Jump to content

Kasîde-i Bürde


İη¢ιѕєℓ

Önerilen Mesajlar

KASÎDE-İ BÜRDE:

İslâm âlimlerinin meşhûrlarından ve evliyânın büyüklerinden Muhammed bin Saîd Busayrî hazretlerinin, sevgili Peygamberimizi öven meşhûr kasîdesi. Bu kasîdeyi rüyâsında Peygamber efendimize okuduğu ve Peygamber efendimiz de ona bürdesini yâni hırkasın ı hediye ettiği için bu kasîdeye Kasîde-i Bürde denilmiştir.

İmâm-ı Busayrî hazretleri felç olmuş, bedeninin yarısı hareketsiz kalmıştı. Bu sırada Peygamber efendimizi medh eden, öven bir kasîde yazdı. Rüyâda Resûlullah'a okudu. Peygamber efendimiz kasîdeyi beğenip, arkasından mübârek hırkasını çıkardı ve İmâm -ı Busayrî'ye giydirdi. Bedeninin felçli yerlerini de mübârek eli ile sığadı. Uyandığında, Resûlullah efendimizin bereketiyle şifâ bulup, vücûdunda felç kalmadığını gördü. Hırka-i Seâdet de arkasında idi. Onun için bu kasîdeye Kasîde-i Bürde denildi. Bürde, hırka palto demektir. İmâm-ı Muhammed bin Saîd Busayrî 1295(H. 695) senesinde vefât etti. (M. Sıddîk bin Saîd)

Çeşitli dillerde doksandan fazla şerhleri (açıklamaları) olan Kasîde-i Bürdeye, Kasîde-i Bür'e (Şifâ kasîdesi) diyenler de olmuştur. (Kâtib Çelebi)

Kasîde-i Bürde'den bâzı beytlerin tercümesi şöyledir: Hazret-i Muhammed'in kerem (cömertlik) yağmurlarından, Bir damla olmak ister, bilcümle peygamberân. Zâhirî ve bâtınî, rûhânî ve cismânî, Varlıkların hepsinden odur Hakk'a sevgili. Hudutsuzdur zâtının fazîlet ve kemâli, Mümkün değil anlatma dil ile kemâlini.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaside-i Bürdenin Türkçe Okunuşu

E min tezekküri cirânin bi zî selemin,

Mezecte dem'an cerâ min mukletin bi demin.

 

Em hebbeti'r-rîhu min tilkâi kâzimetin

Ve evmeda’l-berku fi'z-zalmâi min idamin

 

Femâ liayneyke in kulte ekfüfâ hemetâ

Ve mâ likalbike in kulte estefik yehimi

 

E yahsebu’s-sabbu ennel-hubbe münketimun

Mâ beyne münsecimin minhü ve muztarimin

 

Levlâ’l- hevâ lem turık dem'an alâ talelin

Ve lâ erikte zikri'l-bâni ve'l-alemi

 

Fe keyfe tunkiru hubben bâ'de mâ şehidet

Bihî aleyke, udûli'd-dem'ı ve's-sekami

 

Ve esbete'l-vecdü hattay abretin ve danâ.

Misle'l-behârı alâ haddeyke ve'l-anemi.

 

Neam serâ tayfü men ehvâ fe-errekani

ÜVe'l-hubbu ya'terizu'l-lezzâti bi'l-elemi

 

Yâ lâimî fî'l-hevâ'l-uzriyyi mâ'zireten

Minnî ileyke ve lev ensafte lem telümi

 

Adetke hâliye lâ sırrî bi müstetirin.

Ani’l- vüşâti ve lâ dâî bi münhasimin.

 

Mehadteni'n - nusha lâkin lestü esmeuhû.

lnne'l-muhibbe ani'l uzzâli fî samemin.

 

İnnî e tehemtü nâsîha'ş-şeybi fî azelî,

Ve'ş - şeybü eb'adü fî nushin ani't - tûhemi.

 

Fe inne emmâreti bi's-sûi me't-te'azet

Min cehlihâ bi nezîri'ş - şeybi ve'l- heremi.

 

Ve lâ eaddet mine'l - fî'li'l -cemili kırâ

Dayfin eleme bi re'sî gayre muhteşemi

 

Lev küntü a'lemü ennî mâ uvakkıruhû.

Ketemtü sırren bedâ lî minhü bi'l-ketemi

 

Men lî bi reddi cimâhin min gavayetihâ

Kemâ yüreddü cimühu'l-hayli bi'l-lücümi

 

Felâ terüm bi'l-meâsi kesre şehvetihâ

lnne't-teâme yukavvî şehvete'n-nehimi

 

Ve'n-nefsü ke't-tıflı in tühmilhü şebbe alâ

Hubbi'r-redâi ve in teftımhü yenfetimi

 

Fasrıf hevâhâ ve hâzir en tüvelliyehû

İnne'l-hevâ mâ tevellâ yusım ev yesımi

 

Ve râihâ vehye fî'l-a'mâli sâimetün

Ve in hiye's-tahleti'l-mer’â felâ tesümi

 

Kem hassenet lezzeten li'l-mer'i kâtileten

Min haysü lem yedri enne's-semme fî'd-desemi

 

Vahşe'd-desâise min cûin 'le min şebiin

Fe rubbe mahmasatin şerrun mine't-tuhâmi

 

Ve'stefrigi'd-dem'a min aynin kadi'mteleet

Mine'l-mehârimi ve'l-zem himyete'n-nedemi

 

Ve hâlifî'n-nefse ve' ş-şeytâne va'sıhimâ

Ve in hümâ mehadâke'n-nusha fet-tehimi

 

Velâ tutı' minhümâ hasmen velâ hakemen

Fe ente ta'rifü keyfe'l-hasmi ve'l-hakemi

 

Estagfîrullâhe min kavlîn bilâ amelin

Le kad nesebtü bihî neslen lizî ukumi

 

Emertüke'l-hayre lâkin mâ'temertü bihî

Ve me'stekamtü femâkavlî leke's-tekami

 

Velâ tezevvedtü kable'l-mevti nâfîleten

Velem usalli sivâ farzın velem esumi

 

Zalemtü sünnete men ahya'z-zalâme ilâ

Eni'şteket kademâhü'd-durre min veremi

 

Ve şedde min segabin ahşâehû ve tavâ

Tahte'l-hicâreti keşhan mütrefe'l-edemi

 

