Jump to content

Modern İnsanın Psikolojik Analizi...


Renan
 Paylaş

Önerilen Mesajlar

Günümüz insanı tek tipleşmiş, aynı tornadan çıkmış bir karakter örüntüsü içersinde görünüyor.

 

Günümüzün şık giyimli, bakımlı, güzel konuşan, gülmesi, espri biçimi, velhasılı çoğu söz ve eylemi birbirine benzeyen bireylerine kısaca "modern" insan deniliyor. Peki modern insan sadece bu görünen ve bilinen "kusursuz" yüzünden mi ibarettir?

 

"Modern birey duygu odaklıdır."

 

En başta günümüzün insanı duygu odaklı bir yaşam algısına sahiptir. Duygularını her şeyin temel kıstası olarak görür. Olayları nesnel özellikler açısından değil; “Seviyorum, hiç hoşlanmadım, içim ısınmadı, nefret ettim, çok kızdım, itici, gıcık…” gibi duygu odaklı bir anlayışla değerlendirir.

 

En çok, “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” türü kitaplar okumayı sever. Bu tür kitapların tamamen düzmece olan içeriğine bayılır. Ancak bir gün eşi, “Valla karıcığım bana kızma, ne yapayım, yüreğim götürdü” diyerek başka bir kadına yönelse anında deliye döner. Görülüyor ki modern birey aynı zamanda tutarsızdır. İşine geldiği gibi davranır.

 

"Modern birey yemeğin tatlısını, duyguların abartılısını sever."

 

Abartılı sevgi demek olan romantizm onun hayatının en önemli gayesidir. Evliklerde, eş seçiminde hep bu özelliği arar. Tutkulu, abartılı bir sevgiyi (ki abartılı bir sevgi sürdürülebilir değildir.) gerçek sevginin en güçlü ölçüsü olarak bilir. Sık sık manasız kaprisler yaparak geçici ayrılıklar oluşturmayı, sonra da ağlayarak ve hırçın bir tavırla aniden geri dönüşler yapmayı sevginin güçlü bir göstergesi olarak değerlendirir.

 

"Modern birey didişmecidir."

 

Çok konuşmayı, her söze en mantıklı şekilde cevaplar vermeyi özgüvenlilik, eğitimlilik ve zeka gösterisi olarak yorumlar. Partneriyle konuşurken her söze mutlaka cevap vermeye, sürekli haklı olmaya, daima baskın çıkmaya çalışır. Bununla karşıdakini yoracağını, suni ve yapmacık bulunacağını, bu zorlama gayretin kendisini sıcak insani özgünlükten adım adım uzaklaştıracağını, sonuç itibariyle de itici bir hale getireceğini düşünmez.

 

"Modern birey gösteriş hastasıdır."

 

Mesela sevgilisiyle dışarıda gezerken ona yaslanarak yürür. Gözleri sürekli sevgilisinde, karşısındakilere, “Şuan dünya umurumda değil” mesajı vermeye çalışır. Bu abartılı sevgi davranışlarıyla partnerine de, “Seni toplum kurallarını dışlayabilecek, bu kuralları görmezden gelebilecek kadar çok seviyorum.” demektedir.

 

Oysa muhatap olan partner bu kuralsız davranıştan ötürü, her ne kadar o an için memnun görünse bile, orta ve uzun vadede derin bir kuşkuculuğun içine düşer. Beynini ansızın, “Acaba doğru bir kişiyle mi birlikteyim” sorusu kemirmeye başlar. Bir süre sonra boğulduğunu, sıkıldığını hisseder, gizli yahut açık davranışlarla uzaklaşmaya arayışları baş gösterir. Duygu bazlı çalışan modern insan aklı bunu önceden fazla sezinleyemez.

 

Onun için önemli olan sadece o an için ne hissettiğidir, söz konusu hayatı yaşamak olduğunda gün sadece bugündür, yarını düşünmek gereksizdir. Yarınını sanki başkası yaşayacakmış gibi sürekli ihmal eder. Oysa sadece bu günü değil, yarını da yaşayacak olan kendisidir. Ancak o bunu pek anlamaz. Çünkü modern birey anlamak istemediği şeylere karşı kuşatma altındaki Budapeşte kalesinin kapısı kadar kapalıdır.

 

"Hissetmez ama söyler."

 

Modern birey çabucak, “Canım, hayatım, aşkım, tatlım” der. Bu sözleri söylemek için gerçekçi nenleri olması gerekmez. Çünkü bu şekilde konuştuğunda tatlı dilli, sıcak, samimi, sevecen, aranılan özellikte bir kişi olarak çevresinde daha yüksek bir kabul görür. Böylece bu sözlerin, kökünde yer alan duygularla olan bağını günden güne koparır.

