Jump to content

Terör Bildirisine Her Kesimden Tepki Yağıyor


rihan

Önerilen Mesajlar

 

1128 akademisyenin imzaladığı PKK'ya destek bildirisine her kesimden tepkiler artarak devam ediyor. Teröre destek veren bildiri kınanırken bazı üniversiteler soruşturma başlattı. 3 ilde ise savcılıklar öğretim üyeleri hakkında re'sen soruşturma açtı.

 

Kendilerine “Barış İçin Akademisyenler” adını veren 89 üniversiteden bin 128 akademisyenin imzaladığı skandal bildiriye tepkiler çığ gibi büyüyor. Adeta terör örgütü sözcülüğü yapan akademisyenlere karşı ülkenin dört köşesindeki üniversitelerden tepki açıklamaları geldi.

Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Özel Üniversiteler Birliği Başkanı Rıfat Sarıcaoğlu, bildirinin zamanlamasının çok yanlış olduğunu ve imza atan akademisyenlerin sonuçlarına katlanacaklarını söyledi.

ÖĞRENCİLERİ DE ETKİLİYOR

A Haber'e konuşan Sarıcaoğlu, akademik özgürlük kavramının tekrar masaya yatırılması ve çerçevesinin belirlenmesi gerektiğini belirtti. Sarıcaoğlu, “Bence metinde rahatsız eden en büyük olay devletin terör yaptığı algısı. Tabi bu, üniversitedeki öğrencileri de etkiliyor. Onların da görüşü bunun aksi yönünde. Şahıslar çıkıp ben böyle bir şeyin demecini veriyorum diyorsa bunun da bir sonucu olacaktır muhakkak. Bizim kendi kurullarımızın değerlendirmesinin de sonucu olacaktır” ifadelerini kullandı.

BU ZİHNİYETE KARŞIYIZ

Kayseri'deki Erciyes Üniversitesi Senatosu yazılı bir açıklama yaparak bildiriyi kınadıklarını belirtti. Açıklamada ihanet belgesini reddediyoruz. Haksız yere devletimizi suçlayan, ülkemize uluslararası gözlemci davet eden ve terör örgütüyle müzakere isteyen bu zihniyete karşıyız” değerlendirmesinde bulundu.

NEFRETLE KINIYORUZ

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi de açıklamasında, toplumun teröre karşı dayanışmasını zedelemeye dönük bazı bildiriler yapıldığına işaret edilerek, şunlar aktarıldı: “Şiddeti öven, ayrılıkçı ve ayrımcı eylem ve söylemleri teröre destek olarak niteliyor ve destek olan herkesi ve ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yönelik hain saldırıları nefretle kınıyoruz.”

DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ

Akdeniz Üniversitesi yazılı bir açıklama yaparak “Devletimizin terör konusundaki haklı mücadelesinin yanındayız” ifadelerini kullandı. Açıklamada ayrıca "Bildiriye imza atan öğretim elemanlarıyla ilgili YÖK'ün talimatı gereğince üniversitemiz yönetimi tarafından gerekli yasal sürecin başlatılacağını bildiririz" denildi.

SÖZDE AYDINLAR

Karadeniz Teknik Üniversitesi de bir açıklama yaparak, “Bir grup akademisyen, tarihsel tecrübeyi görmezden gelerek, buradan ilham alınarak kurulmuş devletimizi, iftira dolu sözlerle tarih, vicdan ve hukukun asla affetmeyeceği bir ithamın altına sokmaya çalışmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

KABUL EDİLEMEZ

Bahçeşehir Üniversitesi ise, bildiride yer alan ifadeleri kabul etmenin mümkün olmadığını bildirdi. Açıklamada "Yasa dışı silahlı güçleri görmezden gelen, Türkiye Cumhuriyeti'ni katliam yapmakla suçlayan, ayrımcı, ırkçı anlayışları nefretle karşıladığımızı, terörün her türlüsünü lanetlediğimizi saygıyla sunarız” denildi. Yalova Üniversitesi Rektörlüğü de bildirinin, üniversitelerini asla temsil etmediğini belirtti.

KARA PROPAGANDA

Yüzüncü Yıl Üniversitesi yaptığı açıklamada, bildiri kara propaganda olarak değerlendirilerek halkı kin ve nefrete sürüklemeye, ayrıştırma ve bölmeye yönelik her türlü açıklamadan hassasiyetle kaçınılması gerektiği belirtildi. Hitit Üniversitesi Rektörlüğü de bildiriyi kınadı. Rektörlük açıklamasında huzur, mutluluk ve barış ortamında bir arada yaşayan vatandaşları ayrıştırmaya yönlendirme çabaların ve kardeşlik ortamını bozmaya yönelik oyunların asla amaçlarına ulaşamayacağı belirtildi.