Ve râvedethü'l-cibâlü'ş-şümmü min zehebin

An nefsihi fe erâhâ eyyemâ şememi

 

Ve ekkedet zühdehü fîhâ zarûretühû

İnne'z-zarûrete lâ ta'dû alâ'l-lsami

 

ve keyfe ted'û ile'd-dünyâ zarûretü men

Levlâhü lem tahruci'd-dünyâ mine'l-ademi

 

Muhammmedün seyyidü'l-kevneyni ve's-sekaleyn

Ve'l-ferikayni min urubin ve min acemi

 

Nebiyyünâ’l-âmirü'n-nahi felâ ehadün

Eberre fî kavlî lâ minhü velâ neami

 

Hüve'l-habîbü'l-lezî türcâ şefâatühü

Li külli hevlin mine'l-ehvâli muktehımi

 

Deâ ilallühi fe'l-müstemsikûne bihî

Müstemsikûne bi hablin gayrı munfasımı

 

Faka'n-nebiyyine fî hâlkın ve fî hulukın

Velem yüdanûhü fj ilmin ve lâ keremi

 

Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün

Gürfen mine'l-bâhri ev reşfen mine'd-diyemi

 

Ve vâkıfûne ledeyhi inde haddihimi

Min nuktati'l-ilmi ev min şekleti'l-hikemi

 

Fehve’l-lezî teme mâ’nâhu ve sûretühü

Sümme's-tafâhü hibîben bâriü'n-nesemi

 

Münezzehün an şerikin fî mehâsinihi

Fe cevheru'l-husni fîhi gayrı munkasımi

 

Da'me'd-deathü'n-nâsârâ fî nebiyyihimi

Vâ'hküm bimâ şı'te medhan fîhi va'htekimi

 

Fensüb ilâ zâtihî mâ şi'te min şerafîn

Vensüb ilâ kadrihî mâ şi'te min izâmi

 

Fe inne fadle Resûlillâhi leyse lehû

Haddün fe yu'ribe anhü nâtıkun bi femi

 

Lev nâsebet kadrehû âyâtühû ızamen

Ahyâ'smühû hîne yüd'â dârıse'r-rimemi

 

Lem yemtehınna bimâ ta'ye'l-ukûlü bihî

Hırsan aleynâ felem nerteb velem nehimi

 

A'ye'l-verâ fehmü mâ'nâhü fe leyse yürâ

Lil-kurbi ve'l-bu'di minhü gayru munfehımi

 

Ke'ş-şemsi tezharu li'l-ayneyni min buudin

Sagîreten ve tükillû't-tarfe min ememi

 

Ve keyfe yüdrikü fî'd-dünyâ hakîkatehû

Kavmün niyâmün tesellev anhü bi'l-hulumi

 

Fe meblegu'l-ilmi fîhi ennehû beşerun

Ve ennehû hayru hâlkı'llâhi küllihimi

 

Ve küllü âyin ete'r-rüslü'l-kirâmü bihâ

Fe innemâ't-tesalet min nûrihi bihimi

 

Fe innehû şemsü fadlin hum kevâkibühâ

Yüzhirne envârehâ li'n-nâsi fî'z-zulemi

 

Ekrim bi hâlkı nebiyyin zânehû hulukun

Bi'l-husni müştemilin bi'l-bişri müttesimi

 

Ke'z-zehri fî terefîn ve'l-bedri fî şerefîn

Ve'l-bâhri fî keremin ve'd-dehri ti himemin

 

Keennehû vahve ferdün fî celâletihi

Fi askerin hîne telkahu ve fî haşemin

 

Keenneme'l-lü'lüü'l-meknûnü fî-sadefîn

Min mâ'diney mantıkın minhü ve mübtesemi

 

Lâ tıybe ya'dilü türben zamme a'zumehû

Tûbâ lî munteşıkın minhü ve mültesimin

 

Ebâne mevlidühü an tîbı unsurihi

Yâ tıybe mübtedein minhü ve muhtetemi

 

Yevmün teferrese fîhi'l-fürsü ennehümü

Kad ünzirû bi hulûli'l-bü'si ve'n-nikamı

 

Ve bâte eyvânü Kısrâ Vehve münsadi'un

Ka şemli ashabı Kisrâ gayre mülteimi

 

Ve'n-nâru hâmidetü'l-enfâsi min esefin

Aleyhi ve'n-nehru sâhi'l-ayni min sedemi

 

Ve sâe sâvete en gâdat buhayretühâ

Ve rüdde vâridühâ bi'l-gayzl hîne zamî

 

Keenne bi'n-nâri mâ bi'l-mâi min belelin

Huznen ve bi'l-mâ; mâ bi'n-nâri min daremin

 

Ve'l-cinnü' tehtifü ve'l-envâru sâtıatün

Ve'l-hakku yazharu min mâ'nen ve min kelimi

 

Amû ve sammû fe i'lânü'l-beşâiri lem

Tüsmâ've bârikatü'l-inzâri lem tüsemi

 

Min bâ'di mâ ahbâra'l-akvâme kâhinühüm

Bienne dînehamü'l-mu'vecce lem yekumi

 

Ve bâ'de mâ âyenû fi'l-ufkı min şuhubin

Munkaddaten vefka mâ fî'l-arzl min sanemi

 

Hattâ gadâ an tarikl'l-vahyi münhezimün

Mine'ş-şeyâtîni yakfû isre münhezimi

 

Keennehüm hereben abtâlü Ebrehetin

Ev askerun bi'l-hasâ mln râhateyhi ramî

 

Nebzen bihî bâ'de tesbîhin bi bâtnihimâ

Nebze'l-müsebbihi min ahşâi mültakımı

 

Câet li da’vetihil eşcâru sâcideten

Temşî ileyhi alâ sâkın bi lâ kademi

 

Ke ennemâ setarat setran limâ ketebet

Fürûuhâ min bedîil hattı fil lekami

 

Mislül ğamâmeti ennâ sâra sâiraten

Tekıyhi harra vatıysin lil hecîri hamî

 

Aksemtü bil kameril münşakkı inne lehû

Min kalbihî nisbeten mebrûratel kasemi

 

Ve mâ havel ğâru min hayrin ve min keramin

Ve küllü tarfin minel küffâri anhü amî

 

