Olcix Oluşturma zamanı: Aralık 30, 2015 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 30, 2015 Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl, sinekler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir adamın üç oğlu varmış. Bu adam birgün hastalanıp ölmüş. Aradan zaman geçmiş, birgün eve yiyecek getirmek için üç oğlan ava çıkmış. Akşama kadar ormanda dolaştıkları halde, bir türlü av bulamamışlar. Hava kararınca, ormanın bir kenarına çekilip uzanmışlar. İki büyük kardeş, hemen uyumuş. En küçükleri ise uyuyamamış. Oturup karanlıkta etrafına bakınmaya başlamış. Bu sırada gözüne bir ışık gözükmüş. Belki yiyecek bir şey bulurum diye ışığın geldiği yöne doğru yürümeye başlamış. Işığın geldiği yere varınca bir de ne görsün? Büyük bir ocağın üzerinde kocaman bir kazan kaynıyor. Taşları üst üste koyup çıkmış, kazanın içine bakmış. Kazanın içinde insan eti varmış. Küçük oğlan çok korkmuş. Hemen üst üste koyduğu taşlardan inmeye başlamış. İnerken, sağdan soldan kırk tane dev çıkıvermiş ortaya. Küçük oğlan, korkudan az daha dilini yutacakmış. Kaçamayacağını anlayınca, durmuş. Devler, dişlerini göstere göstere oğlanın yanına gelmişler. Ona: “İnsanoğlu, burada ne arıyorsun?” diye sormuşlar. Küçük oğlan: “Hiç, ne arayacağım, gezmeye gelmiştim!” demiş. Devlerin başı: “Burası gezme yeri değil, kazanda pişme yeridir. Şimdi seni de kazana atacağız. Eğer bu kazana girmekten kurtulmak istiyorsan, kazanı içindeki insanlarla beraber yere indirip tekrar ocağa koyman lâzım!” demiş. Küçük oğlan, kırk tane devin kaldırdığı bu kazanı nasıl kaldıracağını düşünmeye başlamış. O böyle düşünürken, devlerin başı ona: “Şimdi bizim uyku zamanımız geldi. Hepimiz şurada yatıp uyuyacağız. Biz uyuduktan sonra sen hiç gürültü etmeden kazanı yere indir, sonra tekrar ocağa koyarsın!” demiş. Sonra devlerin hepsi bir kenara yatıp horuldamaya başlanışlar.Gök gürültüsüne benzeyen horultu sesleri, yeri zangır zangır sallıyormuş. Onlar horladıkça yer sallanmış, yer sallandıkça da kazan ocakta yerini değiştirmiş. Ertesi sabah uyanan devler, küçük oğlanı hemen yakalamışlar. Ona: “Kazanı yere indirip tekrar koydun mu?” diye sormuşlar. Oğlan: “Evet, koydum. İnanmazsanız bakın. Kazanı yerine koyarken dikkat etmemişim, kazanın yeri değişmiş!” demiş. Devler, şaşırıp hemen kazanın başına üşüşmüşler. Kazanın ayaklarının biraz yer değiştirdiğini görünce, bunu oğlanın yaptığını sanıp ona dokunmamışlar. Bu defa küçük oğlana başka bir şart koşmuşlar. Ona bir köşk göstererek: “Biz yıllardır burada yaşarız; ancak şu köşkün kapısını bir türlü bulamadık. Eğer bulursan sana bir şey yapmayız. Bulamazsan seni bir lokmada yutuveririz!” demişler. Küçük oğlan, çaresiz köşkün yanına gidip etrafında dolaşmaya başlamış; ancak kapısını bir türlü bulamamış. Sonra devlere demiş ki: “Bana bir torba büyük çivi ile bir çekiç getirin!” Devin biri hemen koşup çivilerle çekiç bulup gelmiş. Küçük oğlan, çivileri köşkün duvarına çakarak merdiven yapmış ve bu merdivenden evin çatısına çıkmış. Köşkün bacasından içeriye girmiş. Başlamış odaları dolaşmaya. Büyük odaların birinde beş yatak görmüş. Bu yatakların birinde ihtiyar bir adam, diğerinde ihtiyar bir kadın, ötekilerde de üç kız yatıyormuş. Hepsinin, biri başuçlarında diğeri ayakuçlarında olmak üzere ikişer mum yanıyormuş. Yatakların yanındaki tepsilerde de birer tabak yemek varmış. Küçük oğlan, beğendiği yemekleri yemiş, her yatağın başucundaki mumu da söndürmüş. Adamın yatağının yanındaki duvarda asılı duran kılıcı almış. Gürültü etmeden odadan çıkmış. Geldiği gibi bacadan çıkarak devlerin yanına dönmüş. Onlara köşkün kapısını bulduğunu, arkasından gelmelerini söylemiş. Devler, koca merdivenlerini getirip köşke dayamışlar. Küçük oğlan bacadan içeri girerek aşağıda kılıç elinde beklemeye başlamış. Yukarıdaki devlere birer birer inmeleri için seslenmiş. Köşkün bacası çok büyük olmasına rağmen devler zor sığıyorlarmış. Onun için bacadan baş aşağı inmeye başlamışlar. Küçük oğlan, bacadan inen her devin başını kılıçla bir vuruşta koparıyormuş. Bu şekilde kırk devin başını koparmış. Sonra oradan çıkıp kardeşlerinin yanına dönmüş. Bakmış, kardeşleri hâlâ uyuyorlarmış. O da yatıp uykuya dalmış. Biz gelelim köşke: Sabah olunca köşkün içindekiler uyanmışlar. Adam bakmış ki, her tarafta bir değişiklik var. Mumlar sönmüş, yemeklerin en güzelleri yenmiş. Bir de bacanın altında cansız yatan kırk devi görünce, iyice şaşırmış. Devleri kimin öldürdüğünü düşünmeye başlamış. Köşkün her tarafını aramış, kimseyi bulamamış. O zaman kendi kendine: “Köşkümün yanına bir hamam yaptırayım. Geleni geçeni parasız yıkatayım. Fakat yıkananlar para yerine başlarından geçenleri anlatsınlar. Belki bu işleri yapanı bulurum!” demiş. Adam, ertesi günü birçok usta getirtip hamamı yaptırmaya başlamış. Bir hafta içinde güzel bir hamam yaptırmış. Duyan gelmeye başlamış. Her gelen parasız yıkanıyor, başından geçenleri hamam sahibine anlatıyormuş. Uzun zamandır ormanda avlanıp geceleri ormanda yatan üç kardeş de bir hamam yapıldığını duymuş. Onlar da hemen gidip hamamda güzelce yıkanmışlar. Çıkmadan önce hamam sahibine başlarından geçenleri anlatmaya başlamışlar. İlk önce büyük oğlan, sonra ortanca oğlan hikâyesini anlatmış. Sıra küçük oğlana gelmiş. O da devleri nasıl kandırıp öldürdüğünü bir bir anlatmış. Aradığını bulan hamam sahibi: “İşte, ben de seni arıyordum. Sen ne cesur bir adammışsın be oğlum! Doğrusu kırk devin kafasını nasıl kestiğine bir türlü aklım ermedi. Sen bizi onlardan kurtardın. Onun için sana kızımın birini veriyorum. Diğer kızlarımı da kardeşlerine vereceğim!” demiş. Üç oğlan, kırk gün kırk gece süren bir düğün yapıp adamın kızlarıyla evlenmişler. Sonsuza kadar mutlu yaşamışlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.