BİZİ TEMSİL ETMEZ

Bayburt Üniversitesi ise, akademik özgürlüğün, bir ülkenin varlığını, güvenliğini ve bekasını tehdit etmenin aracı olarak istismar edilemeyeceğini belirtti. Bildirinin, imzalayan öğretim elemanlarının kanaatlerini ifade ettiğini Türkiye'deki 150 binden fazla akademisyenin görüşlerini asla ifade etmediği belirtildi.

ÖZGÜRLÜK BU DEĞİL

Pamukkale Üniversitesi "Gaflet, dalalet ve hıyanet çizgisinde olduğunu belli eden kişilerin bildirisini nefretle kınıyoruz" derken Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi açıklamasında "Toplumla devleti karşı karşıya getiren söylemler iç barışı ve huzuru zedeler" ifadelerini kullandı. Kırklareli Üniversitesi'nden yapılan açıklamada ise "Akademik özgürlük terörü savunmak için kullanılamaz" denildi.

Soruşturma yağıyor

Terör bildirisine imza atan bazı akademisyenler hakkında üniversiteler ve savcılıklar tarafından soruşturma başlatıldı. Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Rektörlüğü bildiride imzası bulunan 3 akademisyen hakkında soruşturma başlattı.

SAVCILIK DAHİL OLDU

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörlüğü de bildiride imzası bulunan 6 öğretim üyesi hakkında soruşturma başlattı. OMÜ'deki akademisyenler için Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı da re'sen soruşturma başlattı. Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Rektörlüğü de bildiride imzası bulunan Prof. Dr. Bülent Tanju'nun istifasını istedi. Tanju hakkında ayrıca Kayseri Cumhuriyet Savcılığı da resen soruşturma başlattı. Fırat Üniversitesi'nde 6 öğretim üyesi ise bildiriyi imzalayan akademisyenler hakkında Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı da, bildiride imzası bulunan ve Bartın Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan H.D. hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Arkasındalarmış!

Terör yandaşı bildiriyi imzalayan akademisyenlerin hepsi, devleti katil olarak gösteren, PKK'ya tek bir olumsuz cümlenin geçmediği bildiriye attıkları imzanın arkasında olduklarını ifade etti. Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Türkay, “Zaten metin ortada. Bizim muhatabımız devletle, bizim taleplerimiz bunlara dönük. Gayet açık. İmzamın arkasındayım. Yoruma açık olabilir sonuç olarak biz tırnak içinde özgürlük hakkımızı kullanıyoruz ve kullandık” dedi.

HABERİM YOK, BAKACAĞIM

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mahmut Çınar, “Ben attığım imzanın arkasındayım. Başka da bir açıklama yapmak istemiyorum” derken, İstanbul Şehir Üniversitesi Yrd. Doç. Aslı Telli Aydemir de, “Bildiriye attığım imzamın arkasında duruyorum” diye konuştu. Muğla Sıtkı Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Ali Ekber Irmak ise, “Söz konusu bildiri hakkında haberim yok, buna bakacağım” dedi. Bildiriyle ilgili aradığımız akademisyenlerden, Boğaziçi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Meral Demirel, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Araştırma Görevlisi Demet Bolat, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nuray Mert ise konuşup görüş vermek istemediklerini belirtti.

Karşı bildiriye 24 saatte bin 500 imza

Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Metin Aksoy öncülüğünde yayımlanan “Akademisyenler Teröre Karşı Bildirisi”ne 24 saati geçmeden bin 500'e yakın akademisyen imza attı.

GEREKENİ YAPARIZ

Doç. Dr. Aksoy düzenlediği basın toplantısında, akademisyenler olarak terörle birlikte anılmaya karşı çıktıklarını belirttti. Bunun için Türkiye genelinde 'Akademisyenler Teröre Karşı' adıyla bildiri yayınlayıp imza kampanyası başlattıklarını belirten Aksoy "Üzerimize düşen her türlü çalışmayı üstlenmeye hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz" diye konuştu.

İki destekçi imzasını geri çekti

Selçuk Üniversitesi (SÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen, “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi”nin bildirisine verdiği desteği, barışa hizmet etmediği için geri çekti. Akyeşilmen yaptığı açıklamada bildiri metnini dikkatle incelemediğini belirterek "Bildirinin tek taraflı, barışa hizmet etmeyen bir anlayış içerisinde olduğunu sonradan fark ettim” diye konuştu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Solmaz Bunulday Hasgüler de tam okumadığı bildiriden imzasını çektiğini açıkladı.