Fes sıdkı fil ğari ves sıddîku lem yerimâ

Ve hüm yekûlûne mâ bil ğâri min erimi

 

Zannül hamâme ve zannül ankebûte alâ

Hayril beriyyeti lem tensüc ve lem tehumi

 

Vikâyetullâhi ağnet an müdâafetin

Mined dürûı ve an âlin minel ütumi

 

Mâ sâmaniyed dehru daymen vestecartü bihî

İllâ ve niltü civâran minhü lem yüdami

 

Ve leltemestü ğıned dârayni min yedihî

İllestelemtün nedâ min hayri müstelemi

 

Lâ tünkirul vahye min rü’yahü inne

lehû kalben izâ nâmetil aynâni lem yenemi

 

Fe zâke hıyne bülûğun min nübüvvetihî

Fe leyse yünkeru fîhi hâlü muhtelemi

 

Tebârekallâhü mâ vahyün bi müktesebin

Ve lâ nebiyyün alâ ğaybin bi müttehimi

 

Kem ebraet vasaben bil lemsi râhatühû

Ve atlakat eriben min ribkatil limemi

 

Ve Ahyetis seneteş şehbae da’vetühû

Hattâ haket ğurraten fil a’surid dühümi

 

Bi ârıdın câde evhıltel bitâha bihâ

Seyben minel yemmi ev seylen minet arimi

 

Da’nî ve vasfî âyâtin lehû zaherât

Zuhûra nâril gırâ leylen alâ alemi

 

Feddürrü yezdâdü husnen ve hüve müntezamün

Ve leyse yenkusu kadran ğayra müntezami

 

Fe mâ tetâvele âmâlül medîhi ilâ

Mâ fîhi min keramil ahlâkı veş şiyemi

 

Ayâtü hakkın miner Rahmâni muhdesetün

Kadîmetün sıfatül mavsûfi bil kıdemi

 

Lemm takterin bi zemânin ve hiye tuhbiruna

Anil meâdi ve an âdin ve an iremi

 

Dâmet ledeynâ fe fâkat külle mu’cizetin

Minen nebiyyîne iz câet ve lem tedümi

 

Muhâkkemetün fe mâ yübkıyne min şühebin

Li zî şikâkın ve lâ yebğıyne min hâkemi

 

Mâ hûribet katta illâ âde min harabin

A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemi

 

Raddet belâğatühâ da’vâ muârıdıhâ

Raddel ğayûri yedel cânî anil hurami

 

Le hâ meânin ke mevcil bahri fî mededin

Ve fevka cevherihî fil husni vel kıyemi

 

Fe lâ tüaddü ve lâ tuhsâ acâibühâ

Ve lâ tüsâmü alel iksâri bis seemi

 

Karrat, bihâ, aynü, kârîhâ, fe, kultü, lehû

Le kad zaferte bi hablillâhi fa’tesımi

 

İn tetlühâ hıyfeten min harri nâri lezâ

Etfâ’te harrâ lezâ min virdiheş şiyemi

 

Ke ennehel havzu tebyazzul vücûhü bihî

Minel usâtı ve kad câühû kel humemi

 

Ve kes sırâtı ve kel mîzâni ma’dileten

Fel kıstu min ğayrihâ Gin nâsilen yekumi

 

Lâ’ta’ceben li hasûdin râha yünkiruha

Tecâhülen ve hüve aynül hâzikıl fehimi

 

Kad tünkirul aynü dav’eş şemsinin ramedin

Ve yünkirul femü ta’mel mâi min sekami

 

Yâ hayra men yemmemel,âfûne ,sahâtehû

Sa’yen ve fevka mütûnil eynükir rusümi

 

Ve men hüvel âyetül kübrâli mu’tebirin

Ve men hüven nı’metül uzmâli muğtenimi

 

Serayte min Haraminleyken ilâ Harâmin

Kemâ seral bedrü fî dâcin minez zulemi

 

Ve bette terkâ ilâ en nilte menzileten

Min kâbe kavseyni lem tüdrek ve lem terumi

 

Ve kaddemetke cemîul enbiyâi bihâ

Ver rusülü takdîme mahdûmin alâ hademi

 

Ve ente tahterikus seb’at tıbâka bihim

Fî mevkibin künte fîhi sâhıbel alemi

 

Hattâ izâ lem teda’şe’ven li müstebikin

Mined dünüvvi velâ li müstenimi

 

Hafadte külle makâmin bil izâfeti iz

Nûdite bir ref’i mislel müfredil alemi

 

Keymâ tefûzü bir vaslin eyyi müstetirin

Anil uyûni ve sirrin eyye müktetemi

 

Fehurte külle fihârin ğayra müşterakin

Ve cüzte külle mekâmin ğayra mzüdehami

 

Ve celle mikdârumâ vullite min rutebin

Ve azze idrâkü mâûlite min niami

 

Büşrâlenâ ma’şeral İslâmi inne lenâ

Minel ınâyeti ruknen ğayra münhedimi

 

Lemmâ deallahü dâıynâ li tâatihi

Bi ekramir rusüli künnâ ekramel ümemi

 

Râat Kulûbel ıdâ enbâü bi’setihî

Ke neb’etin eclefet ğuflen minel ğanemi

 

Mâ zâle yelkâhüm fî külli mu’terakin

Hattâ hakev bil kanâ lahmen alâ vedami

 

Veddül firâra fe kâdû yağbitûıne bihî

Eşlâe şâlet meal ıkbâni ver ruhami

 

Temdıl leyâlî ve lâ yedrûne ıddetehâ

Mâlem tekün min leyâlil eşhuril hurumi

 

Ke ennemed dînü dayfün halle sâhate hüm

Bi külli karmin ilâ rahmil îdâ karimi

 

Yecürru bahra hamîsin fevka sâhibatin

Termî bi mevcin minel ebtâli mültetımi

 

Min külli müntedi bin lillâhi muhtesibin

Yestû bi müste’silin lil küfri mustalimi

 

Hattâ ğadet milletül İslâmi ve hiye bihim

Min ba’di gurbetihâ mevsûleter rahimi

 

Mekfûleten ebeden minhüm bi hayri ebin

Ve ba’lin fe lem teytem ve lem teimi

 

Hümül cibâlü fe sel anhüm müsâdimehüm

Mâzâ raev minhüm fî külli müstademi

 