 

"Modern birey laf sokmayı çok sever."

 

Modern birey terslemeyi, kolayca yok demeyi sever. Hele hele de laf sokmaya bayılır. Bunu yaptığında kendisini daha bir önemli hisseder. Zaten tüm derdi kendisini nasıl hissettiğidir. Adeta hisleriyle kafasını yemiş dense yeridir.

 

"Modern insan kuşkucudur."

 

Karşılıksız yapıldığı söylenilen bir şeyi anlayamaz, mutlaka altında bir çıkar arar. Karşılıksız selam bile vermek istemez. Biri selam verse bunu kuşkuyla karşılar, “Acaba…” diye yorumlar. O kişiye bazı hal ve hareketleriyle sanki suçluymuş gibi muamele eder. Elinden geldiği nispette burnundan getirir.

 

"Modern birey çok duygusaldır."

 

Her zorlukta ağlamaya meyillidir. Ağlamak çok makbul bir tepki olarak görülür. Oysa duygusallık demek çok çabuk etkilenmek, çok hızlı duygu değişimleri yaşamak demektir. Bu ise psikolojimizi çabucak yoran, ruhsal dengemizi sık sık allak pullak eden bir duygusal yaşantı biçimidir.

 

"Modern insan sabırsızdır."

 

Modern birey sabrı meyveleri olgunlaştıran zaman olarak görmez, boş yere acı çekmek olarak algılar. Dünyaya bir kere geldiğini, zamanın su gibi geçtiğini düşünür, o yüzden de istemediği, hoşlanmadığı, özellikle de zoruna giden her şeyden anında kurtulmak ister. Bunu yaparken çoğu zaman, istenilen bir sonucun alınabilmesi için gerekli olan zaman unsurunu gözden kaçırır, haliyle de başarısız olur.

 

Ortaya çıkan her, “Çok isteyip de başaramama” sonucu kendisini daha fazla yorar. Böylece ömrü, ya istemediği bir psikolojiden sürekli uzak durma gayreti ya da derhal kurtulma çabası içinde geçer. Bu sıkıntılı mücadele süreci ekstra yorulma ve yıpranma demektir haliyle!

 

"Modern birey çok tanrılı bir dine sahiptir"

 

Modern birey tek yaratıcıya inananları “tabu, doğma, şu zamanda...” diyerek yadırgar, ama kendisi başta kendi aklı olmak üzere haz duygusu, maddiyat gibi şeylere tapınır. Yani o esasında (ilkel putperest kavimlerdeki gibi) çok tanrılı bir inanca sahiptir.

 

O sadece bunu değil; mesela çok paranın bir yerden sonra kısır bir döngüye düşüreceğini, sözgelimi kişinin para verip ikinci bir ev alacağını, sonra da bu evi kiraya verip yine para alacağını, bu döngünün böyle bir ömür sürüp gideceğini de düşünemez. Kazanabilme umudu olan sadece para ile mutlu olacağını sanır. Çok fazla parayı gözü kesmeyen ise sadece evlenerek! Görüldüğü üzere modern birey çok abarttığı mutluluğu sürekli bir şeylere sahip olmada, yani sonuçta görür! Böylece asıl mutluluğun kaynağı olan süreci atlar.

 

"Düşünmeyi sevmez. Bu soylu eyleme hindi gibi düşünmek diye aşağılayıcı bir kulp takar."

 

Haddizatında o düşünmeyi, hele hele de derin düşünmeyi de sevmez hiç. Çünkü derin düşününce görebileceklerinden, farkına varabileceklerinden korkar. O görmeden bakmayı, farkına varmayacak kadar düşünmeyi, daha çok ise eğlenmeyi sever. Onun davranışlarına yön veren gizli bir ilahı da amaçlaştırdığı eğlence anlayışıdır. Eğlenceyi düşüncesini uyuşturmak, yani sosyal bir narkoz olarak kullanır!

 

"O mutluluğu hep sahip olmada görür."

 

Gözü kulağı, aklı fikri, kavuştuğunda en fazla üç – beş günlük ömrü olan “sahip olma” sonucundadır hep! Oysa her sahip olma sonucu sonrasında yaşanılan düş kırıklıkları onu daha başka şeylerin sahibi olma hedefine kilitlemekten, böylece yüreğine başka düş kırıklıklarının tohumunu ekmekten başka bir işe yaramaz!