İşte o skandal bildiri

Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi adı altında imzalanan skandal bildiride; "Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir. Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz" gibi ifadeler yer alıyor.

Devlet bahçeli: Çocuklarımızı emanet edemeyiz

Devlet Bahçeli, 10. Ankara Kitap Fuarı’nı ziyaretinde soruları cavapladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de gazetecilerin bildiriye ilişkin sorusu üzerine teröre ve özellikle Güneydoğu Anadolu'daki o hazin ve cani tavra ne siyasi partiler ne de aydınlar tarafından hiçbir şekilde destek verilmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: “Aydınlar bu ülkenin evlatları ise ülkeyi yıkmaya yönelik felakete karşı aydınlatıcı ve sahip çıkıcı bir üslup olması lazımdır. Üniversitelerimizde hainlere destek veren zihniyete çocuklarımızı emanet edemeyiz. Onun için Yükseköğretim Kurulu'nun üzerine düşeni yapması ve ayrıca da üniversite rektörlerinin bu konuda hassas olmaları lazım. Benim burada özellikle uyarmak istediğim konu hainlere destek veren ve büyük çoğunluğu araştırma görevlisi ve yardımcı doçent olarak sıfat taşıyanların üniversiteye nasıl girdiklerinin araştırılması lazım.”

Tuğrul türkeş: Kaygı verici

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, bilgileri olmadığı bir konuda bildiri yayınlamanın akademisyenlere yakışmadığını ifade etti. Türkeş, bu konuda en çok akademisyenlerin hassas davranması gerektiğine işaret ederek, “Hiç bilmedikleri bir konuda anlamadıkları bir meselede sadece güncel medya haberlerine veya dezenformasyona dayalı haberlere bağlı olarak açıklama yapmaları Türk akademik hayatı açısından kaygı vericidir” değerlendirmesinde bulundu.

Bekir Bozdağ: Aydın sıfatını hak etmiyorlar

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da açıklama yapan akademisyenlerden, olay yerlerine gidip bakmalarını istedi. Bozdağ, “Sanki bölgede bir terör örgütü yok, sanki hendekleri uzaylılar kazdı, barikatları uzaylılar kurdu, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti olmayan şeyle mücadele ediyormuş gibi. Yani bunların görecek gözleri demek ki yok, duyacak kulakları hakikati yok ve bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller. O yüzden sadece diploma almak veya isminin önünde bir takım sıfatları bulundurmak 'aydın' olarak kişinin nitelendirilmesine yetmez. Bu açıklamayı yapan aydınları da şiddetle kınadığımı ifade ediyorum. Bunların 'aydın' sıfatını hak etmediklerini düşünüyorum” dedi” ifadesini kullandı.

CHP'de çatlak

Sözde barış bildirisi CHP'yi karıştırdı. Partinin iki genel başkanı bildiriyle ilgili birbirinden farklı açıklamalar yaptı. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, yapılan çağrının yanında olduklarını açıkladı. Akademisyenlerin yanında olmaya devam edeceklerini kaydeden Tanrıkulu, “Türkiye'nin bir sorunu hakkında düşüncelerini ifade etmişlerdir. O düşüncelerinden dolayı akademisyenleri yok saymak, hain ilan etmek kabul edilebilir bir şey değildir” diye konuştu.

ARKASINDA DEĞİLİZ

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç ise Tanrıkulu'nun açıklamasına gönderme yaparak, CHP'nin bildirinin arkasında olmadığını vurguladı. Koç şöyle konuştu: “Parti olarak bu bildirinin arkasında değiliz. Ben partinin sözcüsüyüm. Düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde herkes düşüncesini, ifadesini yapar. Teröre davetiye çıkarmadan, şiddeti teşvik etmeden bu çerçevede düşüncesini ifade eder.”

 

YENİ ŞAFAK

 

Terör bildirisine her kesimden tepki yağıyor

203035.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ermenilerden özür diliyoruz kampanyasını başlatan, 1919'dan beri kürtlere verilen sözler tutulmadı diyen, son 4 maddelik bildirinin üçünde devleti eleştiren, birinde de PKK'ya ricada bulunan bu akademisyenlerin önderini tanıyanların, bu bildiri ile şaşırmış ve sırtından bıçaklanmış gibi yapmaları çok komik olmuş:P

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bunlara gelene kadar terörü destekleyenler kazık gibi duruyorlar ortada önce onların hakkından gelinmeli bu hainlerde onlardan cesaret aldıkları için böyle bir nane yemişler.

