Guest Siddhartha Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 MEŞİN KAPLI KİTAP Yaldızlı meşin kabı parçalanmış kitabı ay altında dün gece deli bir derviş gibi mumu sönmüş rahlesi yere devrilmiş gibi okudum saatlerce yaldızlı meşin kabın parçalanmış koynunda uyuklayan kitabın çevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını sandımki eşiyorum bir mezar toprağını ince el yazıları canlandı birer birer masallarda çizilen yüzleri gösterdiler iblis bir yılan oldu adem havvaya kandı kardeşini öldüren lanetli ruhu gördüm koca yahta bir gemi ummanlarda çalkandı ufuklardan güvercin bekleyen nuh'u gördüm ismaili'in topuğu kumdan çıkardı zemzem tur-u sina da musa kaldırdı kollarını asasını vurunca yarıdı bahr-i kulzem buldu ben-i israil kudüs'ün yollarını zekeriya zikrini bir sonsuz aha verdi doğdu isa bikrini meryem allah'a verdi kureyş-i muhammed'e kucak açtı medine bir ateş mezar oldu kerbela hüseyin'e sayıfalar döndükçe bunlar hep birer birer doğrulup devrildiler ay battı güneş doğdu kalbimde ateş doğdu yaldızlı meşin kabı parçalanmış kitabı varsın gömülsün diye bir ebedi uykuya attım kör bir kuyuya yazık yazık bizeki asırlarca aldandık karanlıkta çizilen izleri görmek için görüp yüz sürmek için yazık yazık bizeki bir çırağ gibi yandık ne gökten necat geldi ne bir parça merhamet çlışan esirlere isa, musa, muhammet sade bir satır dua bir tütsü buhur verdi masal cennetlerinin yollarını gösterdi ne beş vaktin ezanı ne anjelüs çanları zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları yine biz köleleriz efendilerimiz var yine her melun taşı yosunlanmış bir duvar esir efendi diye koymuş da adlarını iki bahta ayırmış arzın evlatlarını efendi işletiyor esir işliyor gene yine efendilerin gümüşlü sofrasından kar gibi ekmeğinden şarap dolu tasından kırıntı artık bile düşmüyor işleyene yine biz esir geçen her günün akşamında eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz gece yağmur inlerken evimizin damında isınabilmek için güneşi bekler gibi birbirine sokulan hasta köpekler gibi yırtık yorganımızın altında titriyoruz çiftimiz balyozumuz sonsuz çalışmamızla asırlardır bağrında inleyen kazmamızla heyecana geldide kara toprağın kalbi kendini teslim eden taze bir kadın gibi çiçeklerle donandı dünya isimli ağaç biz bu ağacımızın dibinde ölürken aç efendiler gösterip sırıtan dişlerini birer birer topluyor bütün yemişlerini efendiler ağalar evliyalar keşişler ebedi karanlığın boğulsun kollarında artık temiz ruhların aydınlık yollarında sade bir din bir hak bir kanun varsa o da işleyen dişliler Nazım Hikmet Ran Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
Meva 13.171 Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Umut işler atom reaktörleri işler yapma aylar doğar güneş doğarken ve güneş doğarken çöp kamyonları ölüleri toplar kaldırımlardan işsiz ölüleri aç ölüleri işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken köylü aile erkek kadın eşek ve karasaban saban koşulu eşekle kadın toprağı sürerler toprak bir avuç işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken ölür bir çocuk ölür bir japon çocuğu hiroşima'da on iki yaşında ve numaralı ve ne boğmacadan ne menenjitten ölür bin dokuzyüz elli sekiz de ölür bir japon çocuğu hiroşima'da dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken tombul bir adam yatağından çıkar dalgın giyinir 'bugün kimi kime gammazlamalı, amirin gözüne nasıl girmeli' işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken zenci şoförü ağaca asarlar yol kıyısında gazyağına bulayarak yakarlar sonra kimi kahve içmeye gider kimi saç tıraşı olur berberde kimi dükkanını açar erkenden kimi genç kızını öper alnından işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken mahpus kadını kolları masaya bağlı sırtüstü çıplak memeleri al kan içinde sorguya çekilir bir bodrumda sorguya çekenler cigara içer biri yirmisinde altmışlık biri gömlekleri terli kollar sıvalı ve kum torbaları elektrodlar işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneşdoğarken gülyaprağına uçak alanından sessiz pilotlar 'H' bombası yükler tepkililere ve güneş doğarken güneş doğarken otomatik silahlarla biçilir üniversitelilerle işçiler akasya ağaçları bulvarın pencereler balkondaki saksılar ve güneş doğarken devlet adamı konağına döner bir ziyafetten ve güneş doğarken kuşlar ötüşür ve güneş doğarken güneş doğarken genç bir ana bebesini emzirir işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken ben bir geceyi bir uzun geceyi gene uykusuz ağrılar içinde geçirmişimdir düşünmüşümdür hasretliği ölümü seni memleketi düşünmüşümdür seni memleketi dünyamızı. işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken hiç umut yokmu umut umut umut... umut insanda. Nazım Hikmet bu şiirini çok seviyorum kendi sesinden: Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
