Jump to content

Peygamber Efendimizin Şehitlere Verdiği Önem.


denmeh1

Önerilen Mesajlar

PEYGAMBER EFENDİMİZİN ŞEHİTLERLE İLGİLİ HADİSLERİ

Hz. Ömer anlatıyor: Hayber günü, Hz. Peygamber (s.a.v)’in arkadaşlarından bazı kimseler, “falanca şehit oldu, filanca şehit oldu” derken, diğer (öldürülmüş) bir adama rastladılar onun için de “falanca adam şehit oldu” dediler. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v) buna itiraz etti ve “Hayır; onun çaldığı bir hırka veya bir aba yüzünden ateşte olduğunu gördüm.” diye buyurdu ve “Ey Hattab’ın oğlu! Çık insanlara şunu ilan et ki, ‘Müminlerin dışında kimse cennete girmez’ dedi. Ben de çıkıp ‘Şunu iyi bilin ki, Müminlerin dışında kimse cennete girmez’ diyerek -insanlara- seslendim.”(Müslim, İman, 182; İbn Kesir, Ali İmran, 3/161. ayetin tefsiri).

Bu hadisten anlaşılıyor ki, devlet malı, şahıs malı, ganimet malı hepsi kul hakkıdır. Şehit de olsa bir kimse kul hakkının karşılığını ödemek zorundadır. Allah -kul hakkı da olsa- sahibini razı etmek suretiyle bazılarını bağışlayabilir. Fakat, bu hadis rivayetinde belirtildiği gibi bazılarını da cezalandırabilir. Bu hadis-i şerifi, sorunuz istikametinde birkaç madde halinde açıklamakta fayda vardır:

  • Bu hadis Müslim’de geçtiğine göre, prensip olarak sahih kabul edilir.
  • İnsanların hak-hukukuna ait olan suçlar “kul hakkı” olduğundan mutlaka sorguya tabi tutulacaktır. Sorgudan sonra, ceza görenler olduğu gibi, -başka hadislerde geçtiği üzere- hak sahiplerinin gönlü alınarak beraat edenler de olur.
  • Bu hadisin bahsettiği hadisede, diğerleri için bir ibret dersi olsun diye, cezaya çarpıldığına dair Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından durumu açıkça ifade edilmiştir. Demek ki, şehit de olsa, kul hakkı es geçilmeyen bir konumdadır.
  • Hadisin son cümlesi olan: “Müminlerin dışında kimse cennete girmez.” ifadesinden hareketle bu hırsızlık yapan zatın kâfir olduğu anlamını çıkarmak yanlıştır. Çünkü, büyük günah işleyenin de kâfir olmadığına dair bir çok ayet ve hadis vardır. Ehl-i sünnet alimlerinin görüşü de bu merkezdedir. Bu ifadeden şunu anlamak mümkündür: Cennete gitmek için sağlam ve samimi bir imana ihtiyaç vardır. Bu bir irşat üslubu olduğu için, ceza gören adamın imanını da sorgulayan bir imaj oluşturmakla muhatapların konuya dikkatleri çekilmiş ve “Acaba, çalmak imana da mani midir?” şeklinde bir istifham uyandırılmıştır. Bu üslup, hakimane bir irşat stratejisidir.

 

sehit_epa_20120708_1.jpg

Nitekim, bazı sahih hadislerde bu konuya da işaret edilmiştir:

Hz. Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: “Zina eden kimse, zina ederken mümin değildir. Hırsızlık eden kimse, hırsızlık ederken mümin değildir. İçki içen kimse, içki içerken mümin değildir.”(Müslim, İman, 100).

Bu hadis penceresinden konuya baktığımızda, suç işleyen kimsenin suçu işlediği anda, gerçek mümin olmadığını anlamak mümkündür. Bu onun kâfir olduğu anlamına gelmez. Bilakis, “bu kimsenin suç işlediği esnada, imanının sesine kulak vermediğini, imanının şuuruyla hareket etmediğini, imanlı kalbini devre dışı bıraktığını, onun feveranına rağmen, nefsinin arzu ve isteklerini yerine getirmeyi tercih ettiğini" anlamak gerekir.

sehit-003.jpg

İSLAM’DA ŞEHİTLİK VE GAZİLİK

Şehadet, ölümsüzlüğü arzulayan insana Allah’ın sunduğu bir ölümsüzlük fırsatıdır. Hz Adem(a.s) da ölümsüzlük umudu ile yasaklanan meyveden yememiş miydi? Müslümanın temel görevlerinden bir de kötülüklerle mücadele etmektir.

Enfal 36: “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar kafirlerle savaşın”

Savaşın haklı sebepleri: Şahsa, millete ve dine karşı saldırıya karşılık meşru müdafaa, yakın ve uzak tehdidi bertaraf etme.

Müslüman Allah için ölmekten ve öldürülmekten korkmaz. Bilir ki; savaşta ölürse şehit, sağ çıkarsa gazidir.

Şehitlik, Peygamberlikten sonra en yüksek manevi makamdır. Şehit iki türlüdür: Hakiki ve hükmi şehit.

Hakiki şehit: Müslüman olan biri meşru bir savaşta ölürse..

Hükmi şehit: Savaştan sonra bir süre yaşayanlar, iş kazasında, yangında, deprem,sel vb felaketlerde, doğumda ölenler.

Mensuplarına dünya ve ahiret mutluluğu vadeden dinimiz, din, vatan ve millet gibi kutsal sayılan değerlere büyük önem vermiştir. Bu değerlerin korunmasına çalışırken şehit ve gazi olanlar, Yüce Allah ve Sevgili Peygamberimiz tarafından övülmüştür. Bu hususta Al-i İmran Suresi'nin 169. ve 170. ayetlerinde:

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar hayatta olup, Rablerinin katında yaşarlar, rızıklanırlar. Allah'ın lutf-u kereminden ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan müstakbel şehit dindaşlarına da kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine dairde müjde vermek isterler." buyrulmuştur.

Sevgili Peygamberimiz de şehitlik mertebesinin yüceliğine işaret eden bir Hadis-i Şeriflerinde:

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim."

"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki bütün şeyler kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmek istemez. Sadece şehit, gördüğü itibar ve ikrâm sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve defalarca şehit olmayı ister."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...