Al bendende o kadar:) Şivan perverle halaya duranlara yuh olsun..Pkk elebaşısını adam yerine koyanlara yuh olsun..Çıban başını patlatmalı önce ki sonraki pislikler akıp gitsin..Bazı kesimlerin ise pislik olarak bile bu kadar az değer görmeleri ne acı..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İşte Akillerin Erdoğan'a sunduğu rapor!

 

27 Haziran 2013 Perşembe

 

 

iste-akillerin-erdogan-a-sundugu-rapor--249023.Jpeg

Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu’nun "Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı" aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu rapor ortaya çıktı. Rapora göre heyet, Malatya, Elazığ, Hakk?ri, Van, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum ile birlikte 14 il, Yüksekova, Tatvan, Doğubeyazıt, Mutki, Güroymak ile birlikte 5 ilçe ve Altınova, Hasköy, Digor, Dağpınar, Susuz beldeleriyle birlikte toplam 24 yerleşim biriminde çalışmalar yürüttü.

 

Başkanlığını Can Paker ’in yaptığı ve Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker ve Mehmet Uçum’un yer aldığı heyetin 171 ayrı yerde 29 bin 546 kişiyle görüşmeler yaptığı belirtildi. Bu görüşmelerde 2 bin 10 kişi söz alarak, 159 kişi ve kurum hazırlık yaparak yazılı 860 kişi de toplantılar sırasında yazılı görüş bildirdi.

 

SÜRECE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

 

Raporda sürece ilişkin öneri ve talepler 6 başlık halinde toplandı. Bu talepler şöyle sıralandı:

 

1-SOSYAL PSİKOLOJİYE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

 

-Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı

 

-Bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için gayret gösterilmesi

 

-İnsani taleplerin Türkiye’nin farklı bölgelerindeki insanlar tarafından "bölünme hassasiyetiö olarak değerlendirilmemesi

 

-Diyanetin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi, veda hutbesi ekseninde kardeşlik hukukunu öne çıkarması

 

-Sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması

 

-Psikolojik travmaların izalesi için sosyal projeler geliştirilmesi

 

-Devlet tarafından haksızlığa uğratılmış tüm kişilerin itibarların iade edilmesi

 

-Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi

 

-Kardeş şehir, kardeş aile uygulaması yapılmalı

 

-Kanaat önderleri devreye sokulmalı

 

-1937 ve 1938 Dersim soykırımlarının kınanması

 

-Etnik ve mezhebi ayrımcılıklara ve asimilasyon politikalarına son verilmesi

 

-Batı bölgelerinde yaşayanlar için doğuya turizm seferberliği başlatılmalı. Batı doğuyu tanımalı, doğu batıya kendini tanıtmalı.

 

-Bu ülke artık tek din, tek dil gibi söylemleri kaldırmıyor.

 

-Tekçilikten vazgeçilmeli. Tek dil, tek millet değil, ortak vatan, ortak devlet denmeli.

 

-Devlet hem Kürt halkından hem de (yanlış ve eksik bilgilendirdiği için) Türk halkından özür dilemeli.

 

-Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmeli: Türk bayrağı, Türk milleti, ne mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, ürkiye Türklerindir, bir Türk dünyaya bedeldir gibi.

 

-CHP ve MHP olumsuz tavrını bırakmalı. Siyasiler aralarındaki cedelleşmeyi bırakmalı. Başbakan kıymetli bir iş yapıyor, işine odaklanmalı. Muhalefet de sürecin başarısı için çağırılmalı. Başbakanın davetine gelmezlerse cumhurbaşkanı çağırmalı. Kavl-i leyyin öne çıkmalı. Barış sürecinin sorumluluğu tek başına Ak Parti’nin üzerinde kalmamalı.

 

2-SİYASİ ÖNERİLER VE TALEPLER

 

A-HUKUK DÜZLEMİNDE

 

-Yeni anayasa

 

-Anadilde eğitim

 

-Seçim barajının kaldırılması

 

-Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi

 

-Yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi

 

-TMK’nın kaldırılması

 

-Siyasal genel af

 

-Öcalan’ın serbest bırakılması (bu talep Öcalan’a yakın siyasi hareketler tarafından örgütlü olarak dile getirilmiştir, ancak diğer bazı Kürt siyasi grupları da (azadi gibi) bu talebe katılmıştır. Bu talep Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi olarak ifade edilen ve ilgili bölümde yer verilen talepten farklı olarak gündeme getirilmiştir.)

 

-Gerçek demokrasi olmadan barış olmaz. Süreç karşılıklı konuşabilme, bir masa etrafında buluşabilme anlamında başarılı ama barışın tüm boyutlarıyla olabilmesi için gerçek demokrasi olması lazım.