Ve sel Huneynen ve sel Bedran ve sel Uhuden

Fusûle hatfin lehüm edhâ minel vehami

 

El musdıril biydı humran ba’de mâ veradet

Minel ıdâ külle müsveddin minel lememi

 

Vel kâtibîne bi sümril hattı mâ terâket

Aklâmühüm harfe cismin ğayra mün’acimi

 

Şâkis silâhı lehüm sîmâ tümeyyizühüm

Vel verdü yemtâzü bis sîmâ mines selemi

 

Tühdî ileyke riyâhun nasri neşrahüm

Fe tahsebüz zehra , fil ekmâmi külle kemî

 

Keennehüm fî zuhûril hayli nebtü ruben

Min şiddetil hazmi lâ min şiddetil huzumi

 

Târet kulûbül ıda min be’sihim ferkan

Femâ teferrake beynel behmi vel bühümi

 

Ve men tekün bi rasûlillâhi nûsratühû

İn telkahül üsdü fî âcâmihâ tecimi

 

 

Ve len terâ min veliyyin ğayra müntesırin

Bihî velâ min adüvvin ğayra münfesimin

 

Ehalle ümmetehû fî hırzi milletini

Kellysi halle meal eşbâli fî ecemi

 

Kem ceddelet kelimâtüllahi min cedelin

Fîhi ve kem hassamel burhânu min hasımi

 

Kefâke bil ılmi fil ümmiyyi mu’cizeten

Fil câhiliyyeti vet te’dîbi fil yütümi

 

Hademtühû bi medîhin estekıylü bihî

Zünûbe umrin medâ fiş şı’ri vel hıdemi

 

İz kalledâniye mâ tuhşâ avâkıbühû

Ke ennenî bihimâ hedyün minen neami

 

Ata’tü ğayyes sıbâ fil hâletyni ve mâ

Hassaltü illâ alel âsâmi ven nedemi

 

Fe yâ hasârate nefsin fî ticaretihâ

Lem teşterid dîne bid dünyâ velem tesümi

 

Ve men yebı’âcilen minhü bi âcilihî

Yebin lehül gabnü fî bey’ın ve fî selemi

 

İn âti zenben fe mâ ahdî bi müntekazın

Minen nebiyyi ve lâ hablî bi mün sarimi

 

Fe inne lî zimmeten minhü bi tesmiyeti

Muhammeden ve hüve evfel halkı biz zimeni

 

İn lem yekün fî meâdi âhızen bi yedî

Fadlen ve illâ fe kul yâ zelletel kademi

 

Hâşâhü en yuhrimer râcî me mekârimehû

Ev yercial câru minhü gayra muhterâmi

 

Ve münzü el zemtü efkâri medâyıhahû

Vecedtühü lî halâsî hayra mültezimi

 

Ve len yefûtel gınâ minhü yeden teribet

İnnel hayâ yünbitül ezhâre fil ekemi

 

Ve lem ürid zehrated dünyelletik telafet

Yedâ züheyrin bi mâ esnâ alâ herimi

 

Yâ ekramel halkı mâ li men elûzü bihî

Sıvâke ınde hulûlil hâdisil amemi

 

Velen yedika Rasülellâhi cahüke bi

İzil Kerîmü tecellâ bismi müntekımi

 

Fe in min cûdiked dünya ve Darratehâ

Ve min ulûmike ılmül levhı vel kalemi

 

Yâ nefsü lâ teknati min zelletin azumet

İnnle kebâire fi ğufrani kel lememi

 

Lealle rahmete Rabbi hıyne yaksimühâ

Te’ti alâ hasebil ısyâni fil kısemi

 

Yâ Rabbi vec’al recâi ğayra mün’akisin

Ledeyke vec’al hısâbî ğayra münhazimi

 

Veltuf bi abdike fid dâreyni inne lehû

Sabran metâ ted’uhü ehvâlü yenhezimi

 

Ve’zenli subhi salâtin minke dâimetin

Alen Nebiyyi bi münhel in ve münsecimi

 

Vel âli sahbi sümmet tâbiîne lehüm

Ehlet tükâ ven nükâ vel hılmi vel kerami

 

Mâ rannehat azâbâtil bâni rıyhu sabâ

Ve etrabel îse hâdil bin neğami

 

Yâ Rabbi salli ve sellim dâimen Ebedâ

Alâ habîbike hayril halkı küllihimi

 

Kaside-i Bürdenin Türkçe Anlamı

Selem ağaçlarını mı, ordaki dostları mı andın ki birden

Gözbebeğin kanlandı, gözyaşın aktı kırmızı kırmızı..

 

Yoksa bir yel mi esti Kâzime yönünden;

Yoksa Eden Dağı’nın üstünde, kapkaranlık gecede

Şimşek mi çaktı?..

 

Gözlerine ne oldu ki, “dur ağlama” desen çoşar ırmak olur;

Ya kalbine ne dersin, “yetiş huzur” dedikçe artar acısı gamı..

 

Aşk gizli kalır mı kimseden, niçin aldatır kendini insan?

Gönül yanıp dururken, gözden akarken çeşme gibi gözyaşı..

 

Aşk olmasaydı döker miydin gözyaşını böyle taze toprağa?..

Gözün uykudan kaçar mıydı, andığında Ban Ağacını, Alem Dağını..

 

Âşık inkar etse ne çıkar, gerçek şahitler var:

Yaşa batık gözler, sararmış yüz, zayıf ten ve göz çukurları...

 

Aşktan değil de neden bu peki, bir yanağında kırmızı gül;

Bir yanağında sarı gül döküntüsü, izi;

Kızılırmak, Yeşilırmak yatağı..

 

Evet, yârin hayali gelip beni birden uyandırdı;

Sevgi, zaten gelir gamlarla, mahveder vücut hazlarını..

 

Aşkım sebebiyle bana dil uzatan, utanır mıydın ki bilseydin,

Yanık aşklarıyla meşhur Özr oymağı gençlerinden daha mazurum, beterim hakçası...

 

Gizlenir gibi değil ki bu sır, işte sen de öğrendin;

Şimdi, de diyeceğini, kat by derde bir dert de sen..

Zaten yok sonu yok başı..

 

Öğüdünü esirgemedin sağol benden ama;

Tutamadım onları, çünkü tutuktur zaten sevenin kulakları..

 

Yaşlı adama, ağarmış saça, utanmadan; “yalan söylüyorsun” dedim..