Meva 13.171 Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Umut işler atom reaktörleri işler yapma aylar doğar güneş doğarken ve güneş doğarken çöp kamyonları ölüleri toplar kaldırımlardan işsiz ölüleri aç ölüleri işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken köylü aile erkek kadın eşek ve karasaban saban koşulu eşekle kadın toprağı sürerler toprak bir avuç işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken ölür bir çocuk ölür bir japon çocuğu hiroşima'da on iki yaşında ve numaralı ve ne boğmacadan ne menenjitten ölür bin dokuzyüz elli sekiz de ölür bir japon çocuğu hiroşima'da dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken tombul bir adam yatağından çıkar dalgın giyinir 'bugün kimi kime gammazlamalı, amirin gözüne nasıl girmeli' işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken zenci şoförü ağaca asarlar yol kıyısında gazyağına bulayarak yakarlar sonra kimi kahve içmeye gider kimi saç tıraşı olur berberde kimi dükkanını açar erkenden kimi genç kızını öper alnından işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken mahpus kadını kolları masaya bağlı sırtüstü çıplak memeleri al kan içinde sorguya çekilir bir bodrumda sorguya çekenler cigara içer biri yirmisinde altmışlık biri gömlekleri terli kollar sıvalı ve kum torbaları elektrodlar işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneşdoğarken gülyaprağına uçak alanından sessiz pilotlar 'H' bombası yükler tepkililere ve güneş doğarken güneş doğarken otomatik silahlarla biçilir üniversitelilerle işçiler akasya ağaçları bulvarın pencereler balkondaki saksılar ve güneş doğarken devlet adamı konağına döner bir ziyafetten ve güneş doğarken kuşlar ötüşür ve güneş doğarken güneş doğarken genç bir ana bebesini emzirir işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken ben bir geceyi bir uzun geceyi gene uykusuz ağrılar içinde geçirmişimdir düşünmüşümdür hasretliği ölümü seni memleketi düşünmüşümdür seni memleketi dünyamızı. işler atom reaktörleri işler yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken hiç umut yokmu umut umut umut... umut insanda. Nazım Hikmet bu şiirini çok seviyorum kendi sesinden: Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
Qυєєη~ 21.847 Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2009 Nâzım ile Piraye Mithat Paşa köşkü günlerinde. Çekirge'de Piraye'nin kaldığı otele banyo izniyle gelen Nâzım'ın sokak fotoğrafçısına çektirdiği bir mutluluk fotoğrafı. Grevin altıncı günü gazete haberi Moskova'da Novodeviçiy Mezarlığı'nda Nâzım Hikmet'in mezarı. Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
böccükkk 7.314 Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 24, 2009 çok çok özel bi isim... Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
İη¢ιѕєℓ 905.273 Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2014 Ölümünün 51. yılında, Nazım Hikmet'i saygıyla anıyoruz.. Büyük şairimizin, Hatice Piraye'nin arşivinde bulunan yayımlanmamış şiiri: DÖRT GÜVERCİN Geldi dört güvercin suda yıkanmak için. Su mahpusane yalağındaydı. ve güneş güvercinlerin gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı. girdi dört güvercin yıkanmak için suyun içine. ve kederli toprakta dört insan baktı dört güvercine. Güvercinler hep beraber güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler. Durdurmaz onları demir ve duvar. güvercinlerin yumuşak kanatları var. Ve kanatlar Şimdi burda, şimdi damın üzerinde. İnsanların kanatları yok İnsanların kanatları yüreklerinde. Dört güvercin güneşe varmak için yıkandı, uçtu sudan. Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
İη¢ιѕєℓ 905.273 Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2016 Nazım Hikmet'i ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz. (15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963) Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
İη¢ιѕєℓ 905.273 Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2018 Ölümünün yildönümünde saygiyla aniyoruz. Alıntı İleti bağlantısı Diğer sitelerde paylaş
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.