 

-Türkiye milletvekilliği, yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı

 

-Diyanet yeniden yapılandırılmalıdır.

 

-Sivil temsilciler meclisi.

 

-Cemevleri ibadethane statüsünde yasal zeminde ifadesini bulmalıdır: 2009’da Demokratik Açılımla birlikte Alevi çalıştayları üzenlendi. Ama Alevilerin beklentilerine cevap verilmedi. Mesela Cemevlerine izin çıkmadı. Alevilerin ödedikleri vergilerle camiler inşa ediliyor ama hiç Cemevi yapılmıyor.

 

-Tüm mağdur edilenlere tazminat ödenmeli.

 

-Teorik demokrasiden pratik demokrasiye geçilmeli.

 

B-YÜRÜTME/İDARE VE GÜVENLİK DÜZLEMİNDE

 

-Sadece PKK ve silahlı güçler muhatap alınmamalı. Bölge halkı topyekün muhatap alınmalı. Şeyhleriyle, Seydalarıyla ve diğer yapılanmalarıyla birlikte.

 

-Yol kontrollerinin kaldırılması

 

-Mayınların temizlenmesi

 

-Köylere geri dönüş

 

-Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması

 

-Koruculuğun kaldırılması

 

-Koruculuk yapanların sosyal haklarının güvenceye alınması

 

-Bölgeye atanan yöneticilerin halkla uyumlu olması

 

-Çatışma dönemlerinde görev yapanların rotasyonu

 

-Atamalarda "doğu hizmetiö ifadesinin kaldırılması

 

-Yer isimlerinin iadesi (Dersim, Gever, Çolemerik, Elaziz)

 

-Cadde, okul, havaalanı gibi yerlerde İnönü, Fevzi Çakmak, Abdullah Alpdoğan, Sabiha Gökçen gibi isimlendirmelerin terk edilmesi

 

-Sol örgütler: Özellikle Tunceli’de PKK sonrası dönemde TİKKO ve MKP gibi yapılanmalara dikkat edilmeli. PKK’nın ağır silahlarının bu örgütlere bırakılacağı ifade ediliyor. Tunceli halkı bu örgütlere silahlı mücadelenin çıkmaz yol olduğunu anlatmalı.

 

-Tunceli’de şehri BBG evi gibi gözetleyen kameraların kaldırılması

 

-Tunceli’de baraj yapımlarının durdurulması

 

-Seyyid Rıza’nın mezarının gösterilmesi

 

-Dindarların sorunları da görülmeli. Devlet dinle de barışmalı. Bölgede hala Kur’an öğretenler cezalandırılıyor.

 

-Başörtüsü sorunu halledilmeli.

 

-Üniversitelerde ajanlaştırma faaliyetlerine son verilmeli.

 

-Diyanet İşleri Başkanlığıyla görüşün: ümmet dili kullanılsın. Kavmiyetçi ifadeleri çıkarsınlar. Türk kelimelerini çıkarıp Kürt yazsanız ve aynı hutbeleri Yozgat’ta okusanız ne olur?

 

-Öcalan serbest bırakılmazsa bile barışı yönetmesi sağlanmalı. Hiç olmazsa şartları iyileştirilmeli.

 

C-YARGISAL SÜREÇLER BAKIMINDAN

 

-Ergenekon operasyonlarının Fırat’ın doğusuna da taşınması

 

-Roboski olayının çözülmesi

 

-Uludere katliamından dolayı özür dilenmeli ve failleri cezalandırılmalı.

 

-Toplu mezarların ortaya çıkarılması

 

-Hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılması

 

-Geçmişte yanlış yapan yönetici, asker ve polislerin yargılanması

 

-Korkmaz Tağma gibi alenen zulmeden ve bilinen askerler yargılanmalı.

 

3- İKTİSADİ SÜREÇLERE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

 

-Yayla yasaklarının kaldırılması

 

-Sınır ticaretinin açılması

 

-Sınırların önemsizleştirilmesi politikası çerçevesinde serbest dolaşım düzenlemelerinin yapılması

 

-Yargı paketleri yanında ekonomik paketler de olmalı.

 

-Bölgenin hayvancılık, tarım (özellikle bazı bölgelerde organik tarım), arıcılık potansiyeli harekete geçirilmeli.

 

-Bölgenin turizm potansiyelini harekete geçirmeye yönelik özel girişimler olmalı.

 

4-KÜLTÜREL ÖNERİLER VE TALEPLER

 

-Eğitim sistemi baştan aşağı sıfırdan yenilenmeli. Sıkıntıların temelinde eğitim sistemi var.