Nasıl inkâr, itham edilebilir oysa, ağaran saçın beyazlığı?..

 

Günaha batık nefs, öğüt mü dinler!

Kendi karanlığına gömülmüş ak saç, nasıl ışıtsın bu karanlığı?..

 

Güzel fiillerle bir şölen hazırlayamadı nefsim;

Misafirse sessiz, ihtişamsız apak çıkageldi, karşılayan bile olmadı..

 

Bilseydim ki, yok bende bir karşılama gücü bile,

Siyaha boyadığım bir panonun ardına saklardım kendimi ve bu sırrı..

 

Kim çeker benim nefsimi bu hoyratlık alanından?..

Çılgın atları zaptedip dört döndüren süvariler gibi tıpkı..

 

Günah işleye işleye günahı bitireyim dersin belki içinden..

Boş hayal! Yemek vücudu arttırır, günah da günahı...

 

Nefs memedeki çocuktur, vaktinde kesmezsen sütten,

Koca adam olur da, hâlâ emzik ister, arar sütü mamayı..

 

Nefsine sen hâkim ol! O olmasın sana hâkim;

Çünkü nefs neye hâkim olursa, onu ya öldürür, ya soldurur hâsılı..

 

Nefs sürüsü bırakırsan yayılır her yöne; görmeli gözetmeli;

Otu çok tatlı gelen yaylalara yaymazlar koyunları..

 

Nefsin tattırdığı hazzın çoğu semm-i katildir;

Ağuyu altun tasta bal içre sunarlar, bunlar onun suç ortağı..

 

Açlığın ve tokluğun hilelerinden koru kendini,,

Evet açlığın da.. Çok açlık, tokluktan da zararlı..

 

Gözünden yaşlar boşalt ki, ne haramlar doldurmuştun vaktiyle..

Ve sığın tövbe gölgelerine, odur en serin hurma altı..

 

Şeytana ve nefsine uyma! Baş kaldır, isyan et!..

En akla yakınmış gibi gelen sözlerini bile dinleme, deş ve bul püf noktalarını..

 

Bazan hasım kılığındadır, bazan hısım, bazan hakem,

Düpedüz hilekârdırlar, ne hakemi, ne hasımı, ne hısımı!

 

Allah’ım sen affet bizi!.. Bizzat söyleyip te tutamadığımız sözlerden..

Ki andırır kısırların nesliyle öğünmesini tıpkı...

 

Sana “yap!” dedim ama ben yapmadım onu;

Sana “yol işte bu yoldur” dedim ama nefs, beni o yola bırakmadı..

 

Üstüme borç olan namazı kıldım, orucu tuttum; ama o kadar..

Ölüm, evet ölüm göz önündeyken bir parçacık arttırmadım onları..

 

Kendime zulmettim, ihmal ettim geceleri ihya sünnetini..

Can verdi gecelere namazla O, öyle ki, şişerdi ayakları..

 

Boş midesinin üstüne taş kor, derisini büzüp düğümler,

Çekilen karnına kuşak bağlardı; yine azalmazdı açlığa sabrı...

 

Altundan ulu dağlar nefsine sundular da kendilerini,

Reddetti O, gösterdi onlara gerçek ululuğu ve gerçek altını...

 

Zühd ve takvasını arttırdı, eksiltmedi o dağlarca zarûret..

Ne denli olsa da yok edemez ihtiyaç, insandaki temizliği, pırıltıyı...

 

Dünya ne oluyor ki, O ona muhtaç olsun..

Dünya O’na muhtaç ki, onun için değil midir varoluşu, yokluktan çıkışı?..

 

Bu dünyanın ve öte dünyanın, göze görünür- görünmez yaratıkların,

Acemin, Arabın, bölük bölük bütün insanlığın Hz. Muhammed’dir başı..

 

Bir eşi yoktur O’nun emir ve nehiy peygamberliğinde;

“Evet” i tam evetti, “hayır” ı tam hayırdı...

 

Her yönden hücum eden korkunun türlüsünden

Ancak O Sevgili kurtarabilir bizi, O’nun merhameti, O’nun şefaati...

 

Kim döndüyse sesine, koşup yapıştıysa O’nun eteğine,

Yapışmış oldu kopmaz bir ipe, hiç kopmaz ve tam kurtarıcı...

 

İçiyle ve dışıyla, ahlak ve yaradılışta üstündür,

öbür peygamberlerden bile;

Hiçbirinin ilmi, keremi O’nu geçemedi, O’nunkine ulaşamadı..

 

Ve hepsi umar ve bekler, Allah’ın Resûlundan;

Denizinden bir avuç su;

Yağmurundan bir damla su yollamasını..

 

Dururlar huzurunda hepsi yerli yerinde..

Kimi ilminden bir nokta,

Hikmetinden bir hareke bir kısmı..

 

Peygamber ruhu alıp peygamber vücudunu,

mükemmel peygamber olunca,

O’nu Sevgili edindi seve seve insan yaratan, insan ören Rabbi..

 

Üstünlüğünde eşit ve ortak yoktu O’na kimse;

Güzelliğiyse parçalanmaz bölünmez bir bütündü, ne çıkacak,

ne eklenecek bir şey vardı...

 

Hristiyanların kendilerine gelen Resûl için dediklerini dememek şartıyla,

Öğ öğebildiğin kadar.. Yücelt yüceltebildiğince O Hakk Kahramanını..

 

Korkmadan istediğin ölçüde şerefi bağla O’na;

İstediğin ölçüde O’nun değerlilik hakkını tanı..

 

Erginliğine yok son ki, orada durup,

Dil, cesaretini bulsun, O’nu anlatmayı..

 

Mucizeleri bile gerçeğinin yanında sönük kalır;

Yoksa ismi anılınca çürüyen kemikler bile canlanıp ayağa kalkmalıydı..

 

Aklın yetişmeyeceği tekliflerle etmedi bizi imtihan;

Bizi sevdiğinden elbet.. Biz de hemen inandık O’na..

En ufak şüphe bize yaklaşmadı..

 

O’nun gerçeğine ermekte cümle âlem âciz kaldı;

Uzak âciz kaldı, yakın âciz kaldı, acz çepçevre sardı dört yanı..

 

Güneş küçük sanılır uzaktan bakılınca;

Göz dayanmaz amma, çıplak gözle bakıldı mı..

