Melâl Oluşturma zamanı: Eylül 24, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 24, 2015 Kul hakkı ve helalleşme mevzuu İslâm dininin en hassas konusu. Ahirete bırakıldığı takdirde hesabın daha çetin geçeceği helalleşme düsturu ile ilgili çok fazla bilgi sahibi değiliz. Ölen ve irtibatı kopardığımız insanlarla helalleşmenin bir yolu olduğu gibi Allah’ın bize vermiş olduğu bu hakkı suiistimal etmemek de gerekiyor. Kıyamette müminler, cehennem üzerindeki sırattan kurtulduktan sonra cennet ile cehennem arasındaki ikinci bir köprüde durdurulur. Burada, dünyada aralarında bulunan ufak tefek mezâlimden birbirlerinin hakkını vererek hesaplaşıp, paklanarak arındıkları zaman bunların cennete girmelerine izin verilir.” diye rivayet ediyor Buhari. Bu hadis bize her insanın Allah’a karşı vazifelerinin hesabını verdikten sonra dünyada herhangi bir şekilde hakkını yediği kardeşiyle de hesaplaşmadan cennete giremeyeceğini işaret ediyor. Hakkına girdiğimiz insanlarla daha dünyadayken helalleşmek bu derece önemli İslâm dininde. Nitekim Peygamber Efendimiz (sas), bir hadisinde, “Kıyamet gününde haklar, mutlaka sahiplerine ödenecektir; öyle ki boynuzsuz koyun için dahi boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.” buyuruyor. Kul hakkı mevzuu bu kadar hassasken işlediğimiz hatayı ve günahı itiraf etme noktasında çekinip karşımızdaki insandan gerektiği gibi helallik isteyemiyoruz. Ya da hakkına girdiğimiz insanın ölmüş olması veyahut iletişimimizin kopmuş olması helalleşme mevzusunu kolayca bir kenara bırakmamıza sebep olabiliyor. Oysa ki hesabı ahirete bırakmamak adına yapılabilecek pek çok şey var. Helalleşme mevzuunda düşülen en büyük yanlışlardan biri maddî ya da manevî hakkına girdiğimiz bir insandan genel manada helallik istemek. Oysa ki Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Abdülkerim Ünalan, ne için helallik istendiğinin özellikle belirtilmesi gerektiğini söylüyor: “Diyelim ki sen adamın milyarlarca lirasını almışsın ama adamın bundan haberi yok. Gidiyorsun helallik istiyorsun. Adam da bunu aranızda bir tanışıklık söz konusu olduğu için genel bir helalleşme zannediyor ve hakkını helal ediyor. Bu doğru değil. Kişinin ne olduğunu bilmesi lazım. Aynı şekilde bir insanın yüz lirasını almakla iki yüz lirasını almak farklı şeyler. Adam belki yüz lirayı helal edebilir ama iki yüz lirayı etmeyecektir.” Bunun haricinde kişinin karşısındaki insanla helalleşmek için somut bir nedeni yoksa sadece geçirdiği vakit, yapılan sohbetler için helallik istiyorsa bu durumda genel bir helalleşme yeterli oluyor. [h=2]Gazeteye ilan vererek de olsa helalleşeceğin insanı bul[/h] “Bir kimse kardeşinin haysiyetine yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.” hadisi, ahirette hesaplaşmanın ne kadar çetin geçeceğinin bir başka delili. Bu sebeple ölmeden önce dünyadayken hesaplaşmayı bitirmek gerekiyor. Ancak hakkına girdiğimiz insan öldükten sonra pişman olup bir çıkış noktası arayışına geçebiliyoruz. Bu gibi durumlarda Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan, şöyle tavsiyelerde bulunuyor: “Eğer hak yeme mevzuu maddî bir şeyse yani o insanın malından almışsa bu durumda ‘bu parayı ona verseydim o kimlere verirdi’ diye mirasçılarını araştırıp, durumu izah edip, parayı onlara verebilir. Ancak helallik konusu kalp kırma, iftira atma gibi manevî bir durumsa o zaman en azından ölünün arkasından dua etmek, bol bol Kur’an-ı Kerim okuyup ruhuna göndermek hiç yoktan iyi olacaktır.” Bu konuda bir başka sıkıntı da helalleşilmesi gereken insanla tüm irtibatı kesmiş olmak ve ona ulaşamamak. Böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında gazeteye ilan vermek suretiyle bile olsa kişiyi bulmak için tüm çabayı sarf etmek gerekiyor. Yine de bir sonuç alınamıyorsa onun adına ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunarak, hayır hasenat işlemeyi de ‘hiç yoktan iyidir’ diye yorumluyor Ünalan ve ekliyor: “Ancak bu hayır işinden sonra kişi bulunursa ona durumu izah edip, ben senin hakkına girdiğim için senin adına hayır yaptım, ister o hayrı kabul et istersen o hayrın niyetini üstüme alayım, senin hakkını maddî olarak sana ödeyeyim demesi gerekiyor.” [h=2]Cenaze töreninde ‘helalleşme şovu’ yapmak doğru değil[/h] Helalleşme mevzuunda maalesef bazen çok da hoş olmayan durumlar yaşanabiliyor. Cenaze esnasında hoca, merhum/merhume adına helallik isterken bir kişi herkesin ortasında ‘hakkımı helal etmiyorum’ diye bağırabiliyor. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan, bu gibi hadiseleri ikiye ayırarak şöyle bir yorum yapıyor: “Tabii ki kişi hakkımı helal etmiyorum deme yetkisine sahip, ancak bunu herkesin içinde şov yapar gibi ifşa etmek doğru değildir. Ölen adam zalim ise ve onun yaptığı haksızlıkları herkes biliyorsa o zaman sesli bir şekilde dile getirmek daha doğru olabilir. Çünkü en azından hayatta kalanlar bu durumdan ibret alır ve hak yemekten uzak dururlar. Ancak söz konusu durum iki insan arasında özel bir şeyse, kimse bilmiyorsa böyle bir harekette bulunmak uygun değildir. Belki de o kişi senin hakkını yemedi, bu durumda eğer ifşa ediyorsan onu da ispatlaman gerekir.” [h=2]Hakkını helal etmek, etmemekten daha hayırlı[/h] Helallik söz konusu olduğunda genel olarak hak yiyenin ve helalleşmeden ahirete göç edenin akıbetinden söz edilir. Oysa ki karşısındaki kişiyi affeden, hakkını helal eden ve hesabı ahirete bırakmayan insanın bu davranışı İslâm dinine göre daha efdal bir amel. Nitekim Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan, Allah tarafından kişiye verilen bu hakkın suistimal edilmemesi gerektiğini söylüyor: “Siz insanları affederseniz sizin için daha hayırlıdır, diye buyruluyor Kur’an-ı Kerim’de. Yani bizim dinimizde affetmek çok önemli. Her ne kadar Allah, hakkımızı yiyenlerle hesaplaşmayı bize bırakmışsa da bunu çok fazla suistimal etmemek gerekir. Çünkü kişi hakkını helal etmezse sürekli arada kin tutma, kalp kırıklığı, düşmanlık gibi husumetler olur. Bu sebeple giden geri gelmiyor diye düşünüp hakkını helal etmek, İslam dininde daha makbuldür.” Nur Suresi’nin bu konudan bahseden 22. âyeti ise şöyle: “Bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.