 

-Medyanın kullandığı dili değiştirmesi, süreci destekleyen bir dil kullanılması

 

-Eğitim programlarının bölgeye göre yeniden yapılandırılması. Tarih ve mantık dersleri üzerine eğilmek gerekiyor.

 

-Sürece zarar veren dizilerin kaldırılması

 

-Diyarbakır cezaevinin insan hakları müzesine dönüştürülmesi

 

-Irkçı, şoven ifadelerin dağlardan ve tabelalardan kaldırılması

 

-Andımızın kaldırılması

 

-Demokrasi üniversitelerde de olmalı. Üniversitelerden siyasi baskılar da kaldırılmalı. Özgür bilim ve sanat olmalı. Gerici ve faşist uygulamalara son verilmeli. Öğrencilerin kulüp kurmasına izin verilmiyor. Hocalar ayrımcılık yaparak Kürt öğrencilerin kulüp danışmanlığını kabul etmiyor.

 

-İslami STK’lar laik ulusalcı yaklaşımlardan uzak durmalı. Hakiki İslam anlayışı uygulanmalı. Medreselerin ihyası ve toplumsal barışa katkısı sağlanmalı. Islah ve irşad hamlesi başlatılmalı. Kur’an ve sünnet ekseninde olmazsa nasıl olacak? Hamas ve El-Fetih arasında arabulucu olanlar burada niçin hamle yapmıyor? İki pınar Şeyh Said ve Said- Nursi. İade-i itibar olmalı.

 

-Akil insanlar heyeti genişletilmeli ve kalıcı olmalı. Konumunuzu biliyoruz. Karar verici değilsiniz. Ama "hakikat arayıcısıö olduğunuzu görüyoruz. Adalet adına mağdurlardan mazlumlardan yana olmalısınız. "Barış elçileri" ve "umut elçileri" denebilir. "Cemaat-i Hak". Hakkı ortaya çıkarmak için teşkil olunan ve cemaat yapan kimselersiniz. "Bilge kişiler heyetiö.

 

-Devlet anlayışı değişmeli. Bir akil insanlar heyeti de devletin askerini, polisini sürece hazırlamalı. Türk kurtlaşmasının çözümü Kürt kurtlaşması değildir. Devletin mankurtlaştırması da değildir. Ulus devlet ve kutsal devlet algısından sarf-ı nazar edip, kerim, müşfik, h?dim ve munis devlet anlayışına geçilmeli. Cumhuriyet herkese (Sünniye, Aleviye, Kürde vb.) sınır getirdi. Zaman içerisinde herkes kendisi olmaktan çıktı. Barış sürecinin selameti için devlet dinle, Ankara Anadolu’yla barışmalı.

 

-Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar yanında Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu gibi kurumlar da olmalı.

 

-Yaşayan Diller Enstitüsü mezunlarına öğretmenlik hakkı verilmeli.

 

5-SOSYAL ADALET TALEPLERİ (İstihdam, gelir güvencesi ve teşvikler vb.)

 

-İşsizlik çözülmeli

 

-Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı

 

-Gelir güvencesi için sosyal politikalar geliştirilmeli

 

-Bölgeye yönelik teşvikler artırılmalı

 

-Bölgede görev yapan özellikle polislerle ilgili çalışma koşulları düzeltilmeli ve terfi uygulamalarında eşitlik sağlanmalı (akademi mezunlarıyla yüksekokul mezunları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi, yani standart polis olarak mesleğe başlayanlar ile polis akademisi mezunu olarak başlayanlar arasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması)

 

6-DOĞAYA İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

 

-Toplumsal barış tabiatı da görmeli. Ormanlar, dereler, toprak, su bunlar da yok ediliyor.

 

-Bölgenin yok edilen, yakılan ormanları yeniden kazandırılmalı. Bölgenin ormanları yok edildi. Köy korucuları ağaç dikmekle vzifelendirilsin

 

-Bölgede (özellikle Tunceli Munzur ve Pülümür vadilerinde) yapılması düşünülen HES’ler bir kez daha düşünülmeli.

 

SÜRECE İLİŞKİN ENDİŞELER

 

Raporda görüşmelerde sürece ilişkin öne sürülen endişeler de paylaşıldı. Endişeler "Güvence" ve "Yöntem" başlığı altında anlatıldı.

 

1-Güvence çerçevesindeki endişeler

 

-Yine kandırılacak mıyız?

 

-8 defa yaşanan bu süreç 9. defa akamete uğrayacak mı?

