsızlıklar Takvimi • 3-6. aylar arasında nedeni belli olmayan karın ağrısı; • ilk altı ayda kusma; • ikinci altı ayda iştahsızlık; • 8-24. aylar arasında egzama; • 3-4 yaşlarına doğru karın ağrıları; • 5 yaşında astım; • 6-7 yaşlarında baş ağrısı. Astım Belirtisinin Psikolojik Anlamı Böylesine bozuk bir ilişki içinde yaşayan çocuğun ancak güvensizlik ve kaygı duyacağını, annesine hastalıklı bir biçimde bağlanarak bu duruma tepki göstereceğini anlamak çok zor değildir. Bu arada astım nöbeti sıklıkla yardım ve sevgi istemenin tek biçimi olarak ortaya çıkabilir. Gerçekten anne akut nöbetin ortaya çıkardığı tablodan etkilenerek, bütün ilgi ve özenini çocuğuna yöneltir. Böylece olası tek sevgi alışverişinin hastalık yoluyla gerçekleştiği bozuk bir durum ortaya çıkmış olur. Çocuğun aile ortamından belirli bir süre uzaklaştırıldığı durumlarda, bu patolojik ve bozuk iletişimin göstergesi olan solunum rahatsızlığının gerilediği görülmüştür. Bu uygulamayla solunum sorunu çözülmekle birlikte, çözümü zor ve sancılı başka bir sorunun gündeme geldiği unutulmamalıdır: Çocuğun ailesinden uzaklaştırılması. Önlem Hastalığın varlığına ilişkin kuşku yaratmayacak kesin bir bozukluğun söz konusu olduğu durumlarda, astımlı çocuğa yaklaşımda özellikle nöbetlerin ortaya çıkmasını önleyecek biçimde davranmak gerekir. Uygulamada olduğunun tersine yalnızca akut nöbeti önlemeye yönelik ve çoğu kez yalnızca farmakolojik nitelik taşıyan bir girişimle sınırlı kalınmalıdır. Aslında astım nöbetlerini önlemek için aile bireylerine yönelik sağlık eğitimi ve onların bu konudaki duyarlılıklarının artırılmasıyla başarılı sonuçlar alınabilir. Böylece çocuğun hastalığını alevlendiren psikolojik ve klinik risk etkenlerinin giderilmesi daha kolaylaşacaktır. Bundan başka olumlu bir çözüm için doğru bir tanıya varılması zorunludur. Kuşkulu bir tanı, yalnızca astım belirtisinin ruhsal kökenli olup olmadığının anlaşılamaması açısından değil, aynı zamanda tedavi seçimine karar verme ve yönlenme açısından da sakıncalıdır. Hastalığı başlatan neden, enfeksiyon ya da alerjiyle de ilgili olabilir. Bu durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra bazı uzun süreli sınırlama ve kısıtlamalar uygulanır. Hastalığın verdiği rahatsızlıklara dayanmak ve bunların üstesinden gelebilmek için çocuğa ve ailesine psikolojik destek verilmesi gereklidir. Özellikle kendisi için tehlikeli ve zararlı pek çok şeyle birlikte, yaşabileceği ve yaşamaya değecek daha pek çok şeyin bulunduğu konusunda çocuğa güven vermek gerekir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.