 

İnsan nasıl bu yerde anlar O’nun gerçeğini,

Ki rüyada görsen O’nu, sana yeter ömür boyu

Bu mutluluk ve O’nun nurdan bakışları..

 

İnsanlığın bilip bileceği şu, bilgilerinin sonu şudur ancak;

O insandır ve yaratılmışların en iyisi, en güzeli, en hayırlısı..

 

Ve Peygamberlerin halka gösterdiği mucizeler,

O’ndandı, O’nun nurundandı, O’nun habercisi, O’nun öncü ışıklarıydı..

 

Çünkü O erdemlik güneşi, öbür peygamberlerse yıldızlardır,

O yıldızlar ki; Güneşten aldıklarıyla aydınlatırlar karanlıkları..

 

Gel gör ki, Rabbim O’na neler verdi, nasıl süsledi O’nu..

Ahlâkını güzellikle sardı, müjdeyle, güler yüzlülükle benek benek noktaladı..

 

Latifliği bir çiçek, dolunay şeref ve değeri..

Cömertliği bir deniz, yardımı zamandır tıpkı..

 

Tek başına bir yerde, O’nu görsen, heybetinden

Sanırsın arkasında asker, asker,asker.. bir ordu gizli, bir ordu saklı..

 

O’nun tebessümünden ve konuşmasındandır sanki;

Sedefte saklı inci, İnciler hep sedefte saklı..

 

O’nun toprağının kokusundan daha güzel var mı koku?

Ne mutlu o kişiye ki koklamış, öpmüş ola o toprağı!

 

Doğuşu açıklar bize her yönden her açıdan O’nu..

Başlangıcı da iyi O’nun, sonu da..

Hoştur doğuşu ve batışı..

 

O doğum günü ki, iyi farkına vardı İran, indiğinin

Kendisi için korku, kendisi için ceza, kendisine cehennem âzabı..

 

Göçtü, darmadağın oldu Kisra’nın saray duvarları o gece..

Devleti de, bu duvardan başlayarak yarıldı, çatladı ve dağıldı..

 

Son nefesini verdi, korkudan mecûsi meş’alesi..

Ve Yahudi nehri, bilinmeyen bir yere alıp gitti,

Dert yuvası başını..

 

Ve sapık Save halkı, her günkü gibi

Su aldıkları göle gittiklerinde;

Bu da nesi?.. Kurumuş kül olmuş!

Döndüler elleri boş,

Kızgın kudurmuş ve çatlamış dudakları..

 

Sanki doğmuştu ateşte su,suda ateş duygusu!..

Tabiat, o gün yoldan çıkmışları, tabiatından çıkararak karşıladı..

 

Sanki, çarpıkların ateşi sıkıldı terledi de sulanıp söndü üzüntüden;

Sularıysa hüzünlerinden ateş gibi kızdı, buharlaştı..

 

Cinler çığlık atarlar, Nurlar, saçarlarken havaî fişeklerini

Hak böyle tantanayla çıkıyordu ortaya, Hakk’ın sesi ve ihtişâmı..

 

Kör oldular, sağır oldular, felç oldular, muştuları duymadılar,

Haberleri almadılar; görmediler korkutuş yıldırımlarını..

 

“Bundan sonra o eğri dinimiz belini doğrultup ayağa kalkamaz”

Dediler, haberini verdiler kâhinleri, ozanları..

 

Gökte yıldızların aktığı görülürdü

Ve aynı anda yerde putların devrildiği, yıkıldığı..

 

Ve vahy yolundan çekilip gitti bozgun

Şeytanların şahı; bozgun askeri yerinde kala kaldı..

 

Nasıl ki, Ebrehe’nin ordusu dağılmıştı;

İki avuçtan atılanla bir ordu kör olmuş, yere saplanmıştı..

 

Allah dedikten sonra o taşların atılışı

Rabbine yalvarır yalvarmaz balığın karnından atılanın çıkışını andırmıştı..

 

Yemin ederim ikiye bölünen aya,

O’nun kalbiyle ilgili aya..And içerim aya karşı!..

 

Ve o hayrı, keremi içine alan mağaraya..

And içerim ki, Kafirlerin gözleri içerdeki Işıktan kör oldu bakamadı..

 

And içerim ki, Muhbir-i Sadık mağaradaydı ve Sıddık mağaradaydı..

Görmediler ve sandılar ki, orda, kimsecikler yoktu ve olamazdı..

 

Ne bilsinler ki, örümcek O’nun için örmüş ağını..

Güvercin, O’nun için yuva yapmış, yumurta bırakmış uçup durmaktaydı..

 

Allah isterse bir güvercin, bir örümcek ağıyla da korur,

Kat kat zırhı ve yüksek kaleleri aratmaz,

onlardan müstağni kılar insanı..

 

Ve bir örnek daha:

Çağırınca Peygamber, Ağaçlar geldi, eğildi huzurunda;

Dallarıyla, kökleriyle yürüdüler; Çünkü yok ayakları..

 

Çizgiler çekerek yol ortasına, yazılar yazarak

Güzel yazılar yazarak; dalları budakları...

 

O bulut gibi ki, O nereye giderse üstünde o da oraya gider,

O’na, gün ortasında yakan güneşe karşı gölge yapardı..

 

Dünyanın sıkıntısı binince boğazıma

Hemen sarılır, sığınırım O’na..

O hemen kurtarır bu zavallıyı..

 

İki dünyaya ait hiçbir şey yok ki, o hayır saçan elden

İstemiş olayım da almamış olayım, olmadı..

 

Aklın ermeyince hemen inkâra kalkma rüya vahiylerini;

Belki gözleri uyurdu O’nun ama, kalbi uyumazdı..

 

Nübüvvetiyle O gerçeğin doruğuna çıkmıştı

Nasıl inkâr olunabilir erginlerin rüya durumları..

 

Allah’ın alanı bu. Ne vahiy çalışmakla olur

Ve ne de bir suçtur Peygamberin gâibi çizip anlatışı..

 

Bir dokunmakla nice hastayı iyi etti eli

Nice çılgınlık zincirini kırıp mahkûmlarını kurtardı..

 

Kara kıtlık yılları oldu, O’nun duasıyla canlı ve ak

Sanki gecenin oratasında ansızın bir dolunay çıktı..

 

Bulut akıttı durdu suyu öylesine ki, o kurak vâdilerde;

Oldu her sel bir arim seli, her ırmak bir deniz ırmağı..

 

Bırak konuşayım, anlatayım o mûcizeleri:

Geceleri dağlarda yakılan şölen ateşleri gibidir âşikârlıkları..

 

İnciyi işlersen değerlenir şüphesiz;

Ama işlemesen de inci incidir; incilikte farksızdır işlenmişi, hamı..

 

Ama nasıl uzanabilir hayali övüşün o yüceliklere

Ki orda hüküm sürer o davranış ve ahlâkın hârikalar mantığı..

 

Biri Kur’an Âyetleri: Haktır, Allah’tan gelmedir,

Ezelî ve ebedîdir, sonradandır, fakat yoktur öncesi başı..

 

Zamanla kayıtlı değil getirdiği kutsal haber

Son saatten, Addan, İremden haber...

Odur mutlak haberlerin saltanatı..

 

Devam edip gidiyor O’nun hükmü. Üstündür

Öbür peygamber mûcizelerine ki, tesirleri ve hükümleri ebedî olmadı..

 

Öyle muhkemdir ki, hamlede yıkar inkârı ve şüpheyi

Tartışma kabul etmez; hâkime hakeme yok ihtiyacı..

 

Kimse karşı çıkamadı O’na. Yeltenmediler değil ama.

Düşmanı, en düşmanı bile O’na sığınmakta buldu var olmayı..

 

Belâgatı, düşmanının davasını uzaklara fırlatır:

Kötü niyetlinin elini hareminden ırakta tutmaktır zaten yiğide yaraşanı..

 

Kemmiyette anlamlar deniz dalgalarından büyük;

Keyfiyetse, güzellikte ve değerde cevahirden üstün ve san’atlı..

 

Madem okuyunca gözün, gönlün nur doldu, aydınlandı;

Zafer buldun her vakit. Öyleyse bu sağlam ipe iyi yapış, sarıl sıkı..

 

Okuyuşun, korkusundansa alev alev yanan cehennem ateşinin

İtfaiyesi budur yalnız ateşin: Yanık yürekle çağırmaktır tek şartı..

 

Sanki O şöyle bir pınar: Yüzü simsiyah olan

Gelip bir yıkanmakla bembeyaz olur; budur nur pınarı..

 

Ve O, adalette sırat gibi kıldan ince; hak ve eşitlikte de,

Hassas ve ayarlı mizan gibi, insanlar ve kâinatlar arası..

 

Bakma bilmezlikten gelişlerine, inkarlarına yüreği karaların

Onlar öyle bilir, öyle anlarlar ki... Ama ya kıskançlıkları?..

 

Eh! Öyleyse kalksın ağrıyan göz inkâr etsin, göremiyor ya,

Güneşi, gün ışığını; yaralı ağız da, alamadığından suyu, suyun lezzetini, tadını..

 

Çölde hızlı hızlı giden yoksullar; develeri

İz bırakarak giden dilek sahipleri görürsün. Yön tektir; O Hayr kaynağının evi alanı..

 

Sen ey, anlayanlar için, bizzat varoluşunla ne büyük işaret ve mûcize,

Nimetin kadrini bilenler için ne büyük nimetsin, ne büyük Hakk armağanı..

 

Ne hesabı mümkün, ne kitabı harikalarının

Ve yine de usanmaz insan bir bir anmaktan onları..

 

Kalktın bir gece, kutsal bir yerden kutsal bir yere gittin,

Kapkaranlık gecelerde dolunay nasıl ilerlerse

Alımlı alımlı..

 

Çıktın, boyuna çıktın.. Yükseldin Kâbe Kavseyne kadar,

Ki, daha önce ne kimse çıkmıştı oralara,

Ne de hayal ve ümit etmişti; bırak çıkmayı..

 

Seni öne geçirdi her yerde peygamberler, resuller,

Seni öne geçirip arkada durdular kendileri, hizmet geleneği icabı..

 

Delip yedi kat göğü geçip gittin Sen o üstün insanlarla alay alay;

Başlarında Sendin, başlarında sallanan sancak Senin sancağındı..

 

Öyle çıktın, yükseldin ki, yarışanlar kaldı yarı yolda;

Yakınlıkta ilerisi, daha ötesi kalmadı..

 

Bütün makamlar geride kaldı Makamından

Çağrıldığın o an, Tektin artık nasıl tekse; gök ve kale sancakları...

 

Devşirmek için yemişlerini gözlerden saklı

Bir buluşmanın ve gizliden gizli sırrı..

 

Topladın öğülesi gök çiçekleri, üstünlükleri tek başına;

Aştın bütün menzilleri yalnız, ıssız kalabalıksız, hızlı hızlı..

 

Tayin edildiğin iş nice ulu;

İdrakse ne kutlu sana mahsus nimetler alanını..

 

Günler geçer, geceler geçerdi; gün ne, gece ne bilmezlerdi

Ancak haram ayı geceleri yaparlardı uyku bayramı..

 

Yüzen atlar denizinin üstünden akar asker denizi,

Atlar dalga dalga deniz ileri, çoşkun kahramanları..

 

Onlar ki, koşar Allah’a doğru, yaşar Allah için;

Mahveder, kökünden söküp atar küfrü, şimşekten kılıçları..

 

Ne mutlu sana bana Ulu İslam Milleti, şuurların örgüsü;

Bize Yaratan verdi o sağlam, o yıkılmaz yapıyı..

 

Allah, bizi kendisine çağıranı, çağırınca kendisine,

O Peygamberlerin oldu, bizse ümmetlerin başı..

 

Bir arslanın nasıl ürkerse koyunlar sesinden, heybetinden,

Öyle perişan etti. O’nun çıkış haberi, inkar yobazlarını..

 

Peygamber terketmedi savaş alanını; düşman,

Çevrilinceye dek göğdelere, kasap çengellerine asılı..

 

Düşmanların gözü hep kaçışta olurdu savaşlarda;

Kol ve bacakları kıskanırlardı, kargaların kapıp kaçtığı..

 

Onlarla kurtuldu yalnızlıktan İslam Milleti, Dini;

Sanki yadellerden döndü, yurdunu buldu, sıla yaptı..

 

Allah, ordusuyla koruyacak, varlık var oldukça O’nu;

O, dul ve yetim, babasız ve sahipsiz olmadı..