 

Çok zeki olduğu düşünülmesine karşın modern birey bu acı sonu ancak yaşlanınca, tüm duyguları dünyadan el - ayak çekince anlayabilir. Modern birey bu tipik süreci yaşamı boyunca çevresinde onlarca kişide görse bile anlayamaz, o illa ki aynı şeyi kendisi de yaşayacaktır! Çünkü çok kıskançtır o. “Herkesten benim neyim eksik” diye düşünür. Herkesin yaşadığını -kim bilir belki bir şey vardır diyerek- kendisi de bizzat yaşamak ister! Böylece başkalarının hayatında defalarca yaşanmış şeylerden ders almaz, her seferinde tekrar tekrar yaşayarak boş yere bir sürü bedel öder!

 

"Modern birey cimridir."

 

Karşılıksız günahını vermez adama! Hatta eşine bile! “Ben o kadar şöyle davranıyorum, ama o davranmıyor” diye sızlanır durur sürekli! Yani “karşılık beklemeden yapılan şey” demek olan iyiliği bile karşılık bekleyerek yapar. Bir de bunu ilk fırsatta insanın başına kakar. Baktı olmadı, kalkar bu sefer de kendisini enayi gibi görür. Oysa, “Gül veren elde her zaman bir gül kokusu kalması” misali iyilik edenin ruhunda yaptığı iyiliğin hoş bir esintisi kalır. Bu bile başlı başına iyilik yapmak için nedendir ama o bunu bilmez!

 

"Modern birey çok süslüdür."

 

O doğal "süsleme" ihtiyacını yanlış yorumlamış, bu ihtiyacını dışını daha ziyade süsleyerek giderme hatasına düşmüştür. Oysa aç olan ruhudur. Ruhu ise dışı değil, ancak içi süslemek doyurabilir.

 

Nitekim sürekli dışı süsleme ile ruhunun bir türlü doymadığını, bir süre sonra eskisi gibi artık ilgi de çekemediğini gören modern insan daha uç süsleme arayışlarına kalkışır. Bu şekilde sürekli ruhuyla didişme, çatışma ve kaos halindedir. Güzelim saatlerini bu uğurda harcar. Bu yıpranmışlık, solmuşluk, sararmışlık olarak tenine; mutsuzluk, sıkıntı, bezmişlik, usanmışlık olarak da ruhuna sirayet eder.

 

Tabiî ki zamanla!

 

"Modern birey komplekslidir."

 

O içinden ziyade dışına önem verdiği için, dışsal özellikler bağlamında ileri gitmiş ülkelere ve onların insanlarına karşı gizli ya da açık bir hayranlık duygusu, dolayısı ile de garip bir özenti davranışı içindedir. Bu özenti onun kendi değerlerini hor ve hakir görmesine, aşağılık komleksi içine girmesine yol açar. Bu ve başka sebeplerle ortaya çıkan, gelip ruhun odağına çöreklenen bu kompleks dışarıya asabi yüz ifadeleri, laf çarpma, ruh örseleme, küçümseme, alınganlık, iğneleyicilik, kıskançlık, umursamazlık gibi özellikler olarak yansır.

 

"Modern birey abartıcıdır."

 

O en çok kendi doğrularını, başkalarının ise yanlışlarını abartır. Yine bazı duyguları da… Özellikle diline doladığı “özgüven, kendine güven” kavramlarını çok kullanır. Kendine güveni sürekli yetersiz bulur. Bunu yaparken elinde nesnel bir ölçüm aleti falan da yoktur. Bunu tespit ederken ki tek kriteri bu konuda kendisini nasıl hissettiğidir. Yani ölçü tamamen subjektif duygularıdır. O duyguların çoğu zaman gerçeği yansıtmayacağı gerçeğini bilmez. Bildiğinde ise buna fazlaca inanmaz.

 

Bu konuda kendisini yeterli görse bu sefer de, “Çocuğum kendine daha çok güvensin istiyorum” der. Kendine ne kadar çok güvenirse o kadar iyi olacağını düşünür. Oysa kendine güvenmekle ne kanatlanıp uçabilir, ne ölümsüzlüğü yudumlayabilir ne de bu sırf duygusuyla her işi başarabilir. Çünkü iş başarmak başka pek çok şeyin bir arada olmasını gerektirir. Bu duygunun -kendince-yeteri kadar olmayışını bazı eksikliklerin ve başarısızlıkların tek gerekçesi olarak görür.

 

Tüm bunlara bakınca zamane insanına -sırf bu zamanda yaşıyorlar diye- modern birey demek ne kadar doğru, onu da size bırakıyorum!

 

Kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetirmiş. Biri bizi topyekün asimile etmek için yeni olan, bu zamana ait olan her şeye "modern" diyerek fena mı kandırdı yoksa, ne dersiniz?

 

Psikolog

İzzet Güllü

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

 Paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...