 

-Fail-i meçhul deniyor oysa hepsinin failleri bellidir.

 

-Hiç kimse boşu boşuna dağa çıkmamıştır.

 

-Başbakan dün söylediğini bugün nakzedecek açıklamalar yapıyor.

 

-Hükümet samimi değil.

 

-Önümüzde seçimler var ve Suriye politikasından dolayı konjonktürel olarak barış istiyorlar.

 

-Sistemler zaten barışı sağlamak istemezler.

 

-Birileri bu ülkenin sahibi birileri de misafir değil.

 

-Operasyonlar durdurulmadı, yeni korucular alınıyor, yeni çete örgütler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor.

 

-Akrabalarımın kanını helal edebilirim ama boşa gitmemeli.

 

-Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin mi olacak?

 

-Kürt halkının önderini 4 duvar arasında tutarak nasıl barışacaksınız?

 

-Dilinizi değiştirmeden nasıl barışacaksınız?

 

-Akil insanlar terör ifadesini kullanabiliyor. Bu tarafsızlığı zedeler.

 

-Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı. Artık kandırılmak istemiyoruz.

 

-Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.

 

-Bölgede kontrol noktaları, akrepler, namlular çok fazla.

 

-Türk devlet aklı ve vicdanına güvenemiyoruz. Bize bu konuda nasıl bir garanti verilecek?

 

-Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor.

 

-Doğduğumdan beri hep kardeş olduğumuzu söylediler. Oysa bunu göremedik. Dolayısıyla ben artık kardeşlik değil hukuk zemininde eşitlik istiyorum.

 

-Türk Kürt kardeşliği de eşitliği doğurmayabilir. Birebir eşitlik olmadan kardeşlik söylemi de doğru olmaz.

 

-Cemaat dernekleri, vakıflar vb. kurduruluyor. Sanki Hamidiye alaylarının modernizasyonu gibi.

 

-Barış ama hangi barış? Rencide eden bir barış olmaz. Psikolojik savaşı devam ettirenler var.

 

-Yeni Şark Islahat Raporları istemiyoruz.

 

-Türk basını hala aynı kötü dili kullanıyor.

 

-İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan’a yeni fetihler düzenledi. 205’te Başbakan güzel şeyler söyledi ama sonrasında yanlış adımlar atıldı. Her iki liderin de tutumu takdire şayan. Ama kaygılarımız var.

 

-Kürtlerde şu anlayış gelişti: DEVLETE GÜVEN OLMAZ. Bu süreç umarız bu ifadeyi yalanlar. Bizlere ne verildiği soruluyor: biz kimseden lütuf beklemiyoruz, gasp edilen haklarımızı talep ediyoruz.

 

-Gerilla anneleri yavrularına kavuşabilecek mi?

 

-Geri çekilmeler için yasal güvence olacak mı?

 

-Hakikatleri Araştırma Komisyonu olacak mı?

 

-Kimlik ve inanç hakları tanınacak mı?

 

2-Yöntem ve sonuçla ilgili endişeler

 

-Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması doğru mu?

 

-Bölünme kaygısı. Kürtlere bağımsızlık mı veriliyor?

 

-Neler verildi?

 

-Proje yerli mi yoksa h?kim güçlerin dayatması mı?

 

-AKP, BDP, PKK ekseninde yürütülen bu süreçte kim kiminle?

 

-Bu heyette bulunmak sizleri vicdanen rahatsız etmekte midir?

 

-Dağda öldürülenlere şehit denilebilir mi?

 

-PKK siyasi parti olarak kabul ediliyor sizler bundan rahatsızlık duymuyor musunuz?

 

-PKK’lılar serbest bırakılacak mı?

 

-TC ifadesi çıkarılacak mı?

 

-Özerk bir yönetim kurulacak mı?

 

-Silahsızlandırma sürecinde karşı tarafa verilen tavizler nelerdir?

 

-Anayasal süreçle tatmin olunacak mı? Yoksa başka talepler mi var?

 

-Kürt siyasi hareketi ne istediğini, devlet de ne verdiğini anlatmalıdır?

 

-Barışa taraftarız ama içinde ne olduğunu bilmiyoruz.

 

-Diğer ülkelerin dayatmasıyla mı oluyor?

 

-Kürtlerle oluyor da Alevilerle niçin olmuyor?

 

-BOP kapsamında mı hareket ediliyor?

 

-İran, Irak, Suriye hep birlikte düşündüğümüzde acaba mezhep kavgasına mı çekiliyoruz.

 

-Sınır dışına çıkanlar, Suriye’de Kürt Bölgesi kurulması için mi savaşacak?

 

-Sınır dışına çıkanlar, daha sonra çok daha güçlü bir biçimde içeri girip tekrar sorun olmayacaklar mı? Bunun güvencesi nedir?

 

-Öcalan ne olacak? İçeridekiler ne olacak. Af var mı?

 

-Örgüt her şeyiyle çekilecek mi?

 

-İlerisinin neler getireceğini hiç kimse bilmiyor. Neticelerden endişe edenler var. Devlet parçalanacak mı? Bu konulara tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Daha açık konuşulmalı. Sürecin adımları anlatılmalı. Kitleleri tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Süreç seçimlere ve iç siyasete malzeme yapılmamalı.

 

-Bölünme olacak mı? Öcalan serbest bırakılacak mı?

 

-Mesela sadece etnisite sorunu değildir. Mesela Hanefilik bize dayatılıyor oysa biz Şafii’yiz.

 

-Süreç, şehit ailelerine zarar verecek mi? Haklarında gerileme olacak mı? Şehitlere verilen değer azalacak mı?

 

-Terörle mücadele döneminde görev alan güvenlik güçlerinin itibarsızlaştırılmasından endişe ediyoruz. Yakın zamana kadar kahramanken, şimdi "hain" gözü ile bakılmaktan korkuyoruz. Bizlerin yaşadığı sorunların da dikkate alınması gerekir.

 

 

 

RAPORUN SONUÇ KISMI

 

Raporun sonuç bölümünde ise değerlendirme ve tespitlere yer verildi. Bu değerlendirmeler şu şekilde dile getirildi:

 

"Bizler ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır.

 

Bu sebeple başlatılan çözüm süreci son derece önemli. Çünkü çözüm süreci, bu ülkenin büyümesinin önündeki engelleri kaldırmanın, var olan problemleri çözebilme iradesinin zeminidir. Barış içinde ve birliğimizi muhafaza ederek hem bölgede hem de bütün dünyada Türkiye’nin daha etkin bir ülke konumuna gelmesini sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır. Ülkemizde ve bölgemizde istikrarın sağlanabilmesi, ekonomik yatırımların yapılabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz açısından öncelikle silahların susması, güvenlik eksenli endişelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

 

Bu süreçle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceğine, bölgeye huzur ve refah gelebileceğine, bölge insanının şu anda 3000 dolarlarda seyreden yıllık gelir payının onlarca kat artabileceğine inanıyoruz.

 

1.Çözüm süreci, ayrılma değil, bir arada aydınlık yarınlara umutla bakabilme sürecidir.

 

2.Çözüm süreci, bir arada, eşit, kardeşçe, dostça yaşayabilme adına, geleceği hep birlikte kurabilme iradesinin cesurca ifade edilmesidir.

 

3.Türkiye’de yaşayan herkes artık bölünme endişelerini bir kenara bırakmalıdır. Çünkü bölge insanları bölünmeyi değil, dmokratikleşme ekseninde eşit vatandaşlar olarak Türkiye’nin büyümesine katkıda bulunmayı istemektedir.

 

4.Silahların susması ve çatışma ortamının ortadan kaldırılması yolunda Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar, bölünme değil, barış ve huzur ortamımızın inşası anlamına gelir. Türkiye Toplumu bir bütün olarak kan ve gözyaşı istemiyor. Artık barışın h?kim olması arzu edilmektedir.

 

5.Çözüm ve barış süreci devam ettirilmelidir. Bu sadece bir bölgenin değil, hepimizin meselesidir. Süreci her kesimin sahiplenmesini ve desteklemesini umuyoruz.

 

6.Türkiye geldiğimiz bu noktada eş zamanlı olarak hem yirminci yüzyıldan bugüne aktardığımız demokrasi eksiğini gidermek hem de yirmi birinci yüzyılın yeni demokrasi ihtiyacına yanıt vermek şansını yakalamıştır. Siyasal demokrasi açısından çağ atlamanın eşiğindeyiz. Bu şansı ancak demokrasi koalisyonunu güçlendirerek ve demokratik merkezi destekleyerek gerçeğe dönüştürebiliriz"

 

 

Kaynak : http://www.gazetevatan.com/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu-rapor--549008-gundem/

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Belki bir fark vardır da biz göremiyoruzdur. Sağlam iradeli arkadaşlar şu raporu izah etse de aydınlansak. Özellikle Andımızın kaldırılması isteğinin onaylanmasını nasıl değerlendiriyorlar?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arşivlendi

Bu konu artık arşivlenmiştir ve başka yanıtlara kapatılmıştır.

×
×
  • Yeni Oluştur...