 

Her biri bir dağdır savaşta, onlara çarpan, onlarla çarpışanlara

“Savaş meydanında ne gördün?” diye sor, düşmanlarına sor onları..

 

Bedire sor, Huneyne sor, Uhuda sor.. Sor bütün savaş alanlarına;

Kesin sonuç alışta, zaferde onlar mı üstündü,

yoksa kendi işinde veba mı?..

 

Kıpkırmızı çıkaranlardır kapkara vücutlara sokup

Yıldırımdan da çabuk, bunlar ak çelik kılıçları..

 

Onlar sanki kâtip, süngüler de kalemleriydi

Ve vücutlarda bir tek harfi bile noktasız bırakmazlardı..

 

Silahla donanmışlardır ve yüzlerinden tanınırlar

Seçilirken ilk bakışta nasıl hemen seçilirse ağaçlar içinde gül ağacı..

 

Her biri silahları içinde saksı içindeki gonca gibi;

Zafer rüzgarları sana armağan eder kokularını...

 

Dağlarda fışkıran çamlar gibi birden zuhur ederler atlar üstünde;

Kolanların ilmeklerin sıkılığı değil dimdik tutan onları, yüreklerin, bileklerin sağlamlığı..

 

Kalpleri, dudakları uçukladı korkudan düşmanların

Ayıramaz oldular kahramanı koyundan, kardan karanlığı,

kargadan kartalı..

 

Onlara bir ormanda rastlayan aslan bile uslanırdı,

Çünkü beraberlerindeydi Peygamberin zaferi ve duası..

 

Yok dostundan tek kişi yardımını görmesin,

Düşmanından tek kişi yemesin tokadını..

 

Dinin kanatlarını gerdi ümmet üstüne;

Gözlerden saklar orman aslan yuvalarını..

 

Ne felsefe, ne mantık durup dayanabildi,

Kur’an’ın karşısında. Fikir gecelerini ışıttı aydınlığı..

 

Yeter sana peygamber mucizesi, okumamışken bilgisi;

O “cahiliyet” çağında, öksüzlük de üste, terbiye ve ahlâkı..

 

O’nu öğer öğerim, yorulmam ve usanmam. Affa sebep umarım;

Şairlikle, devlet memurluğuyla geçen ömrün bütün suçlarını..

 

Boyna bir boyunduruk bunlar: Korkulu son hazırlar.

Sürüklediler beni; sanki ben kurbanlık bir deve, onlar ipi halkası..

 

Ah! Çocukluk etmişim; harcamışım kendimi bir ömür boyu:

Bir ömür boyu, toplamış, devşirmişim suç ve pişmanlıkları..

 

Bir de düşün nefsimin ticaret zararını,

Bir an duraklamadan din satıp alan dünyayı..

 

Ismarlama yerine hazır eşya düşkünü;

Parayı peşin alıp yiyen, malı boyuna borçlanan imalatçı..

 

Gerçi günah işliyorum ama dönmüş değilim O’na verdiğim sözden,

Kopar cinsinden değil gönlümün bağı..

 

Söz vermiştir kurtaracaktır, adıyla çağrılanı..

Ve beni O’nun adıyla çağırırlar..

 

Ve insanlık içinde kim olabilir, O’ndan çok sözünde duranı..

 

Yarın hesap gününde tutmazsa O elimden:

Sen benim için de: Vay sana!

Hey sonsuz kayan adam, uçurumlar kurbanı..

 

Haşa! O, mahrum etmez yardımından isteyeni;

Koğmaz konu komşuyu, soğuk karşılamaz kendine sığınanı..

 

Düşüncemi, şiirimi O’nu öğme yoluna koyduğum günden beri,

O oldu benim için koruyucular koruyucusu, kurtarıcılar kurtarıcısı..

 

Lütfunu esirgemez en dar elden bile O.

Çünkü: Yağmur ihmal etmez çiçeklerle süslemekte

su tutmaz yalçın dağ uçlarını..

 

Gözüm yok, bu dünyanın parasında pulunda, zerresinde.Bu türlü zehirleri..

İki avucunu açıp toplar ancak, Herem’in öğücüsü şair Züheyr takımı.

 

Ey insanların en iyisi!. En üstünü! Yalnız sana sığınılır,

Herkes için geçerli, kimsenin kurtulamadığı vakit kapıyı çaldı mı..

 

Allah’ın Resûlü, beni de bürümeye, örtmeğe yeter kurtaran örtün..

Göründüğü o gün, öç alan adıyla Yaratıcı..

 

Bu dünya ve öte dünya, senin bağış bolluğundan örnekler;

Levh ve kalem bilgisinin bilgindedir kaynağı..

 

Nefsim! Düşme umutsuzluğa büyük günah işlemişlik yüzünden..

Mutlak bağışlayan yanında, değil büyüğü küçüğünden farklı..

 

Nefsim! Düşme umutsuzluğa büyük günah işlemişlik yüzünden..

Mutlak bağışlayan yanında, değil büyüğü küçüğünden farklı..

 

Günahların büyüklüğüne göre gelir, o ne kadar büyükse o daha da büyük olur,

Umulur ki, dağıtılırken kullara Yaratanın acıyışı..

 

Rabbim! Yalvarışlarımı döndürüp çevirme bana geri;

Rahmetinden elverir bir rakam eklemeden, kapama hesabımı.

 

Rabbim! Bu kuluna yardım et, bu dünya ve öte dünyada.

Korkulu olaylar ve durumlarda yok bir parçacık olsun dayanıklığı..

 

Rabbim! İzin ver çözülsün ebedî salavat bulutları bir kez daha..

Boşansın Resûl üstüne sel sel, sicim sicim “Selam! Selam” yağmurları..

 

Ailesi üstüne, arkadaşları ve bağlıları üstüne bir kez daha.

Yaşasın bir kez daha, o sana en yakın, eli açık, gönlü ipekten yumuşak, içleri pırıl pırıl yolunun uluları..

 

Ban ağacının yaprağını, göğdesini titrettikçe tiril tiril Bad-ı Sâba,

Kızgın çöllerde ürpettiği sürece develeri devecinin şarkıları..

 

Çeviri : Sezai Karakoç

 

Ahmet Mahmut Ünlü Cübbeli Hoca Efendinin okuduğu makamla Kaside-i